Tüm Alışverişlerinizde Kargo Bedava.
Sepetiniz Boş
Görünüşe göre henüz seçim yapmamışsınAlışverişe Başla
ürün bulundu.
Altın ve Dolara yön veren güncel finans haberlerini kaçırma...
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Sigorta sektörünün en önemli oyuncularından biri olan Aksigorta, deprem risk transferine yönelik yeni bir projeye imza attı. ‘Hayata Devam Türkiye’ adı verilen sorumluluk projesi ile sigorta bilinci geliştirmenin ötesinde, karşı karşıya olduğumuz risklerin işin uzmanlarından öğrenilebileceğini, depreme karşı alınabilecek önlemler konusunda topluma yardımcı olabilecek ve olası risklerin neden bir sigorta kurumuna transfer edilmesi gerektiğini anlatıyor. Aksigorta aynı zamanda, İhtiyaç Haritası ile birlikte 6 Şubat depremzedeleri için de bir bağış kampanyası başlatıyor.
29 Haziran 2023, İstanbul - Aksigorta, 2010-2015 yılları arasında gerçekleştirdiği ‘Hayata Devam Türkiye’ projesinin bir devamı niteliğinde olan ‘Hayata Devam Türkiye - Deprem Risk Transfer Projesi’ni hayata geçirdi. Proje, risk transferinin neden gerekli olduğu başta olmak üzere, karşı karşıya olduğumuz risklerin işin uzmanlarından öğrenilebileceğini, depreme karşı alınabilecek önlemler konusunda topluma yardımcı olabilecek ve olası risklerin neden bir sigorta kurumuna transfer edilmesi gerektiğini anlatıyor.
Gülen: “Toplam kayıp yaklaşık 2 trilyon TL, sigortadan geri aldığımız kısım ise yalnızca 97,3 milyar TL. Oysa bunun tamamı sigortalı olabilirdi.’’
06 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen depremlerin manevi etkisinin yanı sıra maddi hasarının da oldukça yıkıcı olduğuna değinen Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen, “Kahramanmaraş merkezli depremlerimizin etkilediği 11 ilimizin sigorta durum raporuna göre, bölgede kasko, yangın, DASK ve hayat-ferdi kaza sigortası toplam poliçe sayısı yaklaşık 5,8 milyon adettir. Bu poliçelerle sektörümüzün 11 ilimize verdiği teminat tutarı ise (DASK hariç) 1,8 Trilyon TL’nin üstündedir. Toplam teminatın içinde en yüksek tutar 1,2 trilyon TL ile yangın poliçeleri içinde yer almaktadır. 11 ilimizdeki muallak hasar tutarı yaklaşık 46 milyar TL (DASK hariç) seviyesindedir. Ödenen hasar tutarı ise yaklaşık 8,7 milyar TL (DASK hariç) civarındadır. DASK tarafından da yaklaşık 21 milyar TL hasar ödemesi yapılmıştır. Toplam kayıp neredeyse 2 trilyon TL, sigortadan geri aldığımız kısım ise yalnızca 97.3 milyar TL. Oysa bunun tamamı sigortalı olabilirdi. İyi zamanda para tasarrufu yapmak ve zor zamanlar için kaynak ayırmayı bilmeliyiz. Sigorta bunun için en doğru ve en düşük bütçeli araç. Sigorta sektörü olarak bizler kara gün dostuyuz, bugünler için varız. Sigorta sektörümüz yapısı gereği bugünlere çok önceden hazır. Sektörümüz bu depremi de bundan sonra yaşanabilecek afetleri de karşılayacak güç ve teminat yapısına sahip. Yeter ki toplumsal risk bilincine kavuşalım’’ açıklamalarında bulundu.
Olası İstanbul depremi, milli gelirin yarısına etki edecek
Türkiye’nin bir ‘fay hattı ülkesi’ olduğunun altını çizen Uğur Gülen, beklenen İstanbul depremine ilişkin şunları söyledi: “Uzmanlar, İstanbul'da 2030 yılına kadar 7 büyüklüğündeki bir depremin olma olasılığının yüzde 64 olduğunun altını çiziyor. Türkiye'nin sanayi ve finans merkezi olan İstanbul’da yıkıma neden olacak olası bir depremin çevre iller ile birlikte Türkiye’nin milli gelirinin yarısına etki etmesi bekleniyor. Önlem alınmazsa bunun bedelini tüm Türkiye ödeyecek. Yaşanması oldukça muhtemel olan bu büyük depremin, Türkiye’nin en önemli gündem maddelerinden biri olduğu kesin. Hepimizin bugünden önlem alması gerekiyor. İstanbul depremi için kaybedecek zamanımız yok. Türkiye’de 100 m2 bir ev için, 1 milyon TL inşa bedeli teminatlı bir poliçenin ortalama değeri ayda 200 TL. Diğer deprem ülkeleri afetlerle yaşamayı nasıl öğrendiyse biz de doğaya karşı koymadan onunla birlikte afetlere dirençli kentler kurabilme gücüne sahibiz.’’
Risk Transferi Mekanizması: Hayata Devam Türkiye
Depremin yıkıcı etkisinin ‘kader’ olmaktan çıkması gerektiğinin altını çizen Gülen, “Aktif fay hatları üzerinde bulunan bir ülkenin fertleri olarak, depremin bir gerçek, önlem almanın ise kaçınılmaz olduğunu aklımıza kazımamız gerek. Bu bilinçle, Aksigorta olarak yeni bir sorumluluk projesine başladığımızı duyurmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Projemizin adı, ‘Hayata Devam Türkiye’. Karşı karşıya kalacağımız risklerin öncelikle farkında olacağız, sonrasında önlemlerimizi alarak ‘Hayata Devam’ diyeceğiz. Afetlerin yıkıcı etkisini, ‘kader olmaktan çıkaracağız. Sigortacılık, bir risk transferi mekanizmasıdır. Siz bir poliçe satın alırsınız ve üzerinizdeki riskleri bir kurumun güvence altına alması için o riski transfer edersiniz. Bunun en yakın örneğini Maraş depreminde hepimiz gördük. Sektör olarak karşı karşıya olduğumuz bu büyük hasarın önemli bir bölümünü bizi sigortalayan reasürans şirketlerine devrettik. O reasürörler de kendini koruyan kurumlara bu riski sevk etti. Yaşanabilecek büyük afetleri göz önüne alarak hareket etmemiz büyük önem taşıyor. Konutlarımızı sağlam zeminler üzerine inşa ettiğimizden emin olmalıyız. Yıkılmayacak konut yapmalıyız. Riskimizi de sigorta sektörüne bırakmalıyız ki olabilecek en düşük hasarla bu gibi afetleri atlatalım’’ dedi.
