Tüm Alışverişlerinizde Kargo Bedava.
Sepetiniz Boş
Görünüşe göre henüz seçim yapmamışsınAlışverişe Başla
ürün bulundu.
Altın ve Dolara yön veren güncel finans haberlerini kaçırma...
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Dicle Elektrik, Şanlıurfa'nın Hilvan ilçesinde kaçak elektrik kullanarak kripto para üretimi yapan tesis tespit etti. Bir tarlanın ortasında, tuğlalarla kamufle edilmiş halde bulunan tesiste, günlük 6.000 kWh elektrik tüketimi yapan kayıt dışı trafo, yapay zeka ve drone destekli operasyonla ortaya çıkarıldı. Şirket yetkilileri, sorumlular hakkında hukuki süreç başlattı.
Dicle Elektrik, Şanlıurfa'nın Hilvan ilçesine bağlı kırsal Doğrular Mahallesi'nde yürütülen çalışmalarda kripto para üreten bir tesiste kaçak elektrik kullanıldığını tespit etti. Tarlanın ortasına kurulan ve tuğlalarla kamufle edilen yapının, 2.500 kVA gücündeki kayıt dışı trafoyla bağlantılı olduğu ortaya çıkarıldı. Kaçak düzeneğin, günlük 6.000 kWh elektrik tükettiği belirlendi.
"Kaçak elektrik, kripto para üretiminde yaygın olarak kullanılıyor"
Dicle Elektrik ekipleri tarafından konuyla ilgili yapılan açıklamada, kaçak elektrik kullanımının sadece tarımsal sulama ve iklimlendirme gibi alanlarla sınırlı olmadığına, kripto para üretiminde de yaygın olduğuna dikkat çekildi: "Dünyada hızla yaygınlaşan kripto paraların üretimi, yoğun elektrik enerjisi kullanılarak gerçekleşiyor. Cambridge Bitcoin Elektrik Tüketim Endeksi'ne göre, örneğin bir Bitcoin'in üretimi için yaklaşık 1450 kWh elektrik harcanıyor. Yapay zeka ve drone destekli çalışmalarla Şanlıurfa'nın Hilvan ilçesinde ortaya çıkardığımız düzenekte, kripto para üretimi amacıyla kullanılan 100 kadar cihazın ihtiyaç duyduğu elektrik, 2.500 kVA gücündeki kayıt dışı trafodan sağlanıyordu. Kaçak elektrik kullanımı sadece enerji kayıplarına neden olmakla kalmıyor, aynı zamanda sosyal adalet ve ekonomik sürdürülebilirliğe de zarar veriyor. Enerji kayıplarını en aza indirmek ve sürdürülebilir bir enerji yönetimi sağlamak adına yenilikçi teknolojileri kullanmaya devam edeceğiz" ifadelerine yer verildi.
Hukuki süreç başlatıldı
Tespit edilen kaçak düzenekle ilgili olarak hukuki işlem başlatan Dicle Elektrik, sorumluların tespit edilmesi için savcılığa suç duyurusunda bulundu
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Volkswagen Ticari Araç, Türkiye'de geçtiğimiz yılın Eylül ayında satışa sunduğu ID. Buzz ailesine GTX versiyonunu ekledi. Pro versiyonuna kıyasla 25 cm daha uzun olan ID. Buzz ailesinin en sportif modeli GTX; 4MOTION teknolojisi, 340 PS motor gücü, 5+1 ve 6+1 koltuk seçenekleri ve sunduğu gelişmiş sürüş destek sistemleriyle öne çıkıyor.
Yüksek performanslı çift motorlu dört tekerlekten çekiş sistemine sahip olan ve 250 kW (340 PS) gücündeki ID. Buzz GTX, 3 milyon 750 bin TL'den başlayan fiyatlarla satın alınabiliyor.
Yüksek Performans ve Güç
Volkswagen Ticari Araç markasının bugüne kadarki en güçlü dört çeker modeli olma özelliğine sahip ID. Buzz GTX, toplam 91 kWh kapasiteli bataryası ve yüksek verimli motoruyla 340 PS güç sunuyor.
160 km/s maksimum hıza ulaşabilen ID. Buzz GTX, DC hızlı şarj istasyonlarında 200 kW'a kadar şarj edilebiliyor. GTX'in bataryası, maksimum şarj kapasitesinde yüzde 10'dan yüzde 80'e yaklaşık 26 dakikada ulaşırken, ID. Buzz GTX WLTP standartlarına göre 475 km'ye kadar menzil sunuyor.
4MOTION Dört Tekerlekten Çekiş Sistemi
ID. Buzz GTX'in eşsiz özelliklerinden biri sahip olduğu 4MOTION dört tekerlekten çekiş sistemi. Üstün çekiş avantajı sunan 4MOTION sistemi; ıslak ve kaygan zeminlerde dahi hem ön hem de arka akslara yerleştirilen elektrik motorları sayesinde güvenli sürüşleri destekliyor.
Yüksek Çekme Kapasitesi
ID. Buzz GTX 1.600 kg'ya varan çekme kapasitesi sunarken, 4MOTION dört tekerlekten çekiş sistemi sayesinde, özellikle ıslak veya kaygan zeminler de dahil olmak üzere, tekne ve römork gibi yükleri çekmek için de ideal bir çözüm ortağı.
Dinamik ve Sportif Görünüm
ID. Buzz GTX'in dikkat çekici ön ve arka tamponları ona sportif ve dinamik bir görünüm sağlıyor. Parlak siyah yan aynalar, ızgara, yan hava menfezleri, sağ ve sol kapı üzerindeki GTX yazısı ve parlak siyah çerçeveli gündüz sürüş farları son derece şık bir tasarım ortaya koyuyor. 21 inç alüminyum alaşımlı Townsville jantlar ve IQ.LIGHT LED matrix farlar ID. Buzz GTX'te standart olarak sunuluyor.
Yalnızca ID. Buzz GTX modeline özel vişne kırmızısı veya çift renk vişne kırmızısı - mono gümüş gövde rengi seçenekleri diğer renk seçeneklerine ek olarak sunuluyor.
İç Mekanda Şık Detaylar
ID. Buzz GTX'in iç mekanı da dış tasarımında olduğu gibi özel şık detaylar barındırıyor. İç mekanda kullanılan koyu tonlar, en güçlü ID. Buzz'ın sportif karakterini vurguluyor. Ailenin siyah tavan döşemesine sahip tek versiyonu olan ID. Buzz GTX'te koltuklar özel GTX tasarımına sahip. Ön tarafta hafıza fonksiyonlu, elektrikli ayarlanabilen, bel destek ayarlı ve masaj özellikli konforlu sürücü ve yolcu koltukları yer alıyor. Kırmızı kontrast dikişlerle zenginleştirilmiş siyah renkli "GTX Premium" konforlu koltuk döşemesi, çok fonksiyonlu direksiyon simidi üzerindeki kırmızı çapraz dikişler ile GTX yazısı ID. Buzz GTX 'in sportif görünümünü tamamlıyor.
Konfor ve Teknoloji Bir Arada
ID. Buzz GTX'te standart olarak sunulan Headup display, 12,9 inç "Ready 2 Discover" radyo, Harman Kardon premium ses sistemi (12+1 hoparlör, 700W çıkış gücü ve subwoofer), çevresel görüş sistemi "Area view", yarı otonom sürüş asistanı "Travel Assist", kör nokta algılama ile şerit değiştirme asistanı "Side Assist" ve arka yolcu bölümünde bulunan klimatronik klima gibi teknolojik özellikler konfor unsurları olarak öne çıkıyor.
ID. Buzz GTX, bir dönemin sembolü olan Samba minibüslerin modern bir yorumu olarak, elektrokromatik panoramik "Smart Glass" akıllı cam tavan opsiyonel olarak satın alınabiliyor.
Altı Koltuklu Çok Yönlü Bir Araç
5+1 koltuklu ID. Buzz GTX'te ikinci sırada sırt ayarlı katlanabilir iki koltuk, üçüncü sırada ise yine sırt ayarlı, katlanabilir ve çıkarılabilir iki koltuk yer alıyor. İkinci sıradaki koltuklar öne doğru 200 mm hareket ettirilebiliyor.
ID. Buzz GTX uzun şasi seçeneğiyle geniş bir yükleme kapasitesi sunuyor. İkinci sıra koltuklar katlanmış ve üçüncü sıra koltuklar çıkarılmış halde 2.469 litreye varan yükleme hacmine ulaşılıyor
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Aksa Doğalgaz, çevresel, sosyal ve yönetişim alanlarındaki (ÇSY) performansını ortaya koyan ilk Sürdürülebilirlik Raporu'nu kamuoyuyla paylaştı. Yükümlülüklerle sınırlı kalmadan Şirket'in vizyonu çerçevesinde Global Reporting Initiative (GRI) Standartları'na uygun olarak hazırlanan 2023 yılı raporu, Şirket'in sürdürülebilirlik konusundaki kararlılığını ve şeffaflık ilkesini vurguluyor.
20 yılı aşan sektör tecrübesiyle elde ettiği başarıları sürdürülebilir bir gelecek vizyonuyla birleştiren Aksa Doğalgaz, stratejilerini ve hedeflerini açıkladığı raporunda, çevre dostu enerji çözümlerinden karbon ayak izini düşürme hedeflerine, finansal gelişim ve paydaş ilişkilerinden toplumsal sorumluluk çalışmalarına, dijital dönüşümden iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarına kadar geniş bir yelpazede yürüttüğü çalışmaları detaylandırıyor.
Çevresel, sosyal ve ekonomik alanda somut adımlar
2023 yılında 27 il merkezi, 298 ilçe ve beldede, yaklaşık 5 milyon aboneye doğa dostu enerji doğal gazı ulaştıran Aksa Doğalgaz, ilk olma özelliği taşıyan yayınladığı sürdürülebilirlik raporunda çevresel, toplumsal ve ekonomik alanlarda attığı somut adımları ve gelecek hedeflerini tüm ayrıntılarıyla şeffaf bir şekilde irdeliyor. 1 Ocak-31 Aralık 2023 tarihleri arasındaki dönemi kapsayan raporda Şirket, sürdürülebilirlik yolculuğundaki rotasını net bir şekilde çizerken, gelecek hedeflerini ve bu konudaki güçlü taahhütlerini yansıtıyor.
Türkiye'nin en geniş coğrafi dağıtım alanına hizmet veren Aksa Doğalgaz, karbon emisyonlarını azaltarak daha yaşanabilir bir doğaya katkı sağlamayı amaçlıyor. Doğal gazın kömüre kıyasla daha temiz bir enerji kaynağı olduğunun vurgulandığı raporda, Aksa Doğalgaz'ın yatırımlarıyla karbon yoğun yakıt kullanımının azaltılmasına sağladığı katkıyı gözler önüne seriyor.
Karbon ayak izini küçültme hedefi
Atık yönetimi ve döngüsel ekonomi projelerine de ağırlık veren Aksa Doğalgaz, sürdürülebilirliği iş modelinin merkezine yerleştiriyor. Rapor, Aksa Doğalgaz'ın "Karbon Emisyonu Hesaplanması ve Azaltılması" projesi ile faaliyetlerinden kaynaklanan karbon ayak izini hesaplama ve düşürme çalışmalarına odaklandığını gösteriyor: Pilot uygulama olarak ilk etapta, Trabzon-Rize bölgesinde hayata geçirilen çalışma kapsamında, doğrudan ve dolaylı emisyonların ölçümlenmesi için altyapı sistemi kuruldu. Proje, 2024 yılında gruba bağlı tüm dağıtım bölgelerini kapsayacak şekilde yaygınlaştırıldı. Şirket ayrıca, 2025 yılına kadar elektrik tüketiminden kaynaklanan karbon emisyonlarını sıfırlamayı hedefliyor.
Dijital dönüşüm ve müşteri memnuniyeti odaklı inovasyon
Raporun dikkat çeken bir diğer önemli başlığı ise dijital dönüşüm ve teknoloji yatırımları. Aksa Doğalgaz, 2023 yılında müşteri memnuniyetini en üst seviyeye taşımak için yapay zeka destekli projelere ve dijitalleşme süreçlerine hız verdi. "Mükemmel Müşteri Deneyimi" projesi kapsamında, müşteri geri bildirimleri titizlikle değerlendirilerek operasyonel süreçler sürekli iyileştiriliyor.
Sürdürülebilir gelecek vizyonu
İklim değişikliğiyle mücadelede alternatif yakıtlar ve enerji kaynaklarının önemine inanan Aksa Doğalgaz, bu alanda fark yaratacak araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürütüyor. Yıldız Teknik Üniversitesi iş birliğiyle Gazbir-Gazmer bünyesinde "Doğal Gaz Yeşilleniyor" Ar-Ge Projesi'ni hayata geçiren Aksa Doğalgaz, raporda, laboratuvar ortamında doğal gaza yüzde 20 oranında yeşil hidrojen karıştırılması işlemini başarıyla tamamladıklarının bilgisini verirken, GAZMER ile yürüttüğü bir diğer çalışmasına da değiniyor: Organik atıklardan elde edilen biyometanın doğal gazla harmanlanması sonucunda elde edilen gazın kullanımının ekonomik açıdan sürdürülebilirliğini ve enerji verimliliğine etkilerini değerlendirdiğini belirtiyor.
Aksa Doğalgaz'ın Sürdürülebilirlik Raporu'na aksadogalgaz.com.tr adresinden ulaşabilirsiniz.
Aksa Doğalgaz Hakkında
Faaliyet alanında yer alan 27 il merkezi, 307 ilçe ve beldede yaklaşık 17,4 milyon nüfusa, 7 milyon potansiyel aboneye hizmet veren Aksa Doğalgaz, Türkiye'nin en büyük özel doğal gaz dağıtım şirketi konumunda bulunmaktadır. Yatırımlarını "Şehirler Doğal Gazla Nefes Alıyor" sloganıyla Türkiye'nin her yerine hızla ulaştırmayı amaçlayan Aksa Doğalgaz, genişleyen dağıtım bölgelerine yönelik yatırımlarıyla ülke ekonomisine katkıda bulunmayı sürdürmektedir.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Prime Video, 13 Mart 2025'te dünya genelinde Prime Video'da yayınlanacak olan ve büyük bir heyecanla beklenen dizisinin üçüncü sezon kadrosuna Isabella Bucceri, Nukâka Coster-Waldau, Salóme Gunnarsdóttir, Björn Landberg, Synnøve Macody Lund, Shohreh Aghdashloo, Olivia Williams, Luke Fetherston, Callum Kerr ve Nuno Lopes'in katıldığını duyurdu. Bu haber, sezon prömiyerine kadar sürecek ve hayranların favorisi olan #WOTWednesdays adlı haftalık duyuruların da yeni yılda yeniden başladığını müjdeliyor. The Wheel of Time, Robert Jordan'ın aynı adlı en çok satan epik fantastik kitap serisine dayanıyor ve Sony Pictures Television ile Amazon MGM Studios ortak yapımı olarak ekrana taşınıyor.
Isabella Bucceri (Finally Me, Everything in Between), değerli bir yadigârı bulma çabasıyla İki Nehir'e kadar gelen, Saldaea kökenli bir 'Boynuz Avcısı' olan Faile Bashere'yi canlandırıyor.
Nukâka Coster-Waldau (Thin Ice, Anori), Taardad Aiel'in en saygıdeğer üyesi ve en yaşlı Bilge Kadını olan 'Bair' rolünde. Hem Tek Güç'ü yönlendirme yeteneğine hem de daha mistik bir güce erişim imkânına sahip olan Bair, otoritesi ve bilgeliğiyle Klan Şefi'nden bile daha yüksek bir saygınlığa sahip.
Salóme Gunnarsdottir (The Lazarus Project, Justice League), Taardad Aiel'e mensup bir Bilge Kadın olan 'Melaine'i canlandırıyor. Güç'e erişememesine rağmen, daha mistik bir güce ulaşabilme yeteneğine sahip.
Björn Landberg (Galileo Mystery, Unter uns), Taardad Aiel'in saygın Klan Şefi 'Rhuarc' rolünde. Rhuidean'ın sınavını geçerek Şef olan Rhuarc, sislerin ardında ne olduğunu bilen az sayıdaki Aiel'den biri olsa da, bu sırrı paylaşması yasak.
Synnøve Macody Lund (Ragnarok, Saw X), Taardad Aiel tarafından himaye edilip büyütülen, Malkierli bir hayatta kalan 'Melhindra'yı canlandırıyor.
Shohreh Aghdashloo (The Chess Game of the Wind, House of Sand and Fog), 'Elaida do Avriny a'Roihan' karakterini canlandırıyor. Elaida, Kırmızı Ajah'a mensup, acımasız derecede güçlü bir Aes Sedai'dir ve Güç'ü yönlendirmedeki yeteneği kadar entrikalar konusundaki ustalığıyla da bilinir.
Olivia Wiliams (The Sixth Sense, Rushmore, The Crown) Andor Kraliçesi 'Morgase Trakand' rolünde. Morgase tahtını miras olarak almadı. Aksine varissiz kalınca, yarım düzine soylu rakibine karşı acımasız bir savaş başlattı ve siyasi zekası ve acımasızlığı sayesinde kazandı. O zamandan beri kızı ve varisi Elayne'i kendi yaptıklarına katlanmak ve yaptıklarını yapmak zorunda kalmaması için korumaya yemin etti. Ancak Morgase bir tiran olmaktan çok uzakta, Andor'un tanıdığı en iyi kraliçelerden biri haline geldi.
Luke Fetherston (Doctor Who, Big Mood) Trakand Hanesi'nden 'Lord Gawyn'dir. Andor'un kraliyet prensi ve Galad ile Elayne'in kardeşi olan Gawyn; yetenekli bir savaşçı, ünlü bir yakışıklı ve küçük kız kardeşine karşı koruyucu.
Callum Kerr (Hollyoaks, Monarch), Andor'un Kraliyet Prensi ve Gawyn ile Elayne'in ağabeyi olan 'Lord Galad' karakterini canlandırıyor. İlk doğan olmasına rağmen, anaerkil bir toplum olan Andor'da tahtın varisi rolü kız kardeşi Elayne'e düşüyor.
Nuno Lopes (White Lines, The New Look), Andor Kraliçesi Morgase'nin eşi olan 'Lord Gaebril' karakterinde. Hem sevgilisi hem de danışmanı olan Gaebril, siyasi ve askeri konularda yardımcı olur. Matriarkal bir toplum olan Andor'da, gücü ve etkisi ne kadar büyük olursa olsun, her zaman Kraliçe'nin altında yer alır ve sadakatini ona sunar.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Uluslararası danışmanlık, denetim, güvence, strateji, kurumsal finansman ve vergi hizmetleri şirketi EY'ın Microsoft ve TeachAI iş birliğiyle, beş bölgede 16 ülkeden 17-27 yaş arasındaki 5.218 katılımcıyla gerçekleştirdiği Z Kuşağı ve Yapay Zekâ Araştırması, genç neslin yapay zekâyı yoğun bir şekilde kullandığını ancak bu teknolojinin geniş kapsamda eleştirel olarak değerlendirilmesinde ve uygulanmasında bazı eksiklikler yaşadığını ortaya koyuyor. Y kuşağının ardından iş gücünde hızla büyüyen ve 2030 yılına kadar küresel iş gücünün %30'unu oluşturacak bu nesil, yapay zekâyı etkili kullanmak için daha derin ve güvenilir bilgiye ihtiyaç duyuyor. Bu kapsamda eğitim ve iş dünyası için kritik öneriler sunan araştırmada, geleceğin iş gücünde önemli bir yere sahip olacak Z kuşağının yapay zekâ kullanma becerilerinin geliştirilmesine yönelik yollar ele alınıyor.
Genç kuşak yapay zekâyı aktif olarak kullanırken eleştirel değerlendirmede zorluk yaşıyor
Z kuşağının çoğunluğunun yapay zekâ teknolojilerini aktif olarak kullandığını ortaya koyan araştırmaya göre, kullanıcı profilleri %15 "süper kullanıcı", %61 "çeşitli kullanıcı" ve %24 "geride kalanlar" olarak üç gruba ayrılıyor. Z kuşağı, yapay zekânın tekrarlayan görevlerde zaman tasarrufu ve büyük miktarda verinin analizinde kolaylık sağlaması açısından faydalı olduğunu düşünürken, diğer yandan yanlış bilgi üretme ve insan yaratıcılığını azaltma gibi risklerine de odaklanıyor. Ayrıca araştırmada yapay zekânın hangi ürünler ve görevlerde yaygın olarak kullanıldığını anlama konusunda Z kuşağının çoğunlukla (%69) başarılı olduğu görülüyor. En düşük performansın da yapay zekânın eksikliklerini eleştirel olarak değerlendirme (%44) ve en iyi komutları yazma (%56) konularında yaşandığı öne sürülüyor.
Aynı zamanda katılımcılar, yapay zekâyı kullanmak için gereken en önemli yetkinlikler arasında yaratıcılık ve merak (%52), eleştirel düşünme (%47) ve kodlama/bilgisayar programlama (%46) olduğunu belirtiyor. Tüm bu sonuçlar, Z kuşağının yapay zekânın faydalarına ve risklerine yönelik algısının temelini oluşturuyor.
Eğitimciler ve işverenler arasında farklı yaklaşımlar bulunuyor
Katılımcıların %42'si, eğitimcilerin bazı görevlerde yapay zekâ kullanımına teşvik etmediğini, buna karşılık yalnızca %15'i işverenlerinin aynı şeyi söylediğini belirtiyor. Bu durum, eğitimcilerin yapay zekâ kullanımını intihalle ilişkilendirme ve akademik dürüstlüğü koruma eğilimini yansıtırken, işverenlerin daha esnek bir tutum sergilediğini gösteriyor. Rapor, eğitimciler ve işverenlerin her geçen gün daha da gelişen yapay zekâ teknolojisine uyum sağlamaya çalışırken ihtiyaç duyulan iş birlikleriyle de bu dengesizliklerin giderilebileceğine dikkat çekiyor.
Yapay zekâ becerilerinin geliştirilmesi için iki önemli önerinin üzerinde duruluyor
Araştırma ilk olarak; işletmelerin ve eğitim kurumlarının, Z kuşağının yapay zekâ konusundaki bilgi ve becerilerini geliştirmek amacıyla özel eğitimler ve rehber niteliğinde kaynaklar sağlaması gerektiğini vurguluyor. Bu çerçevede, kamu ve özel sektörün iş birliğiyle bu konuya yönelik daha kapsamlı bir müfredat geliştirilmesinin önemine dikkat çekiliyor.
İkinci olarak, Z kuşağının %55'inin yapay zekâ hakkındaki bilgilerini sosyal medyadan edindiği göz önüne alındığında, bu platformlarda güvenilir ve doğrulanmış içeriklerin yaygınlaştırılmasının da kritik bir adım olduğu ifade ediliyor.
EY Türkiye İş Gücü Danışmanlığı Lideri ve Danışmanlık Bölümü Şirket Ortağı Ersin Yıldırım araştırmayla ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu: "İş hayatında yer almaya başlayan en genç nesil olan Z kuşağının, kariyeri boyunca yapay zekânın uzun vadeli etkileriyle karşı karşıya kalacağı aşikâr. Z kuşağı, teknolojiye olan doğuştan yatkınlığıyla yapay zekâ kullanımında önemli bir adım atmış olsa da bu teknolojiyi doğru bir şekilde değerlendirme ve potansiyelinden tam olarak yararlanma noktasında daha fazla desteğe ihtiyaç duyuyor. Bu kuşağın yapay zekâ alanında temelden etkin bir şekilde yönlendirilmesi için eğitim ve iş dünyasının iş birliği halinde olması, eleştirel düşünme becerilerinin güçlendirilmesine yönelik stratejiler geliştirmesi gerekiyor. EY olarak, hızla gelişen ve değişen dünyada geleceğin iş gücünün önemli bir kısmını oluşturacak genç nesil için bu alanda gerekli eğitim ve kaynakların sunulmasının önemine inanıyor, geleceğin bugünden şekillendirilmesine destek olmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz."
Uluslararası danışmanlık, denetim, güvence, strateji, kurumsal finansman ve vergi hizmetleri şirketi EY'ın Microsoft ve TeachAI iş birliğiyle, beş bölgede 16 ülkeden 17-27 yaş arasındaki 5.218 katılımcıyla gerçekleştirdiği Z Kuşağı ve Yapay Zekâ Araştırması, genç neslin yapay zekâyı yoğun bir şekilde kullandığını ancak bu teknolojinin geniş kapsamda eleştirel olarak değerlendirilmesinde ve uygulanmasında bazı eksiklikler yaşadığını ortaya koyuyor. Y kuşağının ardından iş gücünde hızla büyüyen ve 2030 yılına kadar küresel iş gücünün %30'unu oluşturacak bu nesil, yapay zekâyı etkili kullanmak için daha derin ve güvenilir bilgiye ihtiyaç duyuyor. Bu kapsamda eğitim ve iş dünyası için kritik öneriler sunan araştırmada, geleceğin iş gücünde önemli bir yere sahip olacak Z kuşağının yapay zekâ kullanma becerilerinin geliştirilmesine yönelik yollar ele alınıyor.
Genç kuşak yapay zekâyı aktif olarak kullanırken eleştirel değerlendirmede zorluk yaşıyor
Z kuşağının çoğunluğunun yapay zekâ teknolojilerini aktif olarak kullandığını ortaya koyan araştırmaya göre, kullanıcı profilleri %15 "süper kullanıcı", %61 "çeşitli kullanıcı" ve %24 "geride kalanlar" olarak üç gruba ayrılıyor. Z kuşağı, yapay zekânın tekrarlayan görevlerde zaman tasarrufu ve büyük miktarda verinin analizinde kolaylık sağlaması açısından faydalı olduğunu düşünürken, diğer yandan yanlış bilgi üretme ve insan yaratıcılığını azaltma gibi risklerine de odaklanıyor. Ayrıca araştırmada yapay zekânın hangi ürünler ve görevlerde yaygın olarak kullanıldığını anlama konusunda Z kuşağının çoğunlukla (%69) başarılı olduğu görülüyor. En düşük performansın da yapay zekânın eksikliklerini eleştirel olarak değerlendirme (%44) ve en iyi komutları yazma (%56) konularında yaşandığı öne sürülüyor.
Aynı zamanda katılımcılar, yapay zekâyı kullanmak için gereken en önemli yetkinlikler arasında yaratıcılık ve merak (%52), eleştirel düşünme (%47) ve kodlama/bilgisayar programlama (%46) olduğunu belirtiyor. Tüm bu sonuçlar, Z kuşağının yapay zekânın faydalarına ve risklerine yönelik algısının temelini oluşturuyor.
Eğitimciler ve işverenler arasında farklı yaklaşımlar bulunuyor
Katılımcıların %42'si, eğitimcilerin bazı görevlerde yapay zekâ kullanımına teşvik etmediğini, buna karşılık yalnızca %15'i işverenlerinin aynı şeyi söylediğini belirtiyor. Bu durum, eğitimcilerin yapay zekâ kullanımını intihalle ilişkilendirme ve akademik dürüstlüğü koruma eğilimini yansıtırken, işverenlerin daha esnek bir tutum sergilediğini gösteriyor. Rapor, eğitimciler ve işverenlerin her geçen gün daha da gelişen yapay zekâ teknolojisine uyum sağlamaya çalışırken ihtiyaç duyulan iş birlikleriyle de bu dengesizliklerin giderilebileceğine dikkat çekiyor.
Yapay zekâ becerilerinin geliştirilmesi için iki önemli önerinin üzerinde duruluyor
Araştırma ilk olarak; işletmelerin ve eğitim kurumlarının, Z kuşağının yapay zekâ konusundaki bilgi ve becerilerini geliştirmek amacıyla özel eğitimler ve rehber niteliğinde kaynaklar sağlaması gerektiğini vurguluyor. Bu çerçevede, kamu ve özel sektörün iş birliğiyle bu konuya yönelik daha kapsamlı bir müfredat geliştirilmesinin önemine dikkat çekiliyor.
İkinci olarak, Z kuşağının %55'inin yapay zekâ hakkındaki bilgilerini sosyal medyadan edindiği göz önüne alındığında, bu platformlarda güvenilir ve doğrulanmış içeriklerin yaygınlaştırılmasının da kritik bir adım olduğu ifade ediliyor.
EY Türkiye İş Gücü Danışmanlığı Lideri ve Danışmanlık Bölümü Şirket Ortağı Ersin Yıldırım araştırmayla ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu: "İş hayatında yer almaya başlayan en genç nesil olan Z kuşağının, kariyeri boyunca yapay zekânın uzun vadeli etkileriyle karşı karşıya kalacağı aşikâr. Z kuşağı, teknolojiye olan doğuştan yatkınlığıyla yapay zekâ kullanımında önemli bir adım atmış olsa da bu teknolojiyi doğru bir şekilde değerlendirme ve potansiyelinden tam olarak yararlanma noktasında daha fazla desteğe ihtiyaç duyuyor. Bu kuşağın yapay zekâ alanında temelden etkin bir şekilde yönlendirilmesi için eğitim ve iş dünyasının iş birliği halinde olması, eleştirel düşünme becerilerinin güçlendirilmesine yönelik stratejiler geliştirmesi gerekiyor. EY olarak, hızla gelişen ve değişen dünyada geleceğin iş gücünün önemli bir kısmını oluşturacak genç nesil için bu alanda gerekli eğitim ve kaynakların sunulmasının önemine inanıyor, geleceğin bugünden şekillendirilmesine destek olmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz."
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Kamu mühendisleri ve teknik personelin sesi olan Mühendis Tek-Sen Enerji Sendikası, kamuda çalışan mühendis ve teknik personel maaşlarının yüksek enflasyon karşısında ivedilikle iyileştirilmesi gerektiğini açıkladı. Sendika tarafından yapılan açıklamada, kamu mühendisleri ve teknik personelin yoksulluk sınırının altında maaşla çalıştırılmasının kabul edilemez olduğu gerekçeleriyle vurgulanarak çözüm önerileri aktarıldı.
"Mühendislerin haklı talepleri görmezden gelinmemeli"
Sendikayı temsilen açıklamada bulunan Mühendis Tek-Sen Enerji Sendikası Genel Başkanı Mümin GÜLER, "2000 yılından bu yana eşdeğer meslek gruplarıyla benzer maaşlar alan kamu mühendisleri, 2022 yılından itibaren bu eşitlikten yoksun hale gelmiştir. 2025 yılının Ocak-Temmuz dönemi için memur maaşlarına yapılan yüzde 11,54'lük zam sonrası, kamuda yeni işe başlayan 8/1 kadrosunda görev alan bir kamu mühendisinin maaşı 58 bin TL'de kalırken, yoksulluk sınırı 68 bin 675 TL'ye ulaşmıştır. Bu tablo, mühendislerin emeğini adil bir şekilde değerlendirmeyen mevcut düzenin bir yansımasıdır" diyerek maaş adaletsizliğinin son bulması için yetkilileri harekete geçmeye davet etti.
"Hak kayıpları bir an önce giderilmeli"
Güler, "Kamu hizmetlerinin etkinliğinin artırılması ve ülkemizin kalkınması için kritik öneme sahip mühendis ve teknik hizmetler sınıfı çalışanlarının Ek Ödeme Oranı'nın 50 puan artırılarak ve teknik çalışma ödeneğine ilişkin kanun düzenlemesinin ivedilikle yapılarak hak ettiği maaş tutarının 136.000 TL yapılmalı ve geçmiş yıllara dayalı hak kayıplarının da bir an önce giderilmesi gerekmektedir.
Kamu mühendisleri ve teknik personeli olarak, ülkemizin kalkınması için gece gündüz demeden çalışıyoruz. Ancak emeğimizin karşılığını alamadığımız sürece, ne kamu hizmetlerinde beklenen verimlilik sağlanabilir ne de meslektaşlarımızın motivasyonu artabilir. Bu nedenle, tüm yetkilileri acil çözümler üretmeye ve taleplerimize kulak vermeye davet ediyoruz" ifadelerinde bulundu.
"Maaşların yoksulluk sınırının altında kalması kabul edilemez"
Eşdeğer meslek grupları arasındaki maaş farklarının kamu mühendisleri ve teknik personelin yalnızca bireysel yaşamlarını değil, aynı zamanda kamu hizmetlerinin verimliliğini de olumsuz etkilediğini belirten Güler, "Diğer meslek grupları için yapılan tekil düzenlemeler kamu mühendisleri ve teknik personel için yapılmamış, 'üvey evlat' muamelesine tabi tutulmuştur. Kamu mühendisleri ve teknik personelin hak ettikleri düzenlemeleri görmezden gelmek, ülkenin geleceğiyle oynamaktır" dedi.
Adaletli maaş, güçlü kamu hizmeti
Kamu mühendisleri ve teknik hizmetler sınıfı çalışanlarının maaşlarının yoksulluk sınırının üzerine çıkarılmasının sadece bir adalet meselesinin ötesinde ülke kalkınmasının devamı için de kritik bir adım olduğunun vurgulayan Mühendis Tek-Sen Enerji Sendikası Genel Başkanı Mümin GÜLER, "Hak edilen maaş düzenlemeleri gerçekleştirilmeden, Türkiye'nin geleceğine katkımız sürdürülebilir olmaz" diyerek maaş adaleti için somut adımlar atılması çağrısı yaptı.
Ek ödeme oranlarının artırılması ve teknik çalışma ödemesi talebi
Güler'in açıklamasına göre; 657'ye tabi 1/4 kadrolu ve 30 yıllık sendikasız çalışan bir mühendis, mimar için ek ödeme oranının %170'den %220'ye çıkarılması ve teknik çalışma ödemesinin 9500 Memur Aylık Katsayı %700 olması talep ediliyor. Tekniker için ise ek ödeme oranının %115'ten %165'e yükseltilmesi, 9500 Memur Aylık Katsayı %500 olması bekleniyor. Maaşların ise mühendis ve mimar için 64.630,38 TL'den 136.227,42 TL'ye, tekniker için 53.347,82 TL'den 86.759,76 TL'ye acilen çıkarılması talep ediliyor.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Dubai, global gayrimenkul piyasasında liderliğini sürdürüyor ve yatırımcılar için en cazip destinasyonlardan biri olarak öne çıkıyor. Ticari ve yaşam standartlarını belirleyen regülasyonları, ekonomik istikrarı ve yaşam kalitesiyle dünya çapında dikkat çeken şehir, özellikle dolar milyonerlerinin göçünde 2024 yılında en büyük payı aldı.
Dubai'nin güvenli yaşam standartları, birçok Batı Avrupalı ailenin şehri sürekli yaşam noktası olarak tercih etmesini sağlıyor. Şehir, kadınların gece saatlerinde bile rahatlıkla dışarı çıkabildiği, trafik ve çevre düzenlemesinde üst düzey standartların uygulandığı bir metropol olarak öne çıkıyor. Dubai, aynı zamanda şeffaf hukuk sistemi ve öngörülebilirliği ile iş insanları için bir güven ortamı sunuyor.
Dubai ve İstanbul'daki ofisleriyle uluslararası yatırım danışmanlığı hizmeti veren Parcel Estates'in CEO'su Özden Çimen, Dubai'nin bu yükselişini şu sözlerle değerlendirdi:
"Dubai, küresel piyasaların belirsizlik yaşadığı bir dönemde istikrar ve öngörülebilirlik sunan bir yatırım cenneti. Şehrin doğru çizilmiş regülasyon çerçevesi, yatırımcılar için güçlü bir güvence. Dubai, yeni dünyanın en merkezi destinasyonu haline geldi."
BİR AYDA %36 DEĞER ARTIŞI
Dubai gayrimenkul piyasasında dikkat çeken son örneklerden biri, şehir merkezinde gerçekleşen bir satış işlemi oldu. Bir müteahhitlik firması tarafından Ekim 2024'te 370 milyon dirheme satılan bir bina, sadece bir ay sonra Kasım 2024'te 505 milyon dirheme tekrar satıldı. Resmi portallar üzerinden doğrulanan bu işlem, kısa bir sürede %36 oranında değer artışına işaret ediyor.
Parcel Estates CEO'su Özden Çimen, bu örneğin, özellikle şehir merkezi, Dubai Marina ve Business Bay gibi bölgelerde yeni konut arzındaki daralmaya bağlı olarak fiyat artışlarının yüksek seviyelere ulaşmasının doğal bir sonucu olduğunu belirtti. Çimen, sözlerine şöyle devam etti:
"Dubai henüz full kapasiteye ulaşmış bir şehir değil. Şehirdeki 2040 Master Planı'na göre önümüzdeki 15 yıl içinde nüfusun ikiye katlanması hedefleniyor. Bu da konut piyasasında uzun vadeli bir değer artışını kaçınılmaz kılıyor. Ancak prime lokasyonlarda yatırım yapmak isteyenlerin hızlı hareket etmesi gerekiyor."
2040 MASTER PLANI İLE DAHA BÜYÜK FIRSATLAR
Dubai'nin 2040 Master Planı, şehrin altyapısını genişletmeyi, yaşam alanlarını geliştirmeyi ve nüfusu ikiye katlayarak 5.8 milyona ulaştırmayı hedefliyor. Bu plan doğrultusunda şehirde sadece konut piyasası değil, ticaret, teknoloji ve turizm sektörlerinde de büyük fırsatlar ortaya çıkması bekleniyor.
Parcel Estates, Dubai'nin gayrimenkul piyasasında yatırımcılarına en doğru ve güncel bilgiyi sunarak, hızlı ve kârlı kararlar almalarını destekliyor. Şirket, prime lokasyonlarda artan taleple birlikte yatırımcılara geleceğin fırsatlarını değerlendirme çağrısında bulunuyor
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Yerinde üretim yaparak Türkiye'nin önde gelen şirketlerinin üretim tesisi ve ofislerinde 15 farklı ilde günlük 60 bin kişiye yemek hizmeti sağlayan SOA Toplu Yemek 2024 yılı yemek trendlerini açıkladı. Geçtiğimiz yıl çalışanların en çok tercih ettiği yemek tas kebabı olurken, menü seçimlerinde sağlıklı ve sürdürülebilirlik odaklı tercihler ön plana çıkmaya başladı.
Evden çalışma döneminin yavaş yavaş sona ermeye başladığını söyleyen SOA Toplu Yemek Yönetim Kurulu Başkanvekili Melih Can Kocabaş, "İşverenler çalışanları ofise çekebilmek için cazip yan haklar sunmak durumunda kalıyor. Bunların en başında ise öğlen yemekleri geliyor. Vegan, glütensiz gibi özel diyet ihtiyaçlarına yönelik seçenekler arttı" dedi.
Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşlarının üretim tesisleri ve ofislerinde yerinde üretim yaparak günlük 60 bin kişiye yemek hizmeti sağlayan SOA Toplu Yemek, çalışanların 2024 yılında en çok tercih ettiği yemeğin tas kebabı olduğunu açıkladı. Tas kebabının ardından en çok tercih edilen geleneksel yemekler İzmir köfte, piliç roti, etli nohut, patates oturtma, musakka olarak sıralanırken, sokak lezzetlerinden tavuklu/etli wrap ve hamburger de en fazla talep gören seçenekler arasında yer aldı.
Ara öğün ve ikram beklentisi artıyor
SOA Toplu Yemek, menü seçimlerinde sağlık tercihlerin ve sürdürülebilirliğin daha fazla ön plana çıktığını açıklarken, yeni nesil çalışanların tercih ettiği ana yemeklerin ise sokak lezzetleri, bowl menüleri ve ızgara ürünler olduğunu duyurdu. Özel günlerde yemek menülerinde dünya mutfaklarından tatlar yer alırken, çalışanların yemek hizmetlerinin yanında ara öğün ve ikram beklentilerinde artış yaşandığı görüldü.
Ofise dönüş için 'kişiye özel yemek' çeşitliliği sunuluyor
Pandemi dönemi sonrasında toplu yemek anlayışının geleneksel tabldot yemekten restoran kalitesinde hizmete evrildiğini anlatan SOA Toplu Yemek Yönetim Kurulu Başkanvekili Melih Can Kocabaş, "Evden çalışma dönemi yavaş yavaş sona eriyor. İşverenler çalışanları ofise çekebilmek için cazip yan haklar sunmak durumunda kalıyor. Bunların en başında ise öğlen yemekleri geliyor. Kişilerin seçim özgürlüğü de öne çıktı. Dayatılan fiks bir menü tipi yerine kişisel beslenme ihtiyaçlarına uygun çok seçenekli menüler çalışanları daha çok mutlu ediyor. Vegan, glütensiz gibi özel diyet ihtiyaçlarına yönelik seçenekler de arttı. Esnek yemek saatleri ve yemekhanelerin mimari özellikleri önem kazandı. Hibrit çalışma düzeniyle devam eden şirketler, çalışanların ofiste geçirdikleri gün ve saatlere göre yemek servis saatlerini ve mekanlarını esnekleştirdi" dedi.
Fabrikalarda gramajlar artırıldı
Mutfaklarda kullanılan ürünlerin markasının her geçen gün daha da önem kazandığını belirten Kocabaş, "Projenin dinamiğine uygun personel istihdamı ve çok yönlü ve yenilikçi şeflerin önem kazandığı bir dönem başladı. Fabrikalarda ise; daha doyurucu, kalorisi yüksek yemekler menülere eklenirken, gramajlarda iyileştirmeler yapıldı" diye konuştu.
'2025'te değişime uyum sağlayan kazanacak'
SOA Toplu Yemek Yönetim Kurulu Başkanvekili Kocabaş, 2024 yılında geleneksel lezzetlere duyulan bağlılık sürerken, sağlıklı ve kişiselleştirilmiş beslenme trendlerinin de hız kazandığını söyledi. SOA Toplu Yemek olarak yaptıkları analizlerde, özellikle sürdürülebilirlik odaklı menülerin ve esnek yemek çözümlerinin giderek daha fazla tercih edildiğini gördüklerini ifade eden Kocabaş, "2025 yılına girerken, sektörü yeni teknolojiler, daha inovatif yemek seçenekleri ve çalışan odaklı hizmet anlayışı bekliyor. Artık sadece doyurucu bir öğün sunmak yeterli değil; esneklik, çeşitlilik ve kaliteyi bir araya getiren markalar öne çıkıyor. Günümüz dünyasında yemek sektöründe de "değişime ayak uyduran kazanır" mottosu geçerli! 2025 yılında da hangi lezzetlerin ve trendlerin öne çıkacağını yakından takip edeceğiz" ifadelerini kullandı
Siparişleriniz sadece "1 saat" içerisinde hesabınızda.
Siparişlerinizin gönderimi, aynı gün içerisinde yapılır.
256-bit şifreleme ve 3D Secure ile güvenli ödeme.
Ürünlerimizin tümü sertifikalı ve orijinaldir.