Tüm Alışverişlerinizde Kargo Bedava.
Sepetiniz Boş
Görünüşe göre henüz seçim yapmamışsınAlışverişe Başla
ürün bulundu.
Altın ve Dolara yön veren güncel finans haberlerini kaçırma...
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Daha İyi Bir Dünya İçin Çözüm Üretiriz" şirket amacıyla Türkiye'nin yanı sıra Kafkasya ve Orta Asya'da faaliyetlerini sürdüren Borusan Cat, toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sağlayan çalışmalarıyla ülkemizin bu alandaki en kıymetli sertifikalarından birine layık görüldü. Şirket, Türkiye'de iş hayatında kadınlara eşit haklar ve fırsatlar sunan kurumları belgelendiren İş'te Eşit Kadın Sertifikası'nı alarak sektöründe bir ilki gerçekleştirdi.
İş'te Eşit Kadın Sertifikası Nedir?
İş'te Eşit Kadın Sertifikası, Sürdürülebilirlik Akademisi ve İngiliz denetim şirketi Intertek iş birliğiyle yapılan bağımsız bir denetim sonucunda, toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmalarında öncü olan şirketleri sertifikalandıran bir program. Sertifika, 2015 yılında Birleşmiş Milletler'e üye ülkeler tarafından kabul edilen "17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı" doğrultusunda eşitlik ilkesini uygulayan şirketlerin bu yöndeki taahhütlerini ve eylemlerini belgelendiriyor.
Sertifikaya hak kazanmak için kurumların; Yönetim Sistemi, İşe Alım ve Çalıştırma, İş Sağlığı ve Güvenliği, Tedarik Zinciri ve Sosyal Etki başlıkları altında belirlenen kriterleri yerine getirmesi gerekiyor. Bu sertifika, sadece kurumsal fayda sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda küresel ölçekte toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik yapılan çalışmaların en somut örneklerinden biri olma özelliği taşıyor.
Özer Şahin: "Bulunduğumuz toplumlara fayda sağlamaktan ve sektörümüzde öncü olmaktan gurur duyuyoruz"
Borusan Cat'in bu prestijli sertifikayı almaya hak kazanmasından duyduğu memnuniyeti dile getiren Borusan Cat Türkiye Ülke Lideri Özer Şahin konu ile ilgili yaptığı açıklamada, "Bugünden geleceğe daha iyi bir dünya inşa etmek için, Borusan Grubu'nun iklim, insan, inovasyon (i?) çatısı altındaki hedeflerine ve Borusan Cat'in ''Daha İyi Bir Dünya İçin Çözüm Üretiriz'' şirket amacına bağlı kalarak, toplumsal fayda yaratacak projeleri hayata geçirmek için çalışıyoruz. Borusan Cat olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini yalnızca bir hedef değil, aynı zamanda sürdürülebilir gelecek için temel bir gereklilik olarak görüyoruz. İnsan odaklı kurum kültürümüz ve yenilikçi yaklaşımımızla, tüm çalışma arkadaşlarımıza eşit fırsatlar sunarken, kadınların iş hayatındaki yerini ve gücünü de artırmayı hedefliyoruz. Türkiye'de "Kadın İş Makinesi Operatörleri" ve Kazakistan'da "Kadın Kaya Kamyonu Operatörleri" gibi projelerimizle bulunduğumuz toplumlara fayda sağlamaktan ve sektörümüzde öncü olmaktan gurur duyuyoruz. İş'te Eşit Kadın Sertifikası'nı sektörümüzde alan ilk şirket olmanın gururuyla, eşit bir gelecek inşa etmek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı.
Borusan Cat, İş'te Eşit Kadın Sertifikası ile toplumsal cinsiyet eşitliğini destekleyen çalışmalarında sektörünün öncü kurumu olduğunu bir kez daha kanıtladı.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Eksim Enerji CEO'su Arkın Akbay, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın açıkladığı 'Türkiye'nin Enerji Dönüşümünde 2035 Yol Haritası' üzerinden sektörün geleceğini değerlendirdi. Akbay, "Dalgalı seyreden emtia ve ekipman maliyetlerine karşı alınacak önlemler, enerjide bağımsızlık hedefi ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkisi göz önünde bulundurulduğunda, enerji dönüşümünde hızlanmamız gerekiyor. Küresel enerji talebinin 2050 yılına kadar yüzde 18 artması beklenirken bu büyümenin çoğunun gelişmekte olan ekonomilerden kaynaklanacağı öngörülüyor. Bu kapsamda değerlendirilen Türkiye'nin, 2035'e kadar rüzgar enerjisine yönelik belirlediği 80 milyar dolarlık ve üretilen enerjinin taşınabilmesi için açıkladığı 28 milyar dolarlık iletim sistemi yatırım hedefi, yenilenebilir enerji sektörüne küresel trendlerin de önüne geçiren bir vizyon kazandırıyor." dedi.
Küresel yeşil dönüşüm, sürdürülebilir bir geleceği inşa etme hedefiyle dünya geneli enerji üretiminde ve tüketicinin talebinde köklü bir değişim dalgası yaratıyor. Bu doğrultuda temiz enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar sürekli artış gösteriyor. Eksim Holding çatısı altında faaliyet gösteren Eksim Enerji'nin, yüzde yüz yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlarıyla yenilenebilir enerjinin geleceğinde önemli bir rol almaya hazırlandığını kaydeden Eksim Enerji CEO'su Arkın Akbay, 2035 Enerji Dönüşüm Planı ve yenilenebilir enerjide küresel durum üzerine değerlendirmelerde bulundu.
ABD'li uluslararası yönetim danışmanlık firması McKinsey & Company'nin 2024 Global Enerji Perspektifi Raporu üzerinden küresel fotoğrafı yorumlayan Arkın Akbay, "Raporda, Paris Anlaşması'nın imzalanmasından bu yana geçen dokuz yılda önemli ilerlemeler kaydedildiği belirtilse de dalgalı seyreden emtia ve ekipman maliyetlerine karşı alınacak önlemler, enerjide bağımsızlık hedefi ve en önemlisi de iklim değişikliğinin yıkıcı etkisi göz önünde bulundurulduğunda, enerji dönüşümünde hızlanmamız gerekiyor. Devletlerin politika değişikliklerine ve küresel uzlaşıya odaklanması ve bu yönde somut adımlar atması şart. Özel sektör taahhütlerinin artmasına rağmen emisyonların hedeflenen hızda azalmadığını temkinli olarak takip ediyoruz. Enerji talebi beklenildiği gibi artıyor. Bu durum, mevcut kapasitenin dönüşmesini aşan ölçüde temiz enerji kaynaklarını devreye almamız gerektiğini bizlere gösteriyor. Net sıfır hedeflerine zamanında ulaşım için ekonomik yeşil finansmanın devreye girmesi kritik bir hale ulaştı." şeklinde konuştu.
Yenilenebilir enerji talebi artışında yapay zeka etkili olacak
Küresel enerji talebinin 2050 yılına kadar yüzde 18 artacağına değinen Akbay, "Bu büyümenin çoğunun, Güneydoğu Asya, Hindistan ve Orta Doğu gibi gelişmekte olan ekonomilerin büyümesinden kaynaklanacağı öngörülüyor. Özellikle yüksek ısı gerektiren proseslerin de elektrikle karşılanacağı çözümlerin devreye girmesi, elektrikli araçların artan pazar payı, yapay zekanın iş modellerinde yükselişi ve bu doğrultuda veri merkezlerinin talebi, enerji talebinin artış hızına pozitif etki ediyor. Yapay zeka çözümleri, küresel ekonomiye yıllık 10 ila 15 trilyon dolar arasında ekonomik değer yaratma potansiyeline sahip. Veri merkezlerince, 2050 yılına kadar toplam elektrik talebinin yüzde 5 ila yüzde 9 yükselebileceği tahmin ediliyor. Bu talep artışı öngörüsünün dörtte birini bile karşılayabilmek için küresel ölçekte 50 ila 75 GW ek temiz enerji kaynağına ihtiyacımız olacak." dedi. Bu ek talebin karşılanması sürecinde sürdürülebilirliğin nasıl sağlanacağının öne çıktığını vurgulayan Akbay, "Yeşil finansmanın etkin olarak devreye girmesi, talebin karşılanması, refahın tabana yayılması, gelir eşitsizliklerinin azaltılması ve iklim değişikliği yönünün ekosistemi tamir edecek şekilde dönüştürülmesi için azami önem taşıyor. Artık ekipmanı en ekonomik nerede üretiyorsak oraya yerli üretim dahil ekonomik finansman kaynaklarını sunabilmeliyiz. Ülkeler adil bir paylaşım ile kalkınmak için birlikte çalışmalı. Yalnızca büyük oranda kendisinin ürettiği ve bir diğerine ihraç ettiği ekipmanın finanse edildiği mevcut ortamı geride bırakmalı." ifadelerini kullandı.
"2035 vizyonuna katkımızı yatırımlarımızla sürdüreceğiz"
Küresel durum ile birlikte Türkiye'nin Yenilenebilir Enerji 2035 vizyonunu da değerlendiren Akbay, "Düşük karbon teknolojilerinin yaygınlaştırılması, enerji verimliliğinin artırılması ve yenilenebilir enerji kapasitesinin genişletilmesi gibi stratejiler, ülkemizin de enerji gündeminde yer alıyor. Küresel ısınmanın 1,5°C'yi aşmaması hedefine ulaşmak için 2030'a kadar karbon emisyonlarının yüzde 50 oranında azaltılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının enerji arzındaki payının yüzde 65-80 seviyelerine çıkarılması gerektiği belirtiliyor. Bu doğrultuda Türkiye'nin 2035'e kadar rüzgar enerjisine yönelik belirlediği 80 milyar dolarlık ve üretilen enerjinin taşınabilmesi için açıkladığı 28 milyar dolarlık iletim sistemi yatırım hedefi, yenilenebilir enerji sektörüne küresel trendlerin de önüne geçen bir vizyon kazandırıyor. 120.000 MW kurulu güç hedefine ulaşmak için her yıl devreye alınacak 7.500 MW rüzgar ve güneş projeleri, Türkiye'nin enerji bağımsızlığı ve arz güvenliği yolunda kritik bir rol üstlenerek sanayimizin rekabetçiliğine de değer katacak. Depolamalı rüzgar ve güneş enerji santralleri, mevcut tesislere kapasite artışı ve öz tüketim projeleriyle desteklenen bu büyüme planı, birim alanda enerji üretim verimini artıracak ve karbon salımını azaltacak kıymetli bir içeriğe sahip." dedi. Akbay, 2035 vizyonuna Eksim Enerji yatırımlarıyla katkı sunmaya devam edeceklerini de ekledi.
"Yerli ekipman üretimine verilen katkı sürdürülebilir büyümeyi hızlandıracak"
Yerli ekipman kullanımına sunulan katkı payının depolama ünitelerinde de uygulanmasının, enerjide yeşil dönüşümü ivmelendireceğini ifade eden Akbay, "YEKDEM ve yerli katkı payı destekleri, sanayimizin ürün yelpazesini genişletmenin yanı sıra ihracatımıza da katkı sağladı. Özel sektör ve devlet kurumları arasındaki yenilenebilir dönüşüm finansmanına yönelik iş birliği, küresel rekabette güçlü bir konum edinmemizi destekliyor. Yenilenebilir enerji kaynakları, alternatifleri olan fosil yakıtlara oranla daha ekonomik maliyet fırsatı sunarak ülkemizin ortalama elektrik enerjisi maliyetlerinin düşmesine katkıda bulunuyor. Bu vesileyle sanayimizin rekabetçiliğini artırıyoruz. Sektör olarak entelektüel ve mali sermaye birikimini, üretim kalitesinin ve kurulu gücün artırılmasına kullanabiliyoruz, tüketicilerimize daha ekonomik elektrik enerjisi tedarik ediyoruz. Artık sıra sanayimizin uzun vadeli elektrik tedarik anlaşmaları ile elektrik enerjisi maliyetlerine uzun süreli öngörülebilirlik sağlamasına geldi. Böylece sanayimiz rekabetçiliğini ve yenilikçiliğini artırmak için kendi alanındaki verimlilk yatırımlarını önceliklendirebilecek, kendisine enerji yatırımları ile çok da hakim olmadığı yeni bir odak alanı açmamış olacak." dedi
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Hollanda Krallığı İstanbul Başkonsolosluğu, 28-29 Kasım 2024 tarihlerinde, Türkiye ve Hollanda'nın kültürel mirasını döngüsel tekstil perspektifinden ele alan özel bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. “Ortak Miras ve Döngüsel Tekstil Projesi”, iki ülke arasında sürdürülebilir iş birliklerini güçlendirmek, kültürel bağları pekiştirmek ve döngüsel ekonomi alanında yenilikçi çözümler geliştirmek amacıyla düzenlendi.
Etkinlik, 100 yıllık Türkiye-Hollanda dostluğunun bir parçası olarak, tekstil sektöründe sürdürülebilirlik odaklı yaklaşımları desteklerken aynı zamanda yaratıcı tasarımların kültürel mirasla nasıl buluşabileceğini gözler önüne serdi. This is Mana Sosyal Girisimi’nin kolaylaştırıcılığında hayata geçirilen program, akademisyenleri, sektör profesyonellerini ve tasarım öğrencilerini bir araya getirerek bilgi ve deneyim paylaşımına zemin hazırladı.
Etkinlikte Öne Çıkanlar
Etkinliğin açılışında, Hollanda Krallığı İstanbul Başkonsolosu Arjen Uijterlinde’nin ardından iki özel keynote konuşması gerçekleştirildi. Tilburg Tekstil Müzesi Eski Direktörü ve danışman Errol van de Werdt, tekstil mirası ve döngüsel ekonomi ilişkisini ele alırken, Human Innovation Designer Arzu Kaprol ise insan odaklı yenilikçi tasarımlar ve sürdürülebilirlik üzerine ilham verici bir konuşma yaptı.
Tekstil Mirası ve Döngüsellik Pratikleri: Hollanda ve Türkiye konulu ilk panelde, Hollanda ve Türkiye'nin tekstil tarihine dair önemli bilgiler paylaşılırken, her iki ülkede döngüsel ekonomiye yönelik güncel yaklaşımlar ele alındı. Panelin moderatörlüğünü İzmir Ekonomi Üniversitesi’nden Şölen Kipoz üstlendi. Katılımcılar arasında New Order of Fashion’dan Helen Milne, Vogue Türkiye’den Melida Tüzünoğlu ve Huner ve Ferah markalarinin kurucusu Hüner Aldemir yer aldı.
Döngüsel Ekonominin Tekstil Sektörüne Uygulanışı ve Gelecekteki İşbirliği Fırsatları panelinde ise, tekstil sektöründe döngüsel ekonomiye yönelik öncü yaklaşımlar tartışıldı ve Türkiye ile Hollanda arasında gelecekteki işbirliği fırsatları masaya yatırıldı. Panelistler arasında House of Denim’den Mariette Hoitink, İTKİB’ten Vakur Besim Özek ve Eindhoven Design Academy’den Nicoline Dorsman yer aldı.
Online Eğitim Programı ile Başladı
Etkinlik öncesinde, Kasım ayının ikinci haftasında düzenlenen çevrim içi eğitim programı, döngüsel ekonomi uygulamaları, yaratıcı ekonomi, sorumlu tasarım yaklaşımları ve yerel perspektifler üzerine yoğunlaştı. Üniversitelerin tasarım ve tekstil bölümlerinden öğrencilerin katıldığı bu eğitim, etkinlikte sunulan projelerin temelini oluşturdu.
Kültürel Miras ve Döngüsel Tekstilin Gücü
“Ortak Miras ve Döngüsel Tekstil Projesi”, iki ülkenin kültürel ve ekonomik bağlarını derinleştirmenin yanı sıra, tekstil sektöründe sürdürülebilir yaklaşımlara yönelik farkındalığı artırdı. Hollanda Konsolosluğu, bu projeyle inovatif fikirlerin gelişimine ve uluslararası iş birliğinin güçlenmesine katkı sundu.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Kaspersky, erişim yönetimi yazılımına enjekte edilen kötü amaçlı bir kod ile güvenli USB sürücülerin ele geçirilebildiğini tespit etti. Söz konusu sürücü, Güneydoğu Asya'daki bir kamu kurumu tarafından hassas ortamlardaki makineler arasında dosyaları güvenli bir şekilde depolamak ve aktarmak için kullanılıyordu. Sürücü içine enjekte edilen kötü amaçlı kod, sürücünün güvenli bölümünde kayıtlı gizli dosyaları çalmak ve aynı zamanda bir USB solucanı gibi davranarak bulaşmayı aynı türden USB sürücülere yaymak üzere tasarlanmıştı.
Bu taktik, geçen yıl UTetris USB yönetim yazılımını kullanan ve Kaspersky tarafından TetrisPhantom'a atfedilen sürücülerin ele geçirilmesine benzese de, son olayda sürücüye yerleştirilen kötü amaçlı kod yeni oluşuyla dikkat çekiyordu. Bu saldırıda kullanılan Truva atı USB yönetim yazılımının yanı sıra, siber suç gruplarının dünya genelindeki saldırılarda kullandığı araçlardaki diğer trendlerin analizi en son Kaspersky Q3 APT raporunda yer alıyor.
Kaspersky'nin 3. Çeyrek APT raporunda açıklanan diğer önemli bulgular arasında şunlar yer alıyor:
Asya
• Kaspersky, daha önce Vietnamlı kuruluşları hedef almak için kullanılan P8 saldırı çerçevesini kullanan yeni saldırı yöntemleri tespit etti. Enfeksiyonların çoğu Vietnam'daki finans kurumlarında gerçekleşirken, kurbanlardan biri imalat sektöründe faaliyet gösteriyordu.
Asya, Türkiye, Avrupa ve Rusya
• Awaken Likho, en az Temmuz 2021'den beri aktif olan ve öncelikle kamu kurumlarını ve yüklenicileri hedef alan bir APT kampanyası olarak dikkat çekiyor. Kaspersky bugüne kadar diğer ülkelerin yanı sıra Rusya, Hindistan, Çin, Vietnam, Tayvan, Türkiye, Slovakya, Filipinler, Avustralya, İsviçre ve Çek Cumhuriyeti'nde 120'den fazla hedef tespit etti. Daha önce saldırganlar yasal uzaktan yönetim aracı UltraVNC'nin kullanımına odaklanırken, Haziran 2024'te ortaya çıkarılan ve halen devam eden bir saldırı kampanyasında saldırganlar nihai yükü UltraVNC'den MeshAgent'a yönlendirdi. MeshAgent, farklı bir uzaktan yönetim aracı ve açık kaynaklı bir uzaktan yönetim sunucusu kullanıyor.
Afrika ve Asya
• Scarab grubu tarafından siber casusluk kampanyalarında yaygın olarak kullanılan bir araç olan Scieron arka kapısı, Afrika'daki bir kamu kurumunu ve Orta Asya'daki bir telekom sağlayıcısını hedef alan yeni bir kampanyada tespit edildi.
Orta Doğu
• MuddyWater, 2017 yılında ortaya çıkan ve öncelikli olarak Orta Doğu, Avrupa ve ABD'deki ülkeleri hedef alan bir APT aktörü. Yakın zamanda Kaspersky, MuddyWater APT grubunun yetkisiz girişlerde kullanılan ve bugün hala aktif olan VBS/DLL tabanlı implantları ortaya çıkardı. İmplantlar Mısır, Kazakistan, Kuveyt, Fas, Umman, Suriye ve BAE'deki birçok kamu kurumu ve telekom kuruluşunda bulundu.
• Tropic Trooper (diğer adıyla KeyBoy veya Pirate Panda), 2011 yılından beri faaliyet gösteren bir APT grubu. Grubun hedefleri arasında kamu kurumlarının yanı sıra Tayvan, Filipinler ve Hong Kong'da bulunan sağlık, ulaşım ve yüksek teknoloji sektörleri yer alıyor. Kaspersky'nin en son analizi, grubun 2024 yılında Mısır'daki bir kamu kurumuna saldırı düzenlediğini ortaya çıkardı. Saldırıda muhtemelen Çince konuşan aktörler tarafından kullanılan bir saldırı bileşeni tespit edildi.
Rusya
• 2021'de Kaspersky tarafından, VLC medya oynatıcısındaki güvenlik açıklarını kullanarak Rusya'daki devlet kurumlarını hedef alan ExCone adlı bir kampanya tespit edildi. Daha sonra Avrupa, Orta Asya ve Güneydoğu Asya'da da kurbanlar bulunduğu tespit edildi. 2022'de kimlik avı e-postaları bulaşma vektörü olarak kullanılmaya başlandı ve Pangolin Truva atının güncellenmiş bir sürümünün dağıtımında kullanıldı. Temmuz 2024'ün ortalarında saldırganlar ilk bulaşma vektörü olarak bir JavaScript yükleyicisi yerleştirmeye yöneldi ve Rus eğitim kurumlarına saldırdı.
Latin Amerika ve Asya
• Haziran ayında Kaspersky, daha önce bilinmeyen zararlı yazılımlar kullanarak Latin Amerika ve Doğu Asya'daki kamu kurumlarını hedef alan PassiveNeuron adlı aktif bir kampanya tespit etti. Güvenlik ürünleri yüklenmeden önce ele geçirilen sunuculara bulaşmak için nasıl bir yöntem kullanıldığı bilinmiyor. Operasyonda kullanılan implantlar bilinen kötü amaçlı yazılımlarla herhangi bir kod benzerliği paylaşmıyor. Bu nedenle bilinen bir tehdit aktörüne atfedilmesi şu an için mümkün değil. Kampanya çok yüksek düzeyde karmaşıklık gösteriyor.
Kaspersky Güvenlik Araştırmaları Lideri David Emm, şunları söylüyor: "2024 yılı boyunca dünya genelinde Kaspersky tarafından 3 milyar yerel tehdit tespit edildi ve engellendi. Güvenli USB sürücülerdeki yazılımların ele geçirilmesi alışılmadık bir durum. Ancak bu durum aynı zamanda koruma altındaki lokal dijital alanların sofistike planlarla ele geçirilebileceği gerçeğinin altını çiziyor. Siber suçlular araç setlerini sürekli olarak güncelliyor ve faaliyetlerinin kapsamını genişleterek hedeflerini hem hedeflenen sektörler açısından hem de coğrafi olarak genişletiyor. Ayrıca APT tehdit aktörleri tarafından daha fazla açık kaynak araç kullanıldığını görüyoruz."
APT Q3 2024 trendleri raporunun tamamını okumak için Securelist adresini ziyaret edebilirsiniz.
Gelişmiş kalıcı tehditler (APT'ler), bir sisteme erişim sağlamak ve potansiyel olarak yıkıcı sonuçlar doğuracak şekilde uzun süre içeride kalmak için kullanılan sürekli, gizli ve sofistike bilgisayar korsanlığı tekniklerine karşılık geliyor. APT'ler genellikle ulus-devletler ve büyük şirketler gibi kritik öneme sahip hedeflere yönelik olarak saldırılarını gerçekleştiriyor. Nihai amaçları, birçok siyah şapkalı saldırganın daha düşük seviyeli siber saldırıları gerçekleştirirken yaptığı türden gibi basitçe "dalma ve hızla ayrılma” tekniklerinin aksine, yerleştikleri yerde uzun süre boyunca kalarak bilgi çalmaya odaklanıyor.
Kaspersky araştırmacıları, hedefli bir saldırının kurbanı olmamak için bireylere ve kurumlara şu tavsiyelerde bulunuyor:
• SOC ekibinizin en yeni tehdit istihbaratına (TI) erişmesini sağlayın. Kaspersky Threat Intelligence, şirketin TI'sına ortak erişim noktasıdır ve Kaspersky tarafından 20 yılı aşkın bir süredir toplanan siber saldırı verilerini ve içgörüleri tek bir noktadan sunar.
• GReAT uzmanları tarafından geliştirilen Kaspersky çevrimiçi eğitimiyle siber güvenlik ekibinizi en son hedefli tehditlerle mücadele edecek şekilde geliştirin.
• Kaspersky Anti Targeted Attack Platform gibi gelişmiş tehditleri ağ düzeyinde erken aşamada tespit eden kurumsal düzeyde bir güvenlik çözümüne başvurun.
• Tüm varlıklarınızın kapsamlı bir şekilde korunmasını sağlamak için Kaspersky Next XDR Expert gibi merkezi ve otomatikleştirilmiş çözümler kullanın.
• Birçok hedefli saldırı kimlik avı veya diğer sosyal mühendislik teknikleriyle başladığından, Kaspersky Automated Security Awareness Platform aracılığıyla ekibinize güvenlik bilinci eğitimi verin ve pratik beceriler kazandırın.
• İşletim sisteminizi ve yazılımlarınızı mümkün olan en kısa sürede güncelleyin ve bunu düzenli bir alışkanlık haline getirin.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
2040 yılına gelindiğinde müşteri odaklı yaklaşımlar tarafından yönlendirilen teknolojik inovasyonlar, sigorta sektörünün daha fazla iklim dayanıklığı ve daha kişiselleştirilmiş hizmetlere yönelmesine olanak sağlayabilir. Alternatif olarak, sigorta yalnızca en zengin kesimin karşılayabileceği bir lüks haline gelebilir. Economist Impact ile veri ve yapay zeka lideri SAS tarafından gerçekleştirilen sigortacılığın geleceğine yönelik çalışma sektörün olası gelecek senaryolardan biri olarak karşımıza çıkıyor.
Ayrıntılı masa başı araştırmaları ve uzmanlarla yapılan görüşmelerden elde edilen bilgiler ışığında, 2040'a giden yolları ortaya çıkarmak: sigorta için dört olası senaryo (Revealing the paths to 2040: four possible scenarios for insurance) başlıklı raporda sektör için dört olası senaryo sunuluyor. Rapor, sektörün gelecekteki durumunu şekillendirecek temel faktörleri ve teknolojinin sigortacıların değişimi yönlendirmesine yardımcı olmada oynayabileceği rolü inceleyen iki bölümlük çalışmanın ilki olarak yayınlandı.
Economist Impact Kıdemli Analisti Edwin Saliba, "Senaryolarımız geleceği tahmin etme amacı taşımıyor. Bunun yerine sigorta sektörü için olası gelecekleri keşfederek, sigortacıların ortaya çıkan zorluklara etkili bir şekilde yanıt vermek ve yeni fırsatları yakalamak adına kendilerini daha iyi konumlandırmalarına yardımcı olmayı amaçlıyoruz” diyor.
Rapora göre, global iş birliği düzeyi ve teknolojik değişimin hızı, sigorta sektörü, hükümetler ve genel olarak toplumların iklim krizi gibi zorlukları ne kadar etkili ve adil bir şekilde ele alacağını belirlemeye yardımcı olacak. İleriye dönük her senaryo, sektör liderlerinin daya dayanıklı yapılar oluşturması ve çevikliği teşvik etmesi için faydalı olan uzman tavsiyelerini içeriyor.
SAS Küresel Sigorta Baş Danışmanı Franklin Manchester, "Sigorta sektörünün 2040 yılına kadar çökme ihtimali sıfır değil ve bu durum tüm sigortacıları artan riskleri ve genel dayanıklılıklarını gözden geçirmeye teşvik etmeli" diyor. "Sigortacılar, iklim krizinde kârlılığını sürdürebilmek için sel bölgelerindeki müşterileri kapsam dışı bırakamazlar. Bu uzun süre sürdürülebilecek bir durum değil.”
“Dijital devrime paralel olarak, sigortacılar iklime daha dayanıklı ve refah dolu bir gelecek için sorumlu inovasyona yatırım yapabilirler ve de yapmalıdırlar. Aksi takdirde sigortanın temel değer önerisi olan ‘insanları koruma’ konusunu yerine getirememe riskiyle karşı karşıya kalırlar."
Senaryo 1: İzolasyon eğilimi ve düzensiz teknolojik büyüme iklim hedeflerinin kaçırılmasına yol açıyor.
İzolasyona dayalı global politikalar; düzenleyici kurumlar veya daha geniş küresel koordinasyon tarafından sınırlandırılmamış teknolojik evrimin hızlanmasına yol açar. Uluslararası toplum, zayıf küresel işbirliği nedeniyle iklim hedeflerinin gerisinde kalır. Sadece en gelişmiş ekonomilere sahip ülkeler çevreci teknolojilere (yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar gibi) yatırım yapıp ve bunları kullanabilirken, gelişmekte olan ekonomiler ve bölgeler bu durumdan olumsuz etkilenir.
Özel ve hiper-bölgesel sigortacılık, ürün teklifleri ve fiyatlandırmada büyük eşitsizlikler yaratır ve sigortacılar yüksek riskli pazarlardan çekildikçe sigorta koruma açığı daha da büyür.
Senaryo 2: Müşteri odaklılık, önleyici yaklaşımları ve iklim dönüşümünü teşvik ediyor.
Düzenlemeye yönelik çabalar ve küresel iş birliği, dijital kimlikleri ve veri gizliliğini korumada başarılı olursa, ülkeler ve bölgeler arasındaki yeni açık iletişim hatları, gelişmekte olan teknolojilerle kolektif ilerlemeyi teşvik eder. Sigorta şirketleri sağlık, konut ve otomobil poliçelerinde tazminat odaklı yaklaşımdan önlem odaklı bir yaklaşıma geçer.
Teknolojinin demokratikleşmesi, sigortacıların yeni ve mevcut müşterilere, onların spesifik risk profillerine ve tercihlerine göre uyarlanmış özelleştirilmiş ürünler sunmasını sağlar.
Senaryo 3: İklim değişikliğinin etkileri bazıları için iklim direncini teşvik ediyor
Büyük ekonomiler, kurumsal sürdürülebilirlik raporlamasını uygulamaya koymakta, ulusal afet müdahale ve kurtarma politikalarını elden geçirmekte, sigortacılar da risk modelleme yaklaşımlarını kullanarak uyum konusunda başrolde yer almaktadır. Düşük ve orta gelirli ekonomiler hayatlarını ve geçim kaynaklarını korumaya odaklanırken, daha gelişmiş ekonomilerde bankalar iklim riskine göre ayarlanmış ipotekleri benimser. Sigortacılar ev sahiplerini mülklerini güçlendirmeye teşvik ederek daha düşük konut sigortası primleri uygular.
Sigortacıların teminat sağlamayı durdurduğu yerlerde, yüksek riskli bölgelerde altyapı geliştirilmesini yasaklamak için güvenlik düzenlemeleri ve iklim şokuna dayanıklı inşaat yönetmelikleri getirilir. Sigortacılar geçmiş verileri kullanır, gerçek zamanlı çevresel izleme ile gelişmiş tahmine dayalı analitikleri ön plana çıkararak doğruluğu ve veri kullanılabilirliğini artırır.
Senaryo 4: Yetersiz inovasyon ve iş birliği eksikliği: Sigorta sektörü zorluklarla karşılaşıyor.
Kamunun ve işletmelerin teknoloji geliştirme ve düzenleme konusunda iş birliği yapmayı reddetmesi, küresel çatışmaları şiddetlendirir ve iklim değişikliğini hafifletme çabalarını zayıflatır. Yapay zekanın tüm potansiyeli hayata geçirilemez ve sigorta sektörü, giderek daha yıkıcı hale gelen doğal afetlerle kuşatılmış bir dünyaya uyum sağlamada geri kalır. Koruma açığı tarihi seviyelere ulaşarak, birçok kişinin teminatsız kaldığı ve önemli kamu kaynakları kısıtlamalarıyla karşı karşıya kaldığı gelişmekte olan pazarları orantısız bir şekilde etkiler.
Sigorta sektörü nihayetinde zayıfladıkça, yerel topluluklardaki bölgesel özel sorunlarla başa çıkmak için kolektif risk havuzları ivme kazanır
2040'a Hazırlık
SAS Risk, Suistimal ve Uyumluluk Çözümleri Sigorta Lideri Thorsten Hein, "En cesur aktüerler bile en iddialı risk modellerinde son yıllarda yaşanan kayıp olaylarının hızla artan sıklığı ve ciddiyetini hayal edemezdi. Sektör endişe verici bir gidişatta ilerliyor. Sigortacılar geçmişte hiç olmadığı kadar karmaşık bilinmeyenlerle karşı karşıya kalıyor ve bu durum aktüeryal sınırlarını zorluyor. Yapay zeka, sigortacıların 2040'a giden yolda hayatta kalmalarına ve gelişmelerine yardımcı olmak için vazgeçilmez bir araç haline gelecektir. Şirketin yararına ve müşterilerinin korunması için yapay zeka yeteneklerini en iyi ve sorumlu bir şekilde nasıl kullanacağını bilen, insan zekası tarafından yönlendirilen bir yapay zekadan bahsediyor."
SAS, iki bölümden oluşan “#Insurance2040” çalışmasının ikinci bölümünü 2025'in başlarında yayınlayacak. İlk raporu sas.com/insurance2040 adresinden indirebilir, sas.com/insurance adresinden veri ve yapay zekanın sektörün geleceğini bugünden şekillendirmeye nasıl yardımcı olduğu hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
Economist Impact Hakkında
Economist Impact, düşünce kuruluşunun titizliğini medya markasının yaratıcılığı ile birleştirerek küresel çapta etkili bir kitlenin ilgisini çekmektedir. Değişimi katalize etmek ve ilerlemeyi sağlamak için sürdürülebilirlik, sağlık ve küreselleşmenin değişen şekli gibi büyük temalarda şirketler, vakıflar, STK'lar ve kamu kurumlarıyla ortaklık kurar.
205 ülkede kanıta dayalı politika araştırmalarında 75 yıllık bir geçmişe sahibiz. Küresel ekibimiz, kıyaslamalar, ekonomik ve sosyal etki analizleri, teknik incelemeler, tahminler ve senaryo modellemeleri yoluyla politika tercihlerine ışık tutmaktadır.
SAS Hakkında
SAS analitik alanında liderdir. SAS, yenilikçi yazılım ve hizmetlerle dünyanın her yerinden müşterilere veriyi zekaya dönüştürmeleri için destek ve ilham verir. SAS, dünyadaki müşterilerine “THE POWER TO KNOW” anlayışıyla hizmet vermektedir.
SAS ve diğer tüm SAS Institute Inc. ürün veya hizmet adları, ABD ve diğer ülkelerde SAS Institute Inc.'in tescilli ticari markaları veya ticari markalarıdır. ® işareti, ABD'de tescilli olduğunu belirtir. Diğer marka ve ürün isimleri, ilgili şirketlerin ticari markalarıdır. Telif Hakkı © 2024 SAS Institute Inc. Tüm hakları saklıdır.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Kaynak teknolojilerinde fark yaratan Lincoln Electric, endüstriyel kaynak süreçlerinde APEX Orbital Kaynak Sistemleri ile üretim standartlarını yükseltiyor. İleri mühendislik ve teknolojiyle donatılan bu sistemler, üretim iş gücü verimliliğini artırırken kalite standartlarını yükseltmeyi ve maliyet tasarrufu sağlamayı hedefliyor.
Boru hatları, basınçlı kaplar ve tersaneler gibi geniş bir uygulama alanına hitap eden orbital kaynak sistemleri çelik, alaşımlı çelik, paslanmaz çelik ve aluminyum malzemeler için hem MIG hem de TIG yöntemiyle 2" ve üzerindeki tüm çaplarda otomatik kaynak yapma imkanı sunuyor. Bu özellik, büyük ölçekli projelerde yüksek verimli bir çözüm olarak ön plana çıkıyor. Yenilikçi tasarım sayesinde kaynak işlemleri daha hızlı ve hassas bir şekilde gerçekleştirirken, operatörlerin işini kolaylaştırıyor. Ayrıca, sistemin hızlı kurulum özelliği ve esnek proje uyumluluğu ile bu sistem, kaynak işlemlerini zahmetsiz ve güvenilir hale getiriyor.
APEX Orbital Kaynak Sistemlerinin en dikkat çekici özelliklerinden biri, kaynak işlemlerini kullanıcı açısından daha yönetilebilir kılan gelişmiş kontrol sistemidir. Bu özellik sayesinde, operatörler kaynak sürecini gerçek zamanlı olarak izleyebilir ve gereken parametre değişimlerini bir pendant üzerinden kaynak sırasında veya öncesinde hızlıca ve rahatlıkla gerçekleştirebilirler. Böylece uygulananan kaynağın kalitesinde süreklilik sağlanırken, hata riski en aza indirilir ve üretim süreçlerinde onarım yüzdesi düşürülerek olası zaman kayıpları ve maliyet artışları önlenmiş olur.
Lincoln Electric, APEX Orbital Kaynak Sistemleriyle üreticilere yalnızca bir ürün değil, aynı zamanda sürdürülebilir bir kaynak çözümü sunmayı hedefliyor. APEX Orbital Kaynak Sistemleri, her aşamada yüksek performans sergileyerek uzun vadeli maliyet avantajı sağlarken, boru hatları ve basınçlı kaplar gibi büyük çaplı endüstriyel projelerde verimliliği artırıyor.
İleri Teknoloji ile Donatılmış Yeni Nesil Kaynak Çözümü
Lincoln Electric'in sektöre sunduğu APEX Orbital Kaynak Sistemleri, tamamen otomatik bir çözüm olarak gelişmiş teknolojilerden yararlanıyor. Kaynak işlemlerinde hem operatörlerin hem de mühendislerin iş yükünü hafifleten bu sistem, hassas hareket kabiliyeti ve hızlı kurulum avantajı ile endüstriyel projelerde kaynak kalitesini artırıyor. Ayrıca, gelişmiş dijital arayüzü sayesinde kaynak işlemleri daha etkili bir şekilde kontrol edilebilmektedir
Lincoln Electric'in yeni teknolojileri ile tanışmak ve demo taleplerini ileterek yerinde deneyimlemek için lincolnelectric.com.tr adresinden ayrıntılı bilgiye ulaşabilirsiniz.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
İlki 8 yıl önce yayımlanan sürdürülebilirlik raporunu, 2020 yılı itibariyle ekosistem üzerindeki etkileri ölçebilmek adına Etki Raporu’na dönüştüren Metro Türkiye, 2023 yılına ilişkin çalışmalarını tamamladı. Küresel Raporlama Girişimi Standartları’nın temel seçeneğine uygun şekilde hazırlanan raporda, Metro Türkiye’nin kurumsal vizyonu ve iş yapışının yansıması olan “Metro Usulü” anlayışının 2023 yılında şirketi sürdürülebilirlik odağında daha da ileriye taşıyacak önemli unsurlardan biri haline gelmesi öne çıkıyor.
Türk mutfak kültürünü ve değerlerini koruma ve gelecek nesillere aktarma misyonuyla yaklaşık 35 yıldır tüm faaliyetlerini sürdürülebilirlik odağıyla yürüten Metro Türkiye, 4. Etki Raporu’nu yayınladı. İlki 8 yıl önce yayınlanan Sürdürülebilirlik Raporu’nu 2020 yılı itibariyle ekosistem üzerindeki etkileri ölçebilmek adına Etki Raporu’na dönüştüren Metro Türkiye, 2023 yılına ilişkin çalışmalarını tamamladı.
Küresel Raporlama Girişimi (Global Reporting Initiative) tarafından yayımlanan ve GRI Standartları’nın temel seçeneğine uygun şekilde hazırlanan raporda, Metro Türkiye’nin kurumsal vizyonu ve iş yapışının yansıması olan “Metro Usulü” anlayışının 2023 yılında şirketi sürdürülebilirlik odağında daha da ileriye taşıyacak önemli unsurlardan biri haline gelmesi öne çıkıyor.
Etki Raporu’na ilişkin değerlendirmelerde bulunan Metro Türkiye CFO’su Aslı Aracıoğlu, “2023 yılı 'Müşteriler İçin Sorumlu Çözüm Ortağı', 'Sürdürülebilir Satın Alma', 'İklim Aksiyonları' ve 'Sorumlu İşveren' anlayışımızla öncü projeleri hayata geçirerek, yeme içme sektörüne ve topluma değer katmaya devam ettiğimiz bir yıl oldu. Bu yıl sürdürülebilirlik stratejimizin temellerini daha da sağlamlaştırmak, paydaşlarımızın sürdürülebilirlik bakış açımıza ilişkin fikirlerini almak adına ilk önceliklendirme analizimizi gerçekleştirdik. 4 stratejik adımdan oluşan bu çalışma ile Metro Grup’un global sürdürülebilirlik stratejisini göz önünde bulundurmayı, küresel ve sektörel trendleri stratejimize entegre etmeyi, kilit paydaş gruplarımıza ulaşmayı hedefledik. 2023 yılı Etki Raporu’nda 'Yerel Üretimin Desteklenmesi', 'Sürdürülebilir Balıkçılık', 'Sağlıklı, Besleyici ve Kaliteli Ürünler', 'Sürdürülebilir Çözümler ve Ürünler' ile 'Hayvan Refahı'ndan oluşan 5 konuyu en yüksek öncelikli konularımız olarak belirledik. Bu analiz sonuçlarının da desteklediği gibi Metro Türkiye olarak mutfağımızın sürdürülebilirliği için en değerli ve gerekli unsurun yerel ürünlerimiz olduğuna inanıyoruz” dedi.
Kendi operasyonlarındaki emisyonu %11 azalttı
METRO Grup, 2011 baz yılına göre 2030 yılına kadar metrekare satış ve dağıtım alanı başına Kapsam 1 ve 2 sera gazı emisyonlarını %60 azaltmayı taahhüt ediyor. METRO Grup ayrıca mutlak Kapsam 3 sera gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar 2018 baz yılına göre %15 azaltmayı da taahhüt ediyor. Bu doğrultuda ise Metro Türkiye, kendi operasyonlarından kaynaklı emisyonlarını, 2023 yılında bir önceki yıla oranla %11 azaltarak 2040 yılına kadar ulaşmayı taahhüt ettiği net sıfır hedefi yolculuğuna devam ediyor.
Yerel üretimi desteklemeye devam ediyor
Sürdürülebilirliğin ancak yerel ürünlerle ve üreticilerimizle sağlanabileceğine inanan bir şirket olarak bu yönde projeler gerçekleştiren Metro Türkiye, 2012 yılından bu yana Coğrafi İşaretli Ürünler projesiyle bu ürünleri kayıt altına almakla birlikte üreticilerin, küçük işletmelerin ve kooperatiflerin desteklenmesini sağlıyor. Coğrafi işaret tescilli ya da tescile aday ürünlere raflarında yer veren Metro Türkiye, sezona bağlı olarak gıda ve gıda dışı 200’ün üzerinde ürün sunarken, 2023 yılında bu sayıyı 560’a çıkardı. 2022 yılında başlatılan Yerelin İzinde projesi sayesinde ise ürünlerin yetiştiği bölgenin daha yakından tanınması, yerel tariflerin geleneksel ve çağdaş yorumlarıyla mutfaklarda daha fazla yer bulması, farklı kullanım alanlarının ve şekillerinin keşfedilmesi sağlanıyor.
Sürdürülebilir çözümler ve sağlıklı, besleyici, kaliteli ürünler
Sürdürülebilirlik, yerellik ve kalite odağıyla 3.500’e yakını kendi markalı ürünler olmak üzere toplamda 20 bine yakın gıda ve gıda dışı "Metro Usulü" ürünü profesyonellere ulaştıran Metro Türkiye, "Soframızda Herkese Yer Var" diyerek alternatif beslenmeye yönelik ürün çeşitleri ile de öne çıkıyor. Sürdürülebilirlik algısıyla birlikte yükselen vegan ve sağlıklı beslenme trendine uygun bitki bazlı ürün çeşitliliğini sürekli artıran şirket, 2023 yılında alternatif protein kaynakları kullanılan kendi markalı ürünlerin sayısını 39’a çıkardı. Metro Türkiye ayrıca kendi markalı ürün yelpazesine 3 yeni organik ürün ekleyerek bu kategorideki ürün adedini 45’e çıkarırken, 124 organik etiketli ürünü de raflarına taşıdı. Daha az şeker, tuz ve yağ içeren ürünler kategorisinde ise içeriği yeniden formüle edilen 101 ürünü, koruyucu içeriği azaltılan 34 ürünü, yağ oranı azaltılan 14 ürünü müşterileriyle buluşturdu. Trans yağ içermeyen ürünlerine 4 yeni ürün daha ekleyerek toplamda 61 ürünü trans yağ içermez hale getirdi.
İzlenebilirlik uygulamasına dahil ürün gamı daha da genişledi
Gıda güvenliğinin ve sürdürülebilirliğin sağlanmasında izlenebilirliğin önemine inanan Metro Türkiye, “Gıdaların izini sür, bilgiyle beslen” diyerek 2020 yılında başlattığı “Tabağında ne var?” projesi doğrultusunda 2023 yılında da çalışmalarını sürdürdü. Mağaza et üretimlerinde, tüm meyve sebzelerde, Metro markalı organik ürünlerde, Metro Premium markalı ballarda, tüm karkas, vakum etlerde ve kültür balıklarında %100 izlenebilirlik sunan şirket, 2023 yılı itibarıyla Metro markalı organik ürünlerin tamamında, kendi markalı 61 adet coğrafi işaretli üründe ve yine kendi markalı 12 zeytinyağı çeşidinde izlenebilirlik sunmaya başladı.
1000 ton deniz balığı yem olmaktan kurtarıldı
Çiftlik balıkçılığında besleyicilik ve sürdürülebilirliğin sağlanması amacıyla 2021 yılında “denizlerdeki balıklar yarına da kalsın” mottosuyla 2021 yılında “Yediği Önünde, Yemediği Yarında” projesini hayata geçiren Metro Türkiye, ülkemizde endüstriyel boyutta ilk kez levrek ve çipurada kullanılan alg yağı içerikli özel yem sayesinde deniz ekosistemini de koruyor. Balık refahının artmasının da amaçlandığı proje ile 1.000 ton deniz balığının denizlerde yaşamaya devam etmesini sağlandı. Bu yıl 500 tonun üzerinde balığın daha kurtarılarak rakamın 1.500 tonun üzerine çıkarılması hedefleniyor.
2022 yılında Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Muğla Alabalık Yetiştiricileri Birliği iş birliğinde başlatılan “Ölçekte Küçük, Değerde Büyük’’ projesi kapsamında ise bölgedeki küçük alabalık üreticilerine verilen eğitimler ve teknik destek ardından gıda güvenliği ve sosyal uygunluk denetimleri ile uygunluğu garanti altına alınan alabalıklar, Mart 2023’te Metro Türkiye mağazalarında yerlerini almaya başladı.
Metro markalı yumurtaların tümü kafessiz sistemden tedarik ediliyor
Hayvan refahı denetimleri çerçevesinde hayvanların yeterli ve dengeli beslenmesi, uygun havalandırma ve barınma şartlarının sağlanması, aynı türden hayvanlarla bir arada bulunması ve düzenli veteriner kontrolü gibi şartların sağlanmasını garanti altına alan Metro Türkiye, tüm Metro markalı taze ve dondurulmuş et ürünlerini, %100 hayvan sağlığı ve refahı standartlarına uygun olarak üretiyor. Müşterilerine sağlıklı ve güvenli hayvansal gıda ürünleri sunarken doğaya ve hayvan haklarına saygılı bir şekilde hareket eden Metro Türkiye, bir önceki yıl %76,5 olan kendi markalı yumurtaların kafessiz sistemden tedarik edilme oranını 2023 yılında %100 düzeyine çıkarmayı da başardı.
Yeşil enerji yatırımları hız kazandı
Metro Grup’un global taahhütlerinin bir parçası olarak 2040 yılında net sıfır olma hedefi odağında çalışmalarına devam eden Metro Türkiye için 2023, yeşil yatırımlarda genişleme yılı oldu. Yılın hemen başında geri dönüşüm bilincinin artmasını amacıyla başlatılan Depozito Toplama Projesi kapsamında Kozyatağı mağazasında depozito toplama alanı inşa edildi. Zorlu Energy Solutions (ZES) ile gerçekleştirilen iş birliğiyle Metro mağazalarında elektrikli araçlar için şarj hizmeti sunulmaya başlandı. 2023 yılında ayrıca 500 milyon TL'lik güneş enerjisi sistemi (GES) projesinin ilk fazı devreye alınarak 15 mağazada elektrik ihtiyacının yüzde 70’ten fazlasının yenilenebilir enerji ile karşılanması sağlandı.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Siber güvenlik şirketi ESET, Linux sistemleri için tasarlanan ve yaratıcıları tarafından Bootkitty olarak adlandırılan ilk UEFI bootkit'ini keşfetti. Bu keşif UEFI önyükleme kitlerinin artık yalnızca Windows sistemleriyle sınırlı olmadığının ilk kanıtı olma özelliğini taşıyor.
Unified Extensible Firmware Interface kelimelerinin kısaltması olan UEFI, anakart kontrol yazılımı olarak biliniyor. UEFI işletim sistemi başlatılmadan önce, bilgisayar çalıştığında harekete geçen bir yazılım. Siber suçlular UEFI kodunu değiştirirse bu kodu kurbanın sistemine kötü amaçlı yazılım göndermek için kullanabilmeleri de mümkün oluyor. Bootkitise sahibinin bilgisi olmadan bilgisayar üzerinde düşük düzeyde kontrol elde etmek için tasarlanmış bir tür kötü amaçlı yazılım olarak tanımlanıyor.
Kasım 2024'te VirusTotal'a bootkit.efi adlı daha önce bilinmeyen bir uygulama yüklendikten sonra ESET Research yaptığı incelemede bunun bir UEFI uygulaması olduğunu keşfetti. Yapılan derinlemesine analizler sonrasında, yaratıcıları tarafından Bootkitty olarak adlandırılan bir UEFI önyükleme kiti olduğunu doğruladı; şaşırtıcı bir şekilde, Linux'u özellikle birkaç Ubuntu sürümünü hedef alan ilk UEFI önyükleme kitidir. Bootkit, bunun bir tehdit aktörünün çalışmasından çok bir kavram kanıtı olduğunu düşündüren birçok eser içeriyor.
Bootkitty kendinden imzalı bir sertifika ile imzalanmış, bu nedenle varsayılan olarak UEFI güvenli önyüklemenin etkin olduğu sistemlerde çalışamaz. Ancak Bootkitty, bütünlük doğrulamasından sorumlu gerekli işlevleri bellekte yamaladığı için UEFI güvenli önyükleme etkin olsun ya da olmasın Linux çekirdeğini sorunsuz bir şekilde önyüklemek üzere tasarlanmıştır. Bootkit, önyükleme yükleyicisinin yerini alabilen ve yürütülmeden önce çekirdeğe yama uygulayabilen gelişmiş bir rootkit'tir. Bootkitty, makinenin önyükleme sürecini ele geçirdiği ve işletim sistemi daha başlamadan kötü amaçlı yazılımı çalıştırdığı için saldırganın etkilenen makine üzerinde tam kontrol sahibi olmasını sağlar.
Analiz sırasında ESET, Bootkitty ile aynı yazarlar tarafından geliştirilmiş olabileceğini düşündüren işaretlerle birlikte ESET'in BCDropper olarak adlandırdığı muhtemelen ilişkili imzasız bir çekirdek modülü keşfetti. Analiz sırasında bilinmeyen başka bir çekirdek modülünü yüklemekten sorumlu bir ELF ikili dosyası dağıtıyor.
Bootkitty'yi analiz eden ESET araştırmacısı Martin Smolár şu açıklamayı yaptı : "Bootkitty, bunun bir tehdit aktörünün çalışmasından çok bir kavram kanıtı olduğunu düşündüren birçok eser içeriyor. VirusTotal'daki mevcut sürüm, yalnızca birkaç Ubuntu sürümünü etkileyebildiği için şu anda Linux sistemlerinin çoğu için gerçek bir tehdit oluşturmasa da gelecekteki potansiyel tehditlere karşı hazırlıklı olmanın gerekliliğini vurguluyor. Linux sistemlerinizi bu tür tehditlere karşı güvende tutmak için UEFI güvenli önyüklemenin etkin olduğundan, sistem yazılımınızın, güvenlik yazılımınızın ve işletim sisteminizin güncel olduğundan ve UEFI iptal listenizin de güncel olduğundan emin olun."
Detaylı bilgi :
https://antivirus.com.tr/bootkitty-linux-icin-ilk-uefi-onyukleme-setinin-analizi/
Siparişleriniz sadece "1 saat" içerisinde hesabınızda.
Siparişlerinizin gönderimi, aynı gün içerisinde yapılır.
256-bit şifreleme ve 3D Secure ile güvenli ödeme.
Ürünlerimizin tümü sertifikalı ve orijinaldir.