Yaşanan depremlerde yıkıcı olan asıl etkinin bilinç ve önlem eksikliği olduğunun altını çizen Gülen, “Depreme yönelik risk bilinci, yaşadığımız acı tecrübeler neticesinde oldukça arttı. Ancak, saha araştırmalarımızda görüyoruz ki; pek çok insan evini nasıl koruma altına alacağını bilmiyor. Sigorta sektörünün kendine has bir dili olduğu hepimizin malumu. Ancak biz istedik ki hepimiz aynı dili konuşalım. Bu sebeple sigortacılığın karmaşık yapısını ortadan kaldırıp, yalın, herkesin anlayabileceği ve kolaylıkla ulaşıp kendi evi için çözüm geliştireceği bir sistem inşa ettik. Bu, riski anlayıp ister ev sahibi ister kiracı olsun her bir bireyin kendi riskini sigorta kurumuna devretmesi için oldukça önemli. Önce farkında olacağız. Biz afetlere yatkın, fay hatları üzerinde bulunan bir ülkenin fertleriyiz. Karşı karşıya olduğumuz riskleri tanıyacağız. Sonrasında kendimiz için, ailemiz için, evimiz için doğru önlemleri alarak üzerimizdeki bu riski bertaraf edeceğiz. Sigorta sektörü bunun için var’’ diye konuştu.
Gülen: “Bilinçlenerek kendimizi koruma altına alırken, bu acıyı yaşamış 13,5 milyon kişinin ihtiyaçlarını görmezden gelmemeliyiz’’
Aksigorta olarak hayata geçirdikleri ‘Hayata Devam Türkiye’ projesi kapsamında 6 Şubat depreminden etkilenen 11 il için de bir yardım fonu mekanizması kurduklarını dile getiren Gülen, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu proje kapsamında Aksigorta’dan satın alınacak her bir konut sigortasının geliri, 6 Şubat depreminden etkilenen 11 şehrimize aktarılacak. Deprem bölgelerine bir yardım fonu oluşturmuş olacağız. İhtiyaç Haritası STK’sı ile bir iş birliği gerçekleştirdik. Hayata Devam Türkiye projesi ile, satın alınan her yeni konut ürünü için deprem bölgesine yardım fonu oluşturuyoruz. İhtiyaç haritası desteği ile 20 Konteyner Ev ile oluşturduğumuz yardım fonumuz, oluşturulan her yeni konut poliçesinden 80 TL katkı ile depremzedelere düzenli yardım olarak devam edecek. İlk adımda gerek kamu gerekse özel sektör deprem bölgesine yardımlarını gerçekleştirdi. Bu yardımlar, bölgede farklılaşan ihtiyaçlara yönelik olarak yapılmaya da devam ediyor. Bizim, birbirimize ihtiyacımız var. Deprem bölgesinin tek seferlik değil, düzenli yardıma ihtiyacı var, o bölgeyi unutmamalıyız. Bilinçlenerek kendimizi koruma altına alırken, bu acıyı yaşamış 13,5 milyon kişinin ihtiyaçlarını görmezden gelmemeliyiz. Deprem öldürmez; bilinçli olmamak, önlem almamak öldürür. Yaşayabileceğimiz riskin büyüklüğünün farkında olalım, önlemimizi bugünden alalım.’’
Afetlere hazırlık sigortalı evden başlar
Afetlere hazırlığın sadece hayatta kalmakla ilgili değil, aynı zamanda maddi ve manevi kayıpların minimize edilmesiyle ilgili olduğunu hatırlatan İTÜ Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü Mikdat Kadıoğlu ise yaptığı konuşmada bireylerin, ailelerin, evlerin ve iş yerlerinin afetlere hazırlık açısından almaları gereken önlemleri aktardı. Daha önce yaşanan Kocaeli depreminin maliyeti ve sonuçları üzerinde duran Kadıoğlu, 6 Şubat depremlerinin maliyetinin bunun altı katı olduğunu ifade etti. Kadıoğlu olası İstanbul depreminin beklenen sonuçları üzerinde de durdu.
Profesör Mikdat Kadıoğlu daha sonra şunları söyledi: “Afetlere hazırlık sadece hayatta kalmakla ilgili değil, aynı zamanda maddi ve manevi kayıpların minimize edilmesiyle ilgilidir. Afetlere hazırlıklı olmak için öncelikle bilgi edinmek gerek. Afet türleri ve acil durum planları hakkında araştırmalar yapın, buna göre kişisel planlamanızı hazırlayın ve afet durumunda planınıza uygun olarak hareket edin. Bireysel planlamanızın yanı sıra, evlerinizin ve iş yerlerinizin güvenlik düzeyinin yeterli olduğundan emin olun. Örneğin, evinizi düzenli olarak bakımdan geçirin. Yangın alarmı, karbon monoksit dedektörü ve su sızıntısı dedektörü gibi önemli cihazların çalışıp çalışmadığını kontrol edin. Evde acil durum malzemeleri bulundurun. Bu malzemeler arasında acil durum çantası, sigorta poliçeleri, battaniye, su, yiyecek ve ilaçlar yer alabilir. İş yerinde acil durum planının hazır olması ve tüm çalışanların plandan haberdar olması da önemli. Bu planla, afet durumunda ne yapılacağını ve kimin sorumlu olduğunu belirlenmeli. Bu örneklerdeki gibi afet hazırlıkları konusunda önem alınırsa bireylerin, evlerin, ailelerin ve iş yerlerinin maddi ve manevi kayıpların önüne geçilmesi mümkün.
Birçok insan, afetlere hazırlanırken sigortayı unutuyor veya yeterince önemsemiyor. Ancak sigorta, evinizi bir emniyet kemeri gibi korur ve beklenmedik olayların maddi zararlarını azaltır. Bu nedenle, afetlere hazırlık planınızın bir parçası olarak sigorta poliçesi yaptırmak önemlidir. Sigortanız yoksa, afetler sizi uzun süre yuvasız bırakabilir. Afetler, insanları fiziksel olarak etkilemenin yanı sıra maddi kayıplara da neden olabilir. Sigortasız kalanlar, beklenmedik bir afet durumunda büyük finansal zorluklarla karşılaşabilirler. Bu nedenle, sigorta poliçesi yaptırarak afetlerin etkilerini azaltabilirsiniz. Sigorta poliçesi yaptırmak, afetlere hazırlık planınızın bir parçası olarak hazırlıklı olmanızı sağlar. Bu sayede, afetlerin etkileri karşısında daha dirençli olabilirsiniz. Afet sırasında finansal kayıpların telafisi için sigorta poliçesi yaptırmak, afetlere hazırlığınızı tamamlamanın önemli bir adımıdır.”
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Türkiye’de yakın dönemde yaşanan deprem felaketi sonrasında sigortalılık oranı yeniden gündeme geldi. Türkiye’de sigorta sektörünün her geçen dönem büyüdüğünü ve 2022’de 213 milyar TL’lik prime ulaştığını kaydeden Howden Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Bölge CEO’su Atınç Yılmaz, “Türkiye’de sigorta sektörünün yurtiçi hasıladan aldığı pay yüzde 2. Ancak bu gelişmiş ülkelerde yüzde 7 seviyelerinde. Gelişmiş ekonomilerde ana koruyucu unsur devlet değil, sigorta sistemidir. Gelişmiş ülkelerde bu tip felaketler devletin üzerinde bir yük oluşturmuyor. Ayrıca Türkiye’de sigortalılık oranının artmasının yanında doğru bilgilerle sigorta yapılması da büyük önem taşıyor. Örneğin DASK’ta daha düşük prim ödemek için evler olduğundan daha düşük gösteriliyor. Bu da maalesef zararın çok düşük bir kısmının sigorta sistemine devredilmesine neden oluyor.” diye konuştu.
Türkiye’de sigorta sektöründe 2022 yılında yaklaşık 213 milyar TL’lik prim üretimi gerçekleştirildiği bilgisini veren Howden Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Bölge CEO’su Atınç Yılmaz, “Bu da toplam yurtiçi hasıladan yüzde 2’nin biraz üzerinde bir pay alındığını gösteriyor. Bu oran son 2 senede yüzde 1,2 gibi rakamlarda bu seviyeye gelerek önemli bir gelişim göstermiş oldu. Ancak dünya ortalaması olan yüzde 7’lere gidecek hala uzun bir yol var. Nitekim ilk 3 aylık prim rakamlarına göre 100 milyar TL’ye yaklaşan bir tutarla enflasyonun da çok üstünde bir büyüme görülüyor. Sigortanın payının gelecekte daha da artacağını görebiliyoruz. Reasürans korumasına baktığımızda ise Türk sigorta sektörünün reasürans koruması konusunda oldukça hassas ve bilinçli olduğunu söyleyebiliriz. Oto ve sağlık sigortaları dışındaki branşlarda yüzde 90’lara varan reasürans korumaları bulunuyor. Ayrıca bütün branşlarda sigortacıların üzerinde kalan riskler içinde, deprem başta olmak üzere doğal afetler için ayrı korumalar alınıyor. İlave olarak SEDDK de düzenli olarak sigortacıların doğru miktarda koruma alıp almadığını kontrol ediyor ve şirketlerin sermaye durumlarını kontrol ediyor. Özetle Türk sigorta sektörü bugün 50 trilyon TL’nin üzerindeki bir riski rahatlıkla üstlenip, gerekli reasürans korumasını sağlayıp, hasarını yönetebilecek seviyede.” diye konuştu.
SİGORTA PENETRASYONU DÜŞÜK SEVİYEDE
Yakın zamanda Türkiye’nin çok büyük bir felaket yaşadığını, binlerce insanın yaşamını yitirdiğini, binlerce fabrika ve işletmenin zarar gördüğünü kaydeden Atınç Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Maalesef ülkemiz tarihinin en büyük felaketini yaşadı. Öncelikle yaşanan acılar ve yitirilen hayatlar geri getirilemez ama bunun dışındaki mali kayıplar mutlaka telafi edilebilir. Burada devletimiz her ne kadar vatandaşının yanında olsa da sigorta sistemimize büyük iş düşüyor. Zaten olması gereken de böylesi riskler gerçekleştiğinde sigorta sisteminin işlemesi ve mali yükü vatandaşlar ve dolaylı olarak da devletin üzerinden almasıdır. Burada üzülerek söylemeliyiz ki bu bölgede sigorta penetrasyonu beklediğimiz seviyenin oldukça altında idi. Zorunlu olan DASK’ta bile yüzde 50’nin altında bir oran olduğunu görüyoruz. Kaskoda yüzde 17, konutta yüzde 10 gibi düşük oranlarda penetrasyon var. Neyse ki orta ve büyük ölçekli sanayi işletmelerinde sigorta penetrasyonu biraz daha yüksek ama küçük ölçekli sınai ve ticari işletmelerinde yine çok düşük penetrasyon oranlarına şahit oluyoruz. Tabii burada başka bir soru daha karşımıza çıkıyor, penetrasyonun yanında doğru bedellerle poliçenin yapılmış olması. Özellikle DASK’ta karşılaştığımız sorun, evlerin olduğundan daha düşük metrekarelerde gösterilmiş olması. Düşük prim ödemek için örneğin 150 metrekare bir evin 35 metrekare olarak gösterilmesi gibi sorunlara çokça rastlıyoruz. Bu da maalesef zararın çok düşük bir kısmının sigorta sistemine devredilmesine neden oluyor.”
AFETLERE KARŞI KALICI ÇÖZÜM SİGORTADIR
Gelişmiş ekonomilerde sigortacılığın, bireysel ve kurumsal risk yönetiminin en önemli unsuru olduğunu dile getiren Atınç Yılmaz, “Bu ekonomilerde ana koruyucu unsur devlet değil, sigorta sistemidir. Bu bilinç, tüketicide de, devlette de bu şekilde oluşuyor. Yani buralarda başlarına bir felaket geldiğinde ‘devlet bizi kurtarsın’ anlayışından ziyade, bugünler için yatırımını yaptığım, riskimi devrettiğim sigortacı zararımı karşılasın anlayışı hakim. Bu yüzden gerekirse zorunlu sigorta kapsamını genişletip, doğru sigorta korumalarının alınmasını sağlamak ve bu şekilde sigortanın daha da tabana yayılmasını sağlamak gerekiyor. Böylece devletin, dolayısıyla bütün vatandaşın sırtında bir yük olarak kalmasının önüne geçilmesinin sağlanması gerekli. Tabi ki devlet her zaman için en ufak bir mağduriyet olmaması adına gerekli önlemleri alacak ve destek olacaktır. Ancak bu tür doğal afetlere karşı mücadelede sigorta penetrasyonunun ciddi şekilde artırılmasından başka kalıcı bir çözüm bulunmuyor.” ifadelerini kullandı.
Hakkımızda:
İngiltere merkezli Howden Group Holdings'in sigorta brokerlik kolu olan Howden, 100’ün üzerinde ülkede 15 binden fazla çalışanıyla faaliyet gösteriyor. 30 milyar dolarlık prim üretimi gerçekleştiren şirket, global olarak dünyanın en büyük sigorta brokerlerinden biri konumunda bulunuyor.
Globalden aldığı deneyimlerini yerel işleyişin üzerine ekleyen Howden Türkiye, ülkemizin sigorta sektörü için katma değer oluşturan çalışmalar gerçekleştiriyor. Önce insan mottosuyla yol alan şirket, alanında uzman 200’ün üzerinde bir ekip ile müşterilerine yaratıcı çözümler getiren uzun vadeli iş birlikleri sunuyor.
Türkiye’nin lider sigorta brokerlerinden biri olarak; Howden ACP markası ile Sigorta Brokerlik alanında, Howden RE markası ile de Reasürans ve Özel Spesifik Riskler Brokerlik alanında çalışmalarına devam eden Howden Türkiye’nin; İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa olmak üzere 4 ofisi bulunuyor.
Daha fazla bilgi için https://www.howdengroup.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Eti Bakır Mazıdağı Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Tesisleri’nde yer alan Kalite Kontrol Laboratuvarı, uluslararası düzeyde gerekli yetkinlikleri yerine getirerek Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından akredite belgesi almaya hak kazandı. Akreditasyon belgesiyle Dünya Ligi’ndeki yerini alan Eti Bakır, uluslararası piyasalarda üretim kabiliyetini ve öncü konumunu daha da güçlendirecek.
Türkiye'de katma değerli sanayinin simge şirketlerinden olan Eti Bakır'ın Mazıdağı Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Tesisi’nde 2018 yılında devreye alınan Kalite Kontrol Laboratuvarı, Türk Akreditasyon Kurumu'ndan (TÜRKAK) IEC 17025 akreditasyon belgesi aldı. Bu belge ile Kalite Kontrol Laboratuvarı’nın analiz raporları artık uluslararası geçerliliği sahip olacak.
Bakır üretiminde artık ürün olarak ortaya çıkan pirit konsantresinden, metali geri kazanan dünyadaki tek tesise sahip olduklarını dile getiren Eti Bakır Mazıdağı Metal Geri Kazanım ve Entegre Gübre Tesisi Genel Müdürü Emre Kayışoğlu, uzun zamandır üstünde çalıştıkları akreditasyon belgesinin şirketin üretim kabiliyetini ve öncü konumunu daha da güçlendireceğinin altını çizdi. Tesislerden gelen analiz taleplerine en iyi şekilde cevap vermek için kurulan Kalite Kontrol Laboratuvarı’nın, alınan TÜRKAK akreditasyon belgesi ile uluslararası standartlara kavuştuğunu ifade eden Kayışoğlu “En son teknoloji ile donatılmış cihaz ve sistemlere sahip laboratuvarımız; hammadde, ara mamul ve son ürüne kadar 123 parametrede analiz yapma kabiliyetine sahip. Burada doğalgaz, pirit, fosfat gibi hammaddeler, ara proses ürünleri, DAP ve NP gübreleri ile katot bakır, çinko ve kobalt karbonat gibi son ürünlerin analizlerini yapabiliyoruz. Kalite Kontrol Laboratuvarı, yine tesisimiz içinde bulunan Ar-Ge Laboratuvarı’nın üzerinde çalıştığı kobalt ve çinko türevlerinin nihai analizlerini yaparak, ürünlerin geliştirilmesine destek veriyor. Akreditasyon belgesiyle, kendi ihtiyaçlarımızın dışında maden ve gübre sektöründeki diğer oyuncuların da analizlerini gerçekleştirerek uluslararası sertifika verebileceğiz” dedi.
‘REKABET GÜCÜMÜZ ARTACAK’
Akreditasyon belgesinin uluslararası ticarette, ürün kalitesi odağındaki teknik engelleri kaldırarak küresel ekonomide rekabet gücünü artıracağını kaydeden Kayışoğlu, sözlerine şöyle devam etti: “Ülkelerarası karşılıklı tanıma anlaşmaları ile tarife dışı zorlukları ortadan kaldıracak bu belgeyle Avrupa Akreditasyon Birliği, Uluslararası Laboratuvar Akreditasyon Birliği ve Uluslararası Akreditasyon Forumu gibi uluslararası kuruluşların da üyesi konumuna geldik. Mardin’i kobalt ve çinko başta olmak üzere stratejik metaller ve nadir elementler alanında dünyanın sayılı merkezlerinden ve yüksek teknolojiye hitap eden sektörlerin vazgeçilmez iş ortaklarından biri haline getirmek istiyoruz. Bu hedefimizde yeni aldığımız akreditasyon belgesinin büyük katkısı olacak. Bu zorlu süreçte emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.”
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Doğan Trend Otomotiv tarafından Türkiye’de temsil edilen KYMCO, Ankara-Söğütözü’nde kapılarını açan Doğan Trend Otomobilite’de en yeni modellerini sergilerken, kapsamlı servis ve bakım hizmetlerine ek olarak aksesuar satışlarıyla da müşterilerini ağırlıyor. 2023 yılında tanıtılan en yeni KYMCO modellerinden Maxi-Scooter AK 550 Premium, kompakt yapılı scooter KRV 200 TCS, sadece 500 adet üretilen Xciting VS 400 Limited Edition, ekonomik scooter Dink R 150 ve elektrikli I-One, Doğan Trend Otomobilite’den satın alınabilecek.
Doğan Holding çatısı altında otomotiv ve mobilite alanındaki yatırımlarıyla sektörde dikkat çekici bir ivme yakalayan Doğan Trend Otomotiv, Ankara-Söğütözü’ndeki yeni şubesinde, dünyanın büyük ve prestijli markalarından Tayvanlı üretici KYMCO markasına özel bir sergileme, satış ve satış sonrası hizmetleri sunmaya başladı. KYMCO’nun Türkiye’deki 29’uncu satış ve 30’ncu yetkili servis noktası olan yeni merkezde, 201 metrekarelik showroom’unda yeni modellere ek olarak, kask, mont, eldiven ve daha birçok kapsamlı motosiklet aksesuarlarına da yer veriliyor. KYMCO tutkunlarının Ankara’daki yeni buluşma noktasında motosikletseverler hem motosikletleri yakından inceliyor hem de eğitimli, sektöre hâkim ve konusunda uzman profesyonellerden detaylı bilgi alabiliyor.
Doğan Trend Motosikletten Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Emre Acar, “Küresel çapta yılda 1 milyonun üzerinde motosiklet ve ATV üretimi gerçekleştiren, dünyaca tanınan KYMCO’nun ülkemizdeki potansiyelini görerek, yatırımlarımızı aralıksız sürdürüyoruz. Ankara ve çevre bölgelerdeki KYMCO kullanıcıları için tüm hizmetleri barındıran Doğan Trend Otomobilite sayesinde, marka değerini yükseltiyor, mevcut kullanıcıların motosikletlerine katma değer sağlıyoruz. 5 yıllık garanti süresi ve uygun finansman koşullarıyla da yeni bir KYMCO sahibi olmak isteyenlere uygun fırsatlar sunuyoruz. Çok yakında KYMCO’ya olan inancımızla yeni yatırımlarımızı hayata geçirmeye devam edeceğiz” dedi.
KYMCO yeni modelleriyle göz dolduruyor!
Dünyanın büyük ve prestijli markalarından Tayvanlı üretici KYMCO, AK 550 Premium, KRV 200 TCS, Xciting VS 400 Limited Edition, Dink R 150 ve I-One gibi yenilikleriyle dikkatleri üzerine çekiyor. KYMCO, ayrıca Doğan Trend güvencesiyle 5 yıllık garanti süresi ve uygun finansman koşullarıyla da yeni motosiklet sezonuna iki teker üzerinde girmek isteyenlere uygun fırsatlar sunuyor. Motosiklet sektörüne katma değer sağlayan bir adım olarak, 2023 model 0 km modellerinde 5 yıl garanti sunmaya başlayan KYMCO ayrıca 2021 ve 2022 yıllarında sattığı, periyodik bakımları düzenli yapılmış KYMCO motosikletler için de +2 yıl daha garanti uzatma imkânı sağlıyor.
KYMCO Hakkında
Küresel çapta yılda 1 milyonun üzerinde motosiklet ve ATV üretimi gerçekleştiren KYMCO tüm dünyadaki tüketicilerin kalbini kazanan araçlar yaratma misyonuyla hareket ediyor. Kullanıcılarına günlük yaşamda en iyi sürüş deneyimini sunmak ve yıllarca güvenle kullanılabilecek sağlam ve kaliteli motosiklet üretmek için daima kendini geliştirmeye devam ediyor. KYMCO’nun güncel ürün gamında benzinli ve elektrikli motosikletler ve ATV’ler yer alıyor. KYMCO ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye ise www.kymco.com.tr web adresinden ulaşılabiliyor.
Doğan Trend Otomotiv Hakkında
Doğan Trend Otomotiv Ticaret Hizmet ve Teknoloji A.Ş., Doğan Holding çatısı altında otomotiv ve mobilite alanlarında faaliyet gösteriyor. Teknolojik, müşteri odaklı ve keyifli bir deneyim sunan markaları tüketicilerle buluşturuyor. Marka temsilciliklerinin yanı sıra ülke çapında bayileri ve perakende satış-servis noktaları ile kiralama operasyonları da bulunan Doğan Trend Otomotiv hakkındaki güncel bilgilere www.dogantrend.com adresinden ulaşılabiliyor.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Dünya modasının buluşma noktası Paris Premiere Vision Manufacturing Fuarı, Türk moda endüstrisinin yeni koleksiyonlarını dünyanın en büyük markalarına sunmasına zemin sunacak. Türk moda endüstrisi Paris’te yeşil dönüşüme hazır olduğunu da tüm Avrupalı alıcılara göstererek bir taşla iki kuş vurmayı hedefliyor.
Türk moda endüstrisi, 4-6 Temmuz 2023 tarihlerinde düzenlenecek olan Premiere Vision Manufacturing Fuarı’na 25 firmayla katılıyor. Türkiye, İtalya’nın ardından fuara en fazla firmayla katılım sağlayacak 2.ülke konumunda. PV Fuarının tekstil bölümü katılımıyla Türkiye’den toplam katılan firma sayısı 210’a ulaşıyor.
Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, 2023 yılının ilk yarısında Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Fransa’da üç moda fuarına milli katılım organizasyonu yaptıklarını, Türkiye’den 42 hazırgiyim ihracatçısı firmanın bu fuarlara katılımını sağladıklarını, bu firmaların bu fuarlarda binlerce iş görüşmesi yaptığını, bu iş görüşmelerinden yeni ihracat bağlantıları doğduğunu dile getirdi.
Sertbaş; “Yeşil dönüşüme hazır olduğumuzu tüm alıcılara göstereceğiz”
Dünya genelinde yaşanan resesyon, Türk ekonomisinin içinden geçtiği sancılı süreç nedeniyle Türk hazırgiyim sektörünün son 1 yıldır ucunda ışığı göremediği bir tünelin içinde ilerlediğini aktaran Sertbaş, “Şartlar olumsuz olsa da kabuğumuza çekilemeyiz. Üretmeye, ürettiklerimizi tanıtmaya ve ihracat yapmaya devam etmek zorundayız. Fransa 2022 yılında 30 milyar dolar hazırgiyim ithalatı yaparken, Türkiye olarak Fransa pazarından yüzde 6,5 pay aldık ve 1,2 milyar dolar ihracat yaptık. Fransa ihracatımızda ilk 5 büyük Pazar arasında yer alıyor. 2023 yılında öncelikli hedefimiz Fransa pazarında mevcudu korumak ve müşterilerimizle ilişkilerimizi sürdürmek. PV fuarının gündeminde önceki edisyonlarda olduğu gibi sürdürülebilir, çevre dostu üretim olacak. Türk hazırgiyim sektörü olarak yeşil dönüşüme hazır olduğumuzu alıcılara göstermek istiyoruz” şeklinde konuştu.
Uğuz: “2023 yılı sonunda 6 fuar ve Hollanda, Almanya ve Belçika’dan Alım Heyeti yapmış olacağız”
Avrupa pazarında, yakından tedarik avantajını ülke olarak kullanmak istediklerini vurgulayan EHKİB Dış Pazar Stratejileri Geliştirme Komitesi Başkanı Tala Uğuz, 2023 yılında 6 fuara milli katılım organizasyonuna imza atmış olacaklarını anlatarak, “6 fuar yanında İtalyan ithalatçıları İzmir’de ağırlayıp ikili iş görüşmeleri yaptık. 2023 yılının son etkinliğini Kasım ayında Hollanda’ya yönelik alım heyeti organizasyonu olarak planlıyoruz. Ayrıca sadece Hollanda değil, Almanya ve Belçika’dan toplamda 3 ülkeden 25 yabancı alıcı getirtme hedefimiz var.” dedi.
EHKİB organizasyonunda Türk moda endüstrisinin 15. Kez PV Man. Paris Fuarı’nda yerini alacağı bilgisini paylaşan Uğuz, “Bu fuarda Türk hazırgiyim üreticileri Sonbahar-Kış 2024-2025 koleksiyonlarını uluslararası alıcılara sunarak sektörü ve ülkemizi en iyi şekilde temsil edecek. Fuarlarda kurulan ilişkiler ihracat rakamlarımıza olumlu yansıyor. Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliğimizden Fransa’ya 2022 yılında yapılan konfeksiyon ihracatı yüzde 43 artışla 71 milyon dolara ulaştı. 2023 yılı şubat ayında gerçekleşen Premiere Vision Fuarına 1.246 firma katılım sağlarken bu ziyaretçilerin yüzde 70’ini uluslararası alıcılar oluşturdu. Fuara; Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya, Almanya, ABD, Japonya ve Belçika başta olmak üzere 44 farklı ülkeden yaklaşık 35.000 profesyonel ziyaretçi katıldı” değerlendirmesinde bulundu.
EHKİB, 4-6 Temmuz 2023 tarihlerindeki PV Man. Paris Fuarı’na EİB 16. Moda Tasarım Yarışması finalistlerinin katılımına da olanak sağlıyor. Genç tasarımcılar, hazırgiyimde son trendleri yakından görme fırsatına sahip olacak.
2023 Temmuz Premiere Vision Paris Fuarı’na katılacak firmalar; “AKÇAKAYA GROUP TEKSTİL A.Ş., APAZ TEKSTİL DIŞ TİCARET SAN. LTD. ŞTİ., BAGGI TEKS.ITH.IHR.SAN.TIC.VE.A.S., BETA KONF.TEKSTİL İHR.İTH.SAN., BİZDEN GİYİM SANAYİ VE TİCARET A.Ş., DİDE TEKSTİL HAZIR DIŞ GİYİM SANAYİ VE TİCARET LİMİTED ŞİRKETİ, DEMİRIŞIK TEKSTİL VE KONF SAN VE TİC A.Ş., DND TEKSTİL İÇ VE DIŞ TİC.LTD.ŞTİ., ERTEN TEKSTİL VE ÖRME SANAYİ TİC. LTD. ŞTİ., FIRATTEKS TEKSTİL SANAYİ VE TİCARET LTD.ŞTİ., GÜLSEN TEKSTIL SAN VE TIC LTD STI., İYA TEKSTIL SANAYI VE TICARET LIMITED SIRKETI
KREATEKS TEKSTIL A.Ş., LAMODA TEKS.SAN.TİC.LTD.ŞTİ. KNITWEAR, MERGÜ TEKSTİLl KONF. SAN. VE TİC. LTD. ŞTİ., MODALT TEKSTIL KONFEKSIYON SAN.VE TIC. LTD STI, MOSİ TEKSTİL A.Ş.
ONTEKS TEKSTİL MAKİNA GIDA SAN. TİC. LTD. ŞTİ., OZTEK HAZIR GİYİM SANAYİ VE TİC. ANONİM ŞİRKETİ, RAL TEKSTİK A.Ş., SEYFELI DIS TICARET LTD STI, TRİO GÖMLEK SAN.TİC. LTD. ŞTİ.,
VERSİON TEKSTİL TURİZM SANAYİ VE DIŞ TİCARET ANONİM ŞİRKETİ”
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Binance Türkiye, blokzincir ekosisteminin en büyük öğrenim merkezi olan Binance Akademi’nin destekleriyle Web3 ve blokzincir eğitimlerine yön verecek çalışmalarına devam ederek, üniversitelerde bilgi ve yetenek gelişimi ile inovasyona verdiği desteği genişletiyor. Binance Türkiye, bu doğrultuda son olarak Bilkent Üniversitesi ile işbirlikleri gerçekleştirerek, öğrencilerin Binance iş modeli ile bağlantılı bitirme projelerinde mentorluk desteği verdi.
Binance Akademi ve Türkiye yöneticileri ile çalışanları, Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencilerine bitirme projeleri kapsamında 4 ay boyunca kripto varlıklar ve blokzincir teknolojisi dünyası üzerine proje desteği verirken, dijital varlık alanında vererek yeni projeler geliştirmeleri için mentorluk yaptı.
Özel Sektör - Üniversite İş Birliği projesi kapsamında Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencileri, 'Kullanıcı Deneyiminin İyileştirilmesi' temasıyla gerçekleştirilen bitirme projesi kapsamında, Binance Türkiye yöneticileri ve çalışanlarından, çalışmaların günlük hayata uyarlanması konusunda eğitim ve mentorluk desteği aldı.
Binance Türkiye ekibi kripto para endüstrisindeki uzmanlıkları ile 4 ay süresince Bilkent Üniversitesi’ndeki 4’ncü sınıf öğrencilerin projelerine katkı sağladı. Kripto varlıklar konusunda farklı bilgi ve ilgi düzeyine sahip öğrenciler, Binance ile birlikte çalışma fırsatı yakaladıkları için memnuniyetlerini dile getirirken, Binance’in inovasyona, güvenliğe ve kullanıcı deneyimine bağlılığını deneyimlemenin kendilerine çok önemli katkılarda bulunduğunu belirttiler.
Öğrenciler, bitirme projeleri kapsamında Binance Türkiye ile birlikte yürüttükleri projenin kendileri için çok özel ve anlamlı olduğunu belirtirken, Binance ekibinin destekleri ile birlikte sürdürdükleri çalışmanın kendilerine bir okul projesinden daha fazla katkı sağladığını vurguladı. Gerçekleştirdikleri çalışmaların Binance için kullanılabilir öneriler sundukları gerçek bir iş olduğunu ifade eden öğrenciler, Binance Türkiye ekibine verdiği destekten dolayı teşekkür ettiler. Öğrenciler bu proje ile, 4 aylık süreç sonunda Fakülte tarafından gerçekleştirilen ödül töreninde 20 proje arasında finale kalarak tam puan almaya hak kazandı. Bu çalışma ile kripto ekosistemi hakkında olan bilgilerinin arttığını vurgulayan Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi öğrencilerinin bitirme projeleri kapsamında geliştirdikleri fikirler Binance ekipleri tarafından özenle değerlendirerek, uygun görüldüğü takdirde uygulamaya alınacak.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Bugün yaklaşık 8 milyarlık dünya nüfusunun yarısından fazlası kentlerde yaşıyor. 2050 yılına kadar dünya genelinde kentsel alanlarda yaklaşık 2,5 milyar daha fazla insanın yaşayacağı öngörülüyor. Kentlerdeki yaşamın sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devam edebilmesi için bütünsel bir bakış açısıyla planlama yapılması ve teknolojinin doğru bir şekilde kullanılması gerekiyor. Yerel yönetimlerin barınmadan ulaşıma, güvenlikten verimli ve çevreye duyarlı hizmetlerin oluşmasına kadar kent yönetimiyle ilgili her türlü kararı dijital ikiz teknolojisini kullanarak ve verinin gücünden yararlanarak alması, bugünün göz ardı edilmemesi gereken bir gerçeği olarak öne çıkıyor.
42 yıldır bilişimin gücünü akıllı şehir yaklaşımını güçlendirmek ve yaygınlaştırmak için kullanan SAMPAŞ Holding, kentleşmenin ve kentliliğe bağlı sorunların giderek arttığı bir dünyada, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları çerçevesinde ürettiği yüksek teknolojiye sahip dijital ikiz çözümlerini kullanarak kentlerin günümüzde ve gelecek nesiller için yarınlarda nasıl daha yaşanılabilir hale getirileceğiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Şehirlerde sürdürülebilir ve verimli olması gereken verilerin karar alma süreçlerinde hiç olmadığı kadar etkili olacağı bir dünyaya doğru hızla ilerliyoruz. 2050 yılına kadar dünya genelinde kentsel alanlarda yaklaşık 2,5 milyar daha fazla sayıda insanın yaşayacağı öngörülüyor. Süreç öncelikle kentleri doğal afetlerden korumak için doğru bir şekilde planlanma yapılması gerekliliğiyle başlıyor. Barınmadan ulaşıma, kamu hizmetlerinden güvenliğe, enerji verimliliğinden çevreye duyarlı sistemlere kadar birçok faktörü içinde barındıran bütünsel bir akıllı şehir vizyonunun planlanması gerekiyor. Bunun da temelini dijital ikiz teknolojisi oluşturuyor.
Dijital ikiz nedir?
Dijital ikiz aslında fiziksel bir varlığın, sürecin veya sistemin sanal bir kopyası anlamına geliyor. Kentler bağlamında ise bu, tüm kentsel çevrenin dijital bir modelini oluşturulmasıyla mümkün oluyor. Bu model, binalar ve altyapıdan ulaşım sistemlerine, kamu hizmetlerinden kamusal alanlara kadar her şeyi içinde barındırıyor. Sürecin gerçek zamanlı verilerini, ikizinin aslına sadık kalarak yeniden yaratmak için yapay zekâ ve örüntü tanıma ile programlanmış dijital temsiline bağlayarak hayata geçiriyor.
Şehirlerle ilgili doğru kararlar vermek için gerçek zamanlı veri ve simülasyonun gücünden yararlanmak gerekiyor. Bunun için de verilerin düzenli bir şekilde toplanması ve analiz edilmesi çok önemli. Veri toplama işi de sensörler, akıllı kameralar ve IoT (Internet of Things - Nesnelerin İnterneti) teknolojileriyle mümkün oluyor. Şehirdeki ilgili tüm bu araçlardan gelen anlık veriler dijital ikiz teknolojisinin kullanımıyla işlenip şehrin hızlı, doğru ve verimli bir şekilde yönetilmesini mümkün kılıyor. Şehirlerin fiziksel yapıları, nüfusu, ulaşım sistemleri ve altyapısı vb. dijital ikiz modellerinin uygulamasını yönlendiriyor. Yani dijital ikizle her şehrin yerel koşullarına uyum sağlanıyor ve bu süreç her geçen gün şehrin ihtiyaçlarına göre kendini geliştiriyor. Özellikle afet dönmelerinde bu yaklaşım kritik bir önem taşıyor.
Şehir yönetimi perspektifinden bakıldığında bir binanın, mahallenin ve hatta tüm bir şehrin dijital ikizinin şehir planlamasının yanı sıra fiziksel varlıkların işletilmesine ve bakımına da büyük ölçüde yardımcı olduğu görülüyor. Örneğin, bir şehirdeki hava sıcaklıklarının giderek artış göstermesi veya yoğun yağışların yarattığı sel risklerinin veya depremlerin önceden simüle edilmesi, o bölgedeki yapılı çevre tasarımlarında daha dayanıklı ve sürdürülebilir çözümler aranması gerektiğini ortaya çıkarıyor.
Her türlü senaryoyla şehirlerde yaşanabilecekleri simüle etme ve verileri gerçek dünyanın sanal bir temsili aracılığıyla anlamlı bilgilere dönüştürme yeteneği, şehirlerin sorunlarını çözme noktasında büyük önem taşırken, ciddi anlamda zaman ve kaynak tasarrufu da sağlıyor. Bu durum kamu kuruluşlarının çevrelerine daha duyarlı olmalarına ve çevik bir yönetişim sergilemelerine fırsat veriyor.
Akıllı şehirler için dijital ikizlerin değerlendirilmesi
Şehirler planlanırken inşaatın yanı sıra kentsel hizmetlerin, altyapının, ulaşımın planlanması ve her türlü sosyo-ekonomik etkinin hesaba katılması gerekiyor. Akıllı şehir uygulamasında dijital ikizleri değerlendirirken çeşitli temel hususların göz önünde bulundurulması büyük önem taşıyor. Dijital ikizlerin faydalarını yansıtan uygun bir KPI(Key Performance Indicator - Temel Performans Göstergeleri) seti geliştirilmesi, verilerin nasıl toplandığı, değiş tokuş edildiği, dağıtıldığı, yayıldığı ve bilgilerin kullanım şekillerine göre net yönergeleri içeren, yüksek güvenlik ve gizlilik ile politika ve standartlara sahip, veri açısından zengin bir ortam oluşturulması, büyük miktarda veri, sofistike analitik araçlar ve birden fazla paydaş arasında işbirliğinin organize edilmesi gerekiyor.
SAMPAŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Şekip Karakaya konuyla ilgili şu değerlendirmeleri yapıyor: "Dünyada kentleşme 18. yüzyılda Sanayi Devrimi ile birlikte başladı. Osmanlı, sanayi devrimini ıskaladığı için, Osmanlı'dan Türkiye'ye şehirleşme bu gerekçeyle başlayamadı. Cumhuriyet döneminde tarımsal faaliyetlerden yeterli katkı sağlanamadığı için, yaklaşık yüzde 70'lik köy nüfusu, şehirlere akmaya başladı. Bugün toplam nüfusun yüzde 76,8'i kentlerde yaşıyor. Ama, bu sanayi desteksiz güç, şehirlerin gelişmesi yerine, düzensizliğe ve varoşlaşmaya yol açtı. Türkiye'de kentlere göç edenler, gerçekte kentli olamadılar. Onun yerine kentler köyleşti. Bugün kentler kurulurken, genişlerken veya yeniden yapılanırken bunu bütünsel bir bakış açısıyla ele almak gerekiyor. İnsan hayatın daha yaşanabilir bir hale getirmek, bunu yaparken dünyayı korumak, afetlerle doğru bir şekilde baş edebilmek için uçtan uca bir planlama yapmak gerekiyor. Yani aslında bir paradigma değişimine ihtiyaç duyuluyor. Bugün kentlerin yeniden inşa edilmesi, dönüştürülmesi yerine yeniden tasarlanması ve buna göre yönetilmesi gerekiyor. Kent yeniden tasarlanırken bunun yönetiminin de dijital ikizlerle yapılması gerekiyor. Bugün konuştuğumuz ve dünyanın yakalamaya çalıştığı bu vizyon, kent yaşamı için önemli fırsatlar sunuyor. Çünkü bir şehrin dijital ikiziyle, kentsel planlama, tasarım ve yönetim için en etkili çözümleri belirlemek üzere farklı senaryoları simüle ve test edebiliyoruz. Bu sayede kaynak tahsisini optimize edebiliyor, maliyetleri minimize edebiliyor ve şehrin genel sürdürülebilirliğini iyileştirebiliyoruz. Ayrıca, dijital ikizlerin kullanımı daha kapsayıcı ve eşitlikçi bir şehir yaratmamıza yardımcı olabiliyor. Trafik düzeni, enerji kullanımı ve hava kalitesi gibi konulardaki verileri analiz ederek şehrin yetersiz hizmet alan bölgelerini belirleyebiliyor ve bu bölgelere yatırım yapılmasına öncelik verebiliyoruz. Ancak dijital ikizlerin potansiyel faydaları şehir planlamasının çok ötesine geçiyor. Ayrıca doğal afetlere hazırlanmamıza ve müdahale etmemize, kamu güvenliğini iyileştirmemize ve şehrin genel direncini artırmamıza yardımcı olabiliyorlar. IoT gibi dijital teknolojiler tarafından etkinleştirilen, desteklenen ve entegre edilen akıllı şehirlerin gelişimi, 21. yüzyılda dünya çapında toplumların önemli başarılarından biri olacak. Bugün, dünya şehirleri olağanüstü bir büyümenin ortasında ve henüz inşa edilmemiş projeler için dijital ikizleri kullanma olanaklarını keşfedilmesi gerekiyor. Oluşturulan bu dijital ikiz sayesinde bir kontrol odasından şehir yönetimiyle ilgili tüm süreçlere hâkim olabiliyor, anlık verilerle şehrin gerek üst yapısı gerekse alt yapısını kontrol altında tutabiliyorsunuz. Dijital ikizlerin şehirlerimiz ve dünyamız üzerinde yaratacağı pozitif etkiyi görmekten heyecan duyuyorum. Eğer şehirlerimizin dijital ikizlerini oluşturursak şehirlerle ilgili her türlü sorunu çözebileceğimiz gibi olası felaketlerde de hızlı aksiyon alabiliriz."
SAMPAŞ Holding hakkında
SAMPAŞ Holding,akıllı şehir yaklaşımını güçlendirmek ve yaygınlaştırmak için 42 yıldır bilişimin gücünü kullanmaktadır. Kentleşmenin ve kentliliğe bağlı sorunların arttığı bir dünyada, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları çerçevesinde ürettiği yüksek teknoloji ve çözümleri kullanarak kentleri bugünkü ve gelecek nesiller için daha yaşanılabilir hale getirmeyi amaçlamaktadır. Bünyesinde kurduğu şirketler ve dünya devi firmalarla oluşturduğu iş ortaklıkları ile ulusal ve küresel pazarda teknoloji, mühendislik, müşavirlik, yapım taahhüt ve finansman hizmetleri veren SAMPAŞ Holding, bugün yerel yönetimlere; yazılım tasarımından kuruluma, eğitimden işletime, bakım ve destek servislerinden danışmanlığa kadar birçok konuda yüksek katma değere sahip hizmet sunar. Yaygın bir coğrafyaya kaliteli hizmet sağlayabilmek için İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana'da dört organizasyona sahip olan şirket, modern ARGE departmanı ile müşterilerine uluslararası standartlarda servis sağlamaktadır. Detaylı bilgi için https://www.sampas.com.tr/
Siparişleriniz sadece "1 saat" içerisinde hesabınızda.
Siparişlerinizin gönderimi, aynı gün içerisinde yapılır.
256-bit şifreleme ve 3D Secure ile güvenli ödeme.
Ürünlerimizin tümü sertifikalı ve orijinaldir.