Tüm Alışverişlerinizde Kargo Bedava.
Sepetiniz Boş
Görünüşe göre henüz seçim yapmamışsınAlışverişe Başla
ürün bulundu.
Altın ve Dolara yön veren güncel finans haberlerini kaçırma...
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Genç Girişimciler Topluluğu; öğrencilere gelecekleri için iham ve rol model olacak kişi ve kuruluşları ortaya çıkarmak amacıyla her sene düzenlediği Kristal Ağaç Ödülleri'nde bu yıl Mitsubishi Electric Türkiye'yi "Genç Yeteneklere Değer Veren En İyi İnsan Kaynakları Uygulamaları" onur ödülüne layık gördü. Mitsubishi Electric Türkiye; deneyim, değer ve yenilikten beslenen kurum kültürü ile hayata geçirdiği başarılı insan kaynakları uygulamaları ile ödüle değer bulundu.
ODTÜ 8. Kristal Ağaç Onur Ödülü'nü almaları ile ilgili bir açıklama yapan Mitsubishi Electric Türkiye İnsan Kaynakları Lideri Kaan Gürışık, "Mitsubishi Electric Türkiye İnsan Kaynakları Ekibi olarak şirketimizin insan kaynakları fonksiyonlarının işletme stratejilerine olan katkısını her geçen gün daha da artırmak için çalışmalarımıza hızla devam ediyoruz. Yakın dönemde farklı ve yenilikçi bir insan kaynakları yaklaşımını hayata geçirdik. İş yönetimi temelinin güçlendirilmesi, dijital dönüşüm, yeni mezunların şirketimize kazandırılması, çalışan bağlılığının güçlendirilmesi gibi konularda güçlü bir İK ekosistemi oluşturduk. Genç mezun arkadaşlarımızdan aldığımız enerji ve yepyeni fikirler ile yolumuza devam ederken, yarattığımız sinerjinin yine gençler tarafından ödüllendirilmesi bizim için büyük gurur kaynağı oldu" diye konuştu.
Mitsubishi Electric Türkiye Yeni Mezun Programı, gençlere çok yönlü gelişim imkanları ile aydınlık bir kariyer vaat ediyor
Kaan Gürışık, "Mitsubishi Electric Türkiye olarak genç yetenekler nezdinde marka algımızı güçlendirmek ve hem onlar hem de şirketimiz için faydalı olabilecek bir program oluşturmak amacıyla yeni mezun programımızı hayata geçirdik. Titiz işe alım süreçlerini geçip aramıza katılan genç arkadaşlarımız, bu program çerçevesinde çeşitli iş birimleri ve ortakları ile çalışarak farklı disiplin ve iş yapış şekillerini deneyimleme, METR Akademi adlı eğitim platformumuzda yer alan 3.000'in üzerinde eğitim programından yararlanma, aldıkları eğitimler ile sertifika sahibi olma, program bitiminde kendi yetkinliklerine uygun olabilecek pozisyonlarda değerlendirilme ve ilerleyen dönemde uygun görülmesi halinde global pozisyonlarda görev alma şansını elde edecekler. Genç arkadaşlarımızı aramıza katarak yetenek havuzumuzu genişletmek, onlara kariyerlerini global ve güçlü bir firmada inşa etme fırsatı sunmak için önümüzdeki dönemde farklı genç yetenek projelerini hayata geçirmeye devam edeceğiz" dedi.
ODTÜ Genç Girişimciler Topluluğu Kristal Ağaç Ödülleri kapsamında her yıl, ODTÜ öğrencileri arasında gerçekleştirilen bir anket ile 15 farklı sektörde fark yaratmış, yenilikçi düşünen ve düşündüğünü uygulamakta başarılı olmuş şirketleri, start-up'ları ve kişileri ödüllendiriyor.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Günümüz taşıtları her zamankinden daha hızlı ve kolay bir şekilde üretilip sevk edilebildiğinden, 5G endüstriyel otomotiv sistemlerinde de bir devrim yaratıyor. Bununla birlikte, artan sayıda sensör, aktüatör, prob, makine bağlantısı ve yüksek bağlantı yoğunluğu (robotlar dahil) -hepsi 5G ile bağlantılı ve dikkat edilmesi gereken yeni saldırı yüzeyleri açıyor.
Fortinet'ten yapılan açıklamaya göre bu yeni saldırı vektörleri kısmen, internete bağlı akıllı arabaları oluşturan yazılım ve sistemleri tedarik eden karmaşık satıcı ve ortak ekosisteminin bir sonucu. Aynı zamanda, sürüşün gerçek zamanlı doğası, araç içi sistemleri yönetmek ve GPS, akıllı ulaşım sistemleri veya yoldaki diğer araçlarla birlikte çalışmak için gereken bilgi işlemin hem ağ uç noktasında (yani taşıtın kendisinde) hem de bulutta gerçekleşeceği anlamına geliyor. Bu da hesaba katılması gereken parazit ve izinsiz giriş riskinin kapsamını genişletiyor.
Otonom ve bağlantılı taşıtlar, bilgi işlem sınırının iş başındaki mükemmel bir örneği. Bağlantılı taşıttaki ve çevresindeki araçlardaki yolcular için güvenlik sorunları göz önüne alındığında, 5G hızlarında çalışabilen uçta bağlantılı taşıt güvenliği ihtiyacı en önemli husus olarak ortaya çıkıyor.
Bağlantılı taşıtlarla ilgili üç risk ve üreticilerin bu zorluklarla nasıl yüzleşmeye başladığı ise aşağıda yer alıyor.
Bağlantılı Taşıtların Güvenliğini Sağlarken Karşılaşılan 3 Zorluk
Akıllı otomobilin ve tüm verilerinin güvenliğini sağlamak ve aynı zamanda otomobilden buluta güvenilir ve güvenli bağlantı sağlamak kritik öneme sahip. Güvenlik ve bağlanabilirlik entegre bir sistem olarak birlikte çalışmazsa, otomotiv şirketleri önemli bir marka itibar riskine açık hale geliyor. Ve daha da kötüsü, müşteriler hayatlarını bile tehlikeye atabiliyorlar.
Birinci Vites: Otonom Taşıt ile Bağlanabilirlik: Başlangıç olarak, özellikle operasyonel teknoloji (OT) ve bilgi teknolojisinin (BT) yakınsaması norm haline geldikçe, araçların üretimi ve imalatının korunması gerekiyor. Buradaki zorluk, birçok eski OT sisteminin herhangi bir kesinti süresini karşılayamaması ve her türlü kesintiye karşı son derece hassas olması; birçok sistem düzensiz ve seyrek olarak yamalanıyor. Sonuç olarak, OT sistemleri genellikle tutarlı bir korumadan veya tek lensli görünürlükten yoksun kalmaktadır. Tutarsız kurumsal güvenlik politikası uygulaması ve yönetişimi sorunu daha da derinleştiriyor. Bu ortamda, birbirine bağlılık artarken bile bağlantılı araç güvenliğini artırmak için BT ve OT arasındaki her entegrasyon noktasını koruyabilmek zorlu bir süreç olarak kendini gösteriyor.
Neyse ki, otomobil üreticilerinin sektördeki orijinal ekipman üreticileriyle anlaşma şekli değişiyor. Geleneksel olarak, üretici tüm sistemlerin tasarlamasında birbirinden farklı birçok tedarikçiden destek alırdı: biri frenleri, diğeri şanzımanı, bir başkası uydu navigasyon sistemlerini tasarlardı. Tüm bu sistemler alt yüklenicilere verilir ve üretici parçaların montaj sorumluluğunu üstlenirdi. Ancak, bu parçalı yaklaşımla, aracı çalıştıran sistemler, motor, şanzıman, sistem göstergeleri, yakıt ve güvenlik sistemleri, kameralar, radar ve daha fazlası, hepsi farklı işletim sistemlerinde çalışıyor olabilir. Bu da birbirleriyle verimli bir şekilde işbirliği yapamayan veya iletişim kuramayan ve güvenliğini sağlamanın daha zor olduğu farklı ve bağlantısız sistemlerle sonuçlanabiliyor.
Son on yılda bir değişime tanık olundu. Otomobil üreticileri, tüm bu çözümler birlikte çalışarak gerçek anlamda entegre bir deneyim yarattığında müşteri için değer görüyor. Yazılım kritik bir bileşen ve sürecin sonunda uygulanan ek bir çözüm yerine en başından itibaren, geliştirme, test ve üretim aşamalarında bağlantı ve güvenliğin doğrudan sisteme dahil edilmesini gerektiriyor.
İkinci Vites: Otonom Araç Verileri: Bu bağlantılı ve otonom araçlar yollara çıktığında, üreticilerin bu " hareketli veri merkezlerinden" sürekli olarak bilgi toplaması gerekiyor. Araç verileri toplanıyor ve üreticinin sorunları kritik hale gelmeden önce tespit etmesi için kullandığı devasa bir veri havuzuna alınıyor. Bu otonom araçlar bilgi işlem gücü üzerinde çalıştığından, bant genişliği, güvenilirlik, görünürlük ve elbette kötü niyetli suçlulardan veya endüstriyel casusluktan kaynaklanan siber tehditler gibi işletme veri sistemlerinin tüm zorluklarını beraberinde getiriyorlar. Günümüzdeki güvenlik trendleri göz önüne alındığında, bir taşıtı fidye için tutmak söz konusu olabilir.
Buluta güvenilir ve güvenli bağlantı, müşterileri korumak, en iyi kullanıcı deneyimlerini sunmak ve gelir akışlarını korumak için kritik öneme sahip. Bu veriler, araçların nasıl kullanıldığını gerçekten anlamanın tek yolu; bu da yeni tespitler ve sürekli geliştirmeler yapılmasını sağlıyor. Otomotiv üreticilerinin veri toplama, işleme ve sağlama için kendi bulut platformlarını kurmaları gerekiyor. Araç içi deneyimini kendi kontrollerinde tutarak, para kazanmak ve farklılaştırılmış, birinci sınıf bir araç içi deneyimi sağlamak için araç telemetri verilerinden yararlanılabiliyor.
Ancak bunların hiçbiri güvenlik olmadan işe yaramıyor. Peki, etkili bir bağlantılı araç güvenliği sağlamak için en iyi yaklaşım hangisi? İlk adım, sistemleri ve yazılımları entegre etmek. Bu da farklı satıcıları ve çözümleri, güvenlik, bağlantı ve ağ oluşturmayı tek bir çözümde birleştiren birleşik ve geniş çapta dağıtılan bir platforma yönlendirmeyi gerektiriyor.
Üçüncü Vites: Otonom Araç ile Bütünleşme
Diğer sektörlerde olduğu gibi bağlantılı araç sektöründe de yazılım sistemleri artık işin merkezinde yer alıyor. Verileri üreten araçlar, bunları işleyen bulut ve bunlardan yararlanan uygulamalar arasında güçlü bir bağlantı ve entegrasyon için otomasyon, görünürlük ve açık bir entegrasyon platformu şart. Bunlar, tüm büyük genel ve özel bulut sağlayıcıları ve teknolojilerinde ihtiyaç duyulan çevikliği ve esnekliği sağlıyor. Satıcıya bağlı kalmadan, otomobil üreticileri üçüncü taraf araçlardan yararlanırken tescilli teknolojiden ihtiyaç duyduklarını elde edebilir ve iş ihtiyaçları değiştikçe teknoloji stratejilerinin sürekli olarak gelişmesine olanak tanıyor.
Bağlı otomobilin gerçek potansiyelini ortaya çıkarmak için, otomotiv üreticilerinin sadece araç içi deneyime değil, aynı zamanda arka uçtan ön tampona kadar tüm yazılım ve sistemlere de sahip olmaları gerekiyor. Bu otonom araçların neredeyse her bileşeni bulutun yanı sıra araç içi ağa da bağlı olacağından, bir araç tehlikeye girdiğinde tüm sistem risk altında olacak. Bu nedenle, araçtan buluta güvenli bağlantılar sağlarken aracı ve verilerini güvence altına almak, bağlantılı araç deneyimini yönlendirmek için kritik öneme sahip.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
50'den fazla ülkeye yapay zekâ tabanlı görüntü tanıma teknolojileri ve perakende analitiği hizmetleri sunan REM People, yapay zekâ temelli bir perakende teknoloji merkezi olma hedefiyle büyüyor. REM People, bu hedefle bu yıl birlikte çalışabileceği 5 teknoloji girişimine 4.5 milyon dolar yatırım yapmayı planlıyor.
2015 yılında perakende ve teknoloji tecrübesine sahip tekno-girişimciler tarafından kurulan REM People, yıllar içinde gelişerek yapay zekâ destekli omni-kanal perakende analitiği ve 6 adımda satış verimliliği çözümleri sunan yeni nesil perakende analitiği şirketi haline geldi. Tamamen Türk mühendislerin geliştirdiği yazılımla alanında lider markalara hizmet veren REM People, global bir lider olmak için hedef büyüttü. REM People, aldığı yatırımdan sonra girişim ekosistemini destekleyecek bir planı hayata geçiriyor. Bu yıl yapay zekâ temelli bir perakende teknoloji merkezi olmayı hedefleyen şirket birlikte çalışabileceği 5 teknoloji girişimine 4.5 milyon dolar yatırım yapmak üzere fon ayırdı.
12 milyon dolar yatırım almıştı
İlk zamanlar perakendenin fiziksel dünyasına yönelik ölçümleme, teknoloji ve perakende analitiği hizmetleri sunduklarını belirten REM People'ın CEO'su Bülent Peker, ilerleyen yıllarda basılı mecralar ve dijital kanalları da kapsamına alarak faaliyet alanını genişlettiklerini söyledi. Bugün gelinen noktada REM People'ın yeni nesil bir perakende analitiği şirketi olarak çalıştığını vurgulayan Peker, söz konusu başarılarıyla global yatırımcıların da ilgisini çekerek bu yılın başında ABD merkezli yatırım şirketi Ethos Asset Management'tan 12 milyon dolarlık yatırım aldığını anlattı.
Perakendenin yeni teknoloji 'hub'ı
Dünyanın ve Türkiye'nin zor zamanlardan geçtiği bu dönemde 12 milyon dolarlık yatırım alan REM People, üç aşamadan oluşan ve ABD'li yatırımcısı Ethos Asset Management tarafından da desteklenen büyüme planına göre bir perakende teknoloji merkezine dönüşecek. Büyüme planımız doğrultusunda REM People, yapay zekâ temelli bütünleşik çözümler sunan bir merkez olacak. Bir taraftan kendi alanındaki global yayılımını, Ar-Ge ve yeni ürün çalışmalarını hızlandırırken diğer taraftan, birlikte tamamlayıcı çözümler sunabileceği bazı start-up ve teknoloji girişimlerine de yatırım yapacak. REM People CEO'su Bülent Peker, "Bu hedefle görüştüğümüz erken aşama teknoloji girişimlerinden 4 ya da 5'ine, 2023 yılı içerisinde yaklaşık 4.5 milyon dolar yatırım yapacağız. Böylece REM People 2035 vizyonu kapsamında büyüme planı adım adım devreye alınacak" dedi.
Hedef 2030'da bölgesel liderlik
REM People 2015 yılında İstanbul'da başladığı yolculuğuna 2018 yılında Dubai (BAE), 2022 yılında ise Londra (BK) bölge ofislerini açarak devam etti. REM People'ın 2023 yılındaki ilk ve en önemli hedefi ise Singapur, ABD, Danimarka, Suudi Arabistan ve Nijerya'da bölge ofislerini devreye alarak hizmet coğrafyasını genişletmek olacak. 2027 yılının sonuna kadar ise 25 ülkede 28 bölge ofisiyle çalışmalarını sürdürecek. REM People, 2030 yılında Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) Bölgesi'nin en büyük ve lider perakende analitiği şirketi olacak. Türk mühendislerinin geliştirdiği yazılıma farklı kültürden çalışanları da dahil ederek hedefine emin adımlarla ilerleyecek.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Yenilikçi ürünleriyle iklimlendirme sektöründe fark yaratan Vaillant'ın, Doğa Derneği iş birliği ile hayata geçirdiği Küçük Akbabaları Koruma Projesi 8'inci yılında. 2015 yılından bu yana, Çoban Ağı ve halkın katkıları sayesinde kesintisiz olarak devam eden projede 2023 çalışmaları başladı. Ekosistemin devamlılığında büyük önemi olan küçük akbaba neslini koruma hedefiyle sürdürülen projede, 2023 yılının ilk üç ayında bölgedeki Çoban Ağı ile görüşmelere devam edildi. Ayrıca yaşanan deprem felaketinin ardından proje ortakları tarafından bölge halkına destek çalışmalarına odaklanıldı.
Farkındalık etkinlikleri devam ediyor
Vaillant Group Türkiye Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ufuk Atan, küçük akbaba neslini korumada farkındalığın öneminin büyük olduğunu söyledi. Yılın ilk üç ayında bu doğrultudaki çalışmalara devam edildiğini belirten Atan, "Küçük akbabaların önemi konusundaki bilgiyi yaymak için düzenlenen etkinliklere ilk üç ayda yenilerini ekledik. Mersin Kent Konseyi ve Mersin Büyükşehir Belediyesi ile başta küçük akbaba olmak üzere diğer süzülerek göç eden kuşlar konusunda farkındalığın arttırılması için ortak çalışmalarımız devam ediyor. 2023 sonbahar göç dönemi içerisinde daha büyük ve genel katılımlı Uğurlama ve Kuş Göçü Festivali yapmayı planladık. Ayrıca, gastroloji ve biyoçeşitliliği destekleyen Mersin Tarsus Slow Food insiyatifi ile Tarsus Yeryüzü Pazarı öncesindeki toplantıda, başta küçük akbabalar olmak üzere biyoçeşitlilik ve geleneksel ürünlerin kullanımının doğa üzerindeki etkisi hakkında görüşmeler gerçekleştirdik" dedi.
Küçük akbabaların beslenme noktaları ve habitat tercihleri ortaya çıkarılacak
Doğa Derneği Genel Koordinatörü Serdar Özuslu, bir yandan deprem bölgesine yardım için çalışırken, diğer yandan bölgedeki ekosistemin zarar görmemesi için yürüttükleri faaliyetlere de devam ettiklerini söyledi. Özuslu, "Özellikle inşaat molozlarının bölgedeki önemli doğa alanlarına atılmaması, bölgelerdeki sulak alanların durumu ve kuş göç yolları konusunda çalışmalar gerçekleştirdik. Mersin ve Adana illerindeki elektrik izolasyon çalışmalarına devam ediyoruz. Özellikle kuş göçleri esnasında tehlikeli elektrik direkleri ve hatlarını tespit ediyoruz. Belirlenen hatların hızla izole edilmesi için çalışmalar, önümüzdeki dönem içerisinde de devam edecek. 2021 yılında ilk kez tespit ettiğimiz Bolkar Dağları'ndaki küçük akbaba üreme alanlarının kontrolü ve yeni üreme alanlarının belirlenmesi için Mayıs ayı ile birlikte çalışmalar başlayacak. Bu bağlamda küçük akbabaların bölgedeki üreme başarısı, beslenme noktaları ve habitat tercihleri ortaya çıkarılacak. Küçük akbabaları tehdit eden faktörler ve azaltıcı önlemler de önümüzdeki dönemin çalışmaları arasında yer alıyor" diye konuştu.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Ani Mobil Uygulaması bir sanal rehber olma özelliği taşıyor ve bulunduğunuz her yerden, dilediğiniz zaman bu eşsiz kültürel hazineye kolayca erişim sağlıyor. Anadolu Kültür projeyi, 2016 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne giren Ani Arkeolojik Alanı'nı ve yakın çevresini daha geniş ölçekte tanıtmak, alana dair bilimsel bilgiye erişimi modern iletişim teknolojileriyle kolaylaştırmak amacıyla tasarlayıp hayata geçirdi.
Dört yıllık bir zaman diliminde ortaya çıkan çalışma, Portekiz merkezli Calouste Gulbenkian Vakfı ve ABD merkezli Dünya Anıtlar Fonu (World Monuments Fund) tarafından desteklendi. Türkiye, Ermenistan, Avrupa ve ABD'den çok sayıda uzman, arkeologlar, sanat tarihçileri, mimarlar ve fotoğrafçılar Erivan, Kars ve İstanbul'da düzenlenen çalıştaylarda bir araya gelerek, katılımcı ve kapsayıcı bir yöntemle Ani Mobil Uygulaması'nı ürettiler.
Üç dil, dört rota
Üç dilde hazırlanan uygulama, Ani ve çevresine ait bilgileri, "Tarihçe", "Mimari", "Sanat Tarihi" ve "Koruma Çalışmaları" başlıkları altında kullanıcıya sunuyor. Farklı yapıların Ani içindeki konumları temel alınarak oluşturulan 4 ana rota ise Ani Arkeolojik Alanı'nı belli temalar üzerinden ziyaret etme ve deneyimleme olanağı sağlıyor. Kullanıcılar tercih ettikleri yapıları seçerek kendi güzergâhlarını da oluşturabiliyor.
Tarihi ve mimari metinlerin daha rahat anlaşılması için mimari terimlerin anlamlarını içeren bir sözlük, daha kapsamlı araştırmalara ışık tutacak bir kaynakça ve Ani konusunda bilgisini ölçmek isteyen kullanıcılar için hazırlanan mini test bölümü de sunulan içerikler arasında yer alıyor. Sanal rehber ayrıca ziyaret saatleri, ulaşım, erişebilirlik gibi pratik bilgileri de içeriyor.
Seslendirmeler ise gezi deneyimine farklı bir boyut daha katıyor ve yine üç dilde, Türkçe, Ermenice, İngilizce olarak dinlenebiliyor. Ani'nin çok katmanlı tarihini, Türkçede Mahir Günşiray, Şenay Gürler, Tilbe Saran ve Görkem Yeltan, Ermenicede Dr. Elmon Hançer, İngilizcede ise Dr. Christina Maranci, Veronica Kalas ve Robert Dulgarian seslendirdi.
Ani: Taşın Şiiri
Ani, bugün Türkiye ve Ermenistan'ı ayıran Arpaçay'ın sağ kıyısında, üçgen bir plato üzerinde yer alıyor. Bu efsanevi kentin hikâyesi yüzyıllar öncesine, Doğu'yu Batı ile buluşturan kervan yollarına uzanıyor, 11. yüzyılda Ermeni krallığı Bagratunilere başkent olduktan sonra zenginlik ve görkeminin zirvesine varıyor. Ani, o tarihe dek tarımsal üretime dayalı kırsal nüfustan ibaret Anadolu coğrafyasında ticaret ve zanaat merkezli "kentsel kültür"e geçişi temsil ediyor. Orta çağ mimarlık tarihinin en önemli anıtlarından biri olan ünlü çifte surlarıyla bilinen Ani şehrinin anıtsal yapıları yüzyıllar boyunca Bizanslılardan Ermeni krallıklarına, Sasanilerden Şeddadilere çeşitli kültürlere ve çalkantılı bir tarihe tanıklık ediyor. Halk arasında "Bin bir kiliseli şehir", "40 kapılı şehir" olarak da adlandırılan Ani Arkeolojik Alanı ve çevresi 2012'de UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edildi ve 2016'da Dünya Mirası olarak tescillendi.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Bulut teknolojisinin KOBİ'lerin verimliliklerini artırarak maliyetleri azaltmalarına yardımcı olduğunu vurgulayan DİA Yazılım Genel Müdürü Suha Onay, "Ayrıca, iş süreçlerini daha verimli hale getirerek rekabet avantajı sağlar. KOBİ'ler, bulut teknolojisine geçiş yaparken, güvenlik, uyumluluk ve maliyet gibi faktörleri dikkate almalı. Gartner'ın Ekim 2022'de yaptığı bir araştırmaya göre, bulut bilişim harcamaları dünya genelinde 2021 yılında 412 milyar dolara ulaştı. 2022'de ise 495 milyar dolarlık bir pazara dönüştü. 2023 yılı bulut bilişim açısından çok daha hızlı ilerliyor ve yıl sonunda bulut bilişim pazarının 591 milyar dolar değerine ulaşması bekleniyor." dedi.
KOBİ'lerin bulut teknolojisine geçiş yaparken dikkat etmeleri gereken bazı faktörleri ihtiyaçları belirlemek, güvenlik, maliyet hesabı, uyumluluk, geçiş stratejisi olarak sıralayan Onay, "KOBİ'ler yapılacak doğru araştırmalar ve oluşturulacak doğru stratejilerle, bulut teknolojisinin getirdiği avantajları en iyi şekilde kullanabilirler. Bulut teknolojisi, KOBİ'lerin çalışanları arasındaki işbirliğini kolaylaştırır. Dosya paylaşımı ve ekip çalışması, bulut hizmetleri sayesinde daha kolay hale gelir. Departmanlar birbirleriyle daha rahat ve daha etkin bir iletişim kurmaya başlar. Bulut, KOBİ'lerin işletme yönetiminde kullanabilecekleri verimli ve uygun maliyetli bir teknolojidir. KOBİ'lerin işletmelerindeki teknolojik altyapı maliyetlerini azaltarak, verimliliklerini artırarak, veri güvenliği sağlayarak ve işbirliğini kolaylaştırarak rekabet avantajı kazanmalarına yardımcı olur." şeklinde konuştu.
Türkiye'nin en gelişmiş bulut ERP programı DİA ile KOBİ'ler, çok sayıda giderden tasarruf ederken, verimliliklerini de büyük oranda artırabiliyorlar.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Bu Dünya Bizim" anlayışı ve tüm paydaşlarına sürdürülebilir değer yaratma odağı ile faaliyetlerini sürdüren Yıldız Holding, sürdürülebilirlik alanında sektörünün öncüsü küresel şirketler arasında yer alma vizyonuyla çalışmalarına devam ediyor.
Bu kapsamda, çevresel, sosyal ve yönetişim alanlarında Yıldız Holding çalışanlarının bilgi birikimlerini artırmak için "Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi (BÜYEM) ve Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Türkiye Ağı (SDSN Türkiye) iş birliğinde düzenlenen "Bu Dünya Bizim Sürdürülebilirlik Eğitim Programı" tamamlandı. Yıldız Holding bünyesindeki 17 farklı şirketten çalışanların katıldığı ve 12 hafta süren çevrimiçi eğitim programı, Yıldız Holding'in sürdürülebilirlik odak alanları ve stratejik hedeflerine göre özel olarak tasarlandı.
"Sürdürülebilirlik Gündemi", "Doğanın Geleceği," "Paydaşlar ile Güçlenmek" ve "Geleceğe İlham Vermek" başlıklı dört modülden oluşan eğitim programı kapsamında çalışanlara Karbon Yönetimi, Su Yönetimi, Döngüsel Ekonomi, Sürdürülebilir Tarım, Çeşitlilik ve Kapsayıcılık gibi konu başlıkları altında eğitimler verildi.
Prof. Dr. Eser Borak, Prof. Dr. Arzu Tektaş, Doç. Dr. Aslı D. Helvacıoğlu, Doç. Dr. Sevgi Kesim, Dr. Duygu S. Öztürk, Prof. Dr. Mine Eder, Dr. Tamer Atabarut, Dr. Akgün İlhan, Prof. Dr. Gökhan Özertan, Aslıhan Arıkan, Özge Ayşe Kepenek Bozkıroğlu, Bahar Özay, Erman Fenerci ve Aslı Kurtuluş tarafından verilen 24 saatlik eğitim programını başarıyla tamamlayan katılımcılar başarı belgesi almaya hak kazandılar.
Eskil: Çalışanlarımızın sürdürülebilirlik konusundaki yetkinliklerini geliştirmeyi amaçlıyoruz
Yıldız Holding Kurumsal Strateji, İş Geliştirme ve M&A Başkanı Fezal Okur Eskil, "Yıldız Holding olarak, doğanın geleceği için çalışmaya devam ederken, toplumun gelişimine ve geleceğin inşasına daha fazla katkıda bulunma hedefimizle yeni bir yola giriyor, dönüşümün bir parçası olmayı taahhüt ediyoruz. Bu dönüşümde başarılı olmak için önce kendimizden başlamalı ve hep beraber hareket etmeliyiz. Bu doğrultuda, sürdürülebilirlik çalışmalarımızı tüm paydaşlarımızı kapsayacak şekilde yürütmeye çok önem veriyoruz. Yıldız Holding'de "Bu Dünya Bizim" anlayışıyla sürdürülebilirlik yolculuğumuza devam ederken çalışanlarımızın da bu yöndeki yetkinliklerini daha da geliştirmeyi amaçlıyoruz. Sürdürülebilirlik Eğitim Programı'na katılan çalışanlarımız Yıldız Holding'in temel sürdürülebilirlik yaklaşımına ve hedeflerine yönelik bilgi sahibi olurken, sürdürülebilirlik alanındaki en güncel gelişmeler ve farklı perspektiflerden yaklaşımlar konusunda geniş çerçevede bir eğitim alma imkanı buldular. Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi'ne ve eğitime katılan tüm çalışanlarımıza sürdürülebilirlik yolculuğumuza ortak oldukları için çok teşekkür ediyorum" dedi.
Atabarut: Eğitim programımız üniversite ve iş dünyası iş birliğine güzel bir örnek teşkil ediyor
Boğaziçi Üniversitesi Yaşamboyu Eğitim Merkezi (BÜYEM) Müdürü ve BM Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı (SDSN) Türkiye YK Üyesi Dr. Tamer Atabarut, "Giderek daha fazla etkisini yaşadığımız iklim krizi, biyoçeşitlilik kaybı, kaynakların hızla tükenmesi, hayat pahalılığı gibi önemli küresel sorunlar, insanlığı yeni bir düzen arayışına itiyor. Bu bağlamda, kurumların çevreye ve insana duyarlı iyi kurumsal yönetişim uygulamalarını ilke edinmelerinin önemi de ortaya çıkıyor. Klasik iş modellerinin yerine, kurumsal sürdürülebilirlik yaklaşımını benimseyen şirketler bu süreçte öne çıkıyor. Sektörünün öncülerinden olan Yıldız Holding'in "Bu Dünya Bizim" anlayışı ile başlattığı dönüşüm kapsamında, Yıldız Holding çalışanlarına yönelik özel olarak tasarlanan eğitimler ile kurumsal sürdürülebilirlik alanında vizyoner bir kimlik sağlamayı ve bu alandaki bilgi düzeylerine de katkı sağlamayı hedefledik. Yaşamboyu eğitime olan karşılıklı inancımızla üniversite ve iş dünyasının iş birliğine güzel bir örnek olan bu program için Yıldız Holding yönetimine teşekkür ediyor ve programa katılanları kutluyor, hepimiz için sürdürülebilir bir yaşam diliyorum." dedi
Siparişleriniz sadece "1 saat" içerisinde hesabınızda.
Siparişlerinizin gönderimi, aynı gün içerisinde yapılır.
256-bit şifreleme ve 3D Secure ile güvenli ödeme.
Ürünlerimizin tümü sertifikalı ve orijinaldir.