Tüm Alışverişlerinizde Kargo Bedava.
Sepetiniz Boş
Görünüşe göre henüz seçim yapmamışsınAlışverişe Başla
ürün bulundu.
Altın ve Dolara yön veren güncel finans haberlerini kaçırma...
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Anadolu’nun geleneksel misafirperverliğini Akdeniz sıcaklığıyla birleştirerek, Adana'da beş yıldızlı bir konaklama deneyimi sunan Divan Adana, “Haute Grandeur Global Hotel Awards 2024” kapsamında “Best Hotel Service” (En İyi Otel Servisi) ödülüne layık görüldü. Divan Adana, bu ödül ile sektördeki güçlü konumunu bir kez daha kanıtladı.
Her yıl dünya genelinde mükemmel kalitedeki servisleri ve hizmet kalitesiyle otelleri değerlendiren ve dünyanın saygın ödüllerinden biri olan “Haute Grandeur Global Hotel Awards 2024” ödülleri sahiplerini buldu. 5 yıldızlı otel kalitesini evinizin konforunda sunan konsepti sayesinde, mükemmel bir konaklama vaat eden Divan Adana, lüks otelcilik sektörünün prestijli ödül programlarından Haute Grandeur Global Hotel Awards 2024’te “Best Hotel Service” (En İyi Otel Servisi) ödülüne layık görüldü.
Misafirlerine sunduğu mükemmel hizmet kalitesiyle tanınan Divan Adana, yetenekli ve deneyimli ekibiyle, sektördeki güçlü konumunu bir kez daha kanıtladı. Bu prestijli ödül otelin misafirperverliği, müşteri memnuniyetine odaklanan hizmet anlayışı ve konforlu konaklama deneyimi için takdim edildi.
Haute Grandeur Global Hotel Awards Hakkında
Haute Grandeur Global Hotel Awards, küresel otel endüstrisindeki en yüksek başarıları onurlandırmak için 2014 yılında kurulmuştur. 7 kıta, 172 ülke ve 90 kategoride, seçkin otellerin olağanüstü hizmet ve kalitesini ölçümleyen Haute Grandeur Global Awards, otellerin pazar değerini artırma gücüne ve konuklar üzerinde doğrudan etkiye sahiptir. Otel endüstrisi için Haute Grandeur Global Hotel Awards’ı kazanmak, bir ödülden daha fazlasıdır; misafirlere garantili konaklamanın altın bir damgasını sunar.
https://hautegrandeur.com/
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Küresel teknoloji devi Xiaomi, Leica iş birliğiyle düzenlenen Xiaomi Imagery Awards 2024'ün başvurularının başladığının duyurdu. Bu prestijli yarışma, hem amatör hem de profesyonel fotoğrafçıları, mobil fotoğrafçılık aracılığıyla yaratıcılıklarını göstermeye ve görsel hikaye anlatımının gücünü sergilemeye davet ediyor. Kamera teknolojisine güçlü bir vurgu yapan Xiaomi, kullanıcılarının akıllı telefonlarıyla olağanüstü anlar yakalamalarını sağlamaya devam ediyor.
Bu yıl, Xiaomi Imagery Awards 2024, mobil fotoğrafçılık sanatını bir üst seviyeye taşımayı hedefliyor ve Xiaomi'nin kamera teknolojisinin olağanüstü özelliklerini ön plana çıkarıyor. İster günlük hayatın canlı renklerini, ister gecenin sakin güzelliğini yakalıyor olun, bu yarışma, kullanıcıların en iyi çalışmalarını ve yeteneklerini sergileyebilecekleri bir platform sunuyor.
"Snapshot" ve "Photo Essay" kategorileri için başvuru dönemi 9 Eylül 2024'te başladı. Çok yakında heyecan dolu üçüncü bir kategori de duyurulacak. 22 Aralık'a kadar sürecek olan yarışmaya, Türkiye'deki tüm bireyler ücretsiz bir şekilde katılabilecek.
Her kategori için büyük ödül 100.000 TL değerinde bir kupon ve sürpriz Xiaomi ödülleri yarışmacıları bekliyor. Ayrıca, her kategoride iki adet mansiyon ödülü verilecek olup, kazananların her biri 20.000 TL değerinde bir kupona ve özel hediyelere sahip olacak.
Yarışmanın jüri heyetinde, Aposto ile yaptığı çalışmalarla tanınan yaşam tarzı ve sokak fotoğrafçısı Deniz Sabuncu yer alacak. Ayrıca, Türkiye'deki dijital fotoğraf stüdyolarının gelişimine katkıda bulunan fotoğrafçı ve akademisyen Laleper Aytek de jüri üyeleri arasında bulunuyor. Xiaomi Türkiye Pazarlama Ekibi’nin Kreatif Direktörü Fırat Can Karasu da jüriye katılacak.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
ING Türkiye, esnek ve yenilikçi insan kaynakları yaklaşımını bir adım daha öteye taşıyarak babalık iznini 8 haftaya çıkardı. Yeni baba olan ING’liler artık ilk 4 hafta aralıksız olarak izin kullanabiliyor, kalan 4 haftayı ise bebeği 18 aylık olana kadar esnek bir şekilde planlayabiliyor. ING Türkiye İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Hale Ökmen Ataklı “Esnek ve yenilikçi uygulamalarımızla çalışanlarımızın iş ve özel yaşam dengesini sağlamalarına destek olmayı amaçlıyoruz. Esnekliği sadece çalışma modelleri ile sınırlamıyor, insan kaynakları stratejimize bütüncül olarak yansıtıyoruz. Flexi İzin uygulaması ile yasal izinler dışında çalışanlarımıza birçok farklı izin hakkı sunuyoruz. Bununla birlikte Babalık İznini 8 haftaya çıkararak yenilikçi duruşumuzu daha da güçlendirdik. Bankacılık sektöründe 8 hafta Babalık İzni sunan ilk kurum olmaktan ayrıca gurur duyuyoruz. Bu uygulamamız toplumsal cinsiyet eşitliğine desteğimizin de önemli bir göstergesi. Ayrıca iş hayatında kadının güçlendirilmesini de önemsiyoruz; bu kapsamda anne olan çalışanlarımız bebekleri 6 aylık olana kadar maaş kesintisi olmaksızın izinli sayılıyor ve bebekleri 1 yaşına gelinceye kadar uzaktan çalışabiliyor” dedi.
İnsan kaynakları politikasını “Önce kendin olursun, sonra ING’li” anlayışıyla şekillendiren ING Türkiye, esnek ve yenilikçi insan kaynakları uygulamaları ile sektörde fark yaratmaya devam ediyor. ING Türkiye çalışan odaklı yaklaşımını bir adım öteye taşıyarak, babalık iznini 8 haftaya çıkardı. Yeni baba olan ING’liler artık ilk 4 hafta aralıksız olarak izin kullanabiliyor, kalan 4 haftayı ise bebeği 18 aylık olana kadar esnek bir şekilde planlayabiliyor. ING Türkiye, ayrıca yasal izinler dışında sunulan Flexi İzinlerle de çalışanlarının aileleriyle daha fazla zaman geçirmelerine ve kişisel ilgi alanlarına vakit ayırabilmelerine olanak sağlıyor.
ING’liler, Flexi İzin ile hayatın tüm alanlarına zaman ayırıyor
ING Türkiye, 8 haftalık babalık izniyle fark yaratırken, aynı zamanda Flexi İzinlerle de çalışanlarına yasal izinleri dışında farklı izin hakları sunuyor. ING’liler birikmiş izni olmasa bile bu izinleri sınırsız bir şekilde kullanabiliyor. ING çalışanları “Önce Sevdiklerim İzni” ile sevdiklerine diledikleri kadar vakit ayırabilirken, “Sağlığımı Düşünüyorum İzni” ile doktor randevuları gibi sağlık ihtiyaçları için izin kullanabiliyor. Evcil hayvan sahibi ING çalışanları sevimli dostlarının bakıma ihtiyaçları olduğunda “Pati Sağlığı İzni” hakkını kullanabilirken, özel hayatında yapmak zorunda olduğu resmi işlemler ya da ev tamir işleri gibi dönemlerde “Sıkıcı İşler İzni” ile işlerini rahatça halledebiliyor. Çocuk sahibi ING’liler ise çocuğunun özel anlarında yanlarında olabilmeleri için “Çocuğum ve Ben İzni”ni kullanabilirken, ING bünyesindeki hobi kulüplerinden birinde yer alan ING’liler de “Hobi Kulübü Etkinlik İzni” ile kulüp etkinliklerine katılabiliyor. “Farklılıklarımızla Bir Aradayız İzni” ile ING’liler yılda iki gün kendileri için önemli olan kültürel ya da ailevi günlerini dilediği gibi geçirebiliyor. ING’liler ayrıca, “Sen Hayatını Yaşa iznini” kullanarak kendilerine zaman ayırabiliyor.
Hale Ökmen Ataklı: Babalık İznini 8 haftaya çıkararak yenilikçi duruşumuzu daha da güçlendirdik.
“Önce kendin olursun, sonra ING’li' yaklaşımını benimsediklerini aktaran ING Türkiye İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Hale Ökmen Ataklı, “Esnek ve yenilikçi uygulamalarımızla çalışanlarımızın iş ve özel yaşam dengesini sağlamalarına destek olmayı amaçlıyoruz. Örneğin, Flexi Çalışma modellerimizden Haftam Flexi çalışma ile İstanbul’daki Genel Müdürlük çalışanlarımız ayda sadece 6 gün ofise geliyor, geri kalan günlerde uzaktan çalışabiliyor. Bununla birlikte esnekliği sadece çalışma modelleri ile sınırlamıyor, insan kaynakları stratejimize bütüncül olarak yansıtıyoruz. Bu vizyonla iki sene önce Flexi İzin uygulamamızı hayata geçirdik. Bu izinler ile çalışanlarımız kendi yaşamlarına zaman ayırabiliyor ve vakitlerini diledikleri gibi değerlendirebiliyor. Bununla birlikte yeni uygulamamızla Babalık İznini 10 günden 8 haftaya çıkararak ezber bozan, yenilikçi duruşumuzu daha da güçlendirdik. Bankacılık sektöründe 8 hafta Babalık İzni sunan ilk kurum olmaktan ayrıca gurur duyuyoruz. Ayrıca bu uygulamamız toplumsal cinsiyet eşitliğine desteğimizin de önemli bir göstergesi, bu şekilde babaların da ebeveynlik yolculuğunda aktif rol almalarını teşvik etmeyi hedefliyoruz. Bununla birlikte iş hayatında kadının güçlendirilmesini de önemsiyoruz; anne olan çalışanlarımız bebekleri 6 aylık olana kadar maaş kesintisi olmaksızın izinli sayılıyor ve bebekleri 1 yaşına gelinceye kadar uzaktan çalışabiliyor. ING olarak çalışanlarımızın iş ve özel yaşam dengelerini korumalarını desteklemeye ve buna yönelik öncü uygulamalar geliştirmeye devam edeceğiz” diye aktardı.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
22 yıldır Türkiye’de web ve mobil projelerin bağımsız ve şeffaf bir biçimde yarıştığı Altın Örümcek Ödülleri'nin 2024 edisyonundan önemli bir haber geldi. Türkiye'nin ilk internet hizmeti sağlayıcılarından DorukNet'in bulut bilişim çözümlerini sunduğu markası DorukCloud'un ana sponsoru olduğu 22. Altın Örümcek Ödülleri'nin başvuru süreci, yoğun ilgi sebebiyle uzatıldı. DorukCloud 22. Altın Örümcek Ödülleri tarafından yapılan açıklamada, başvuru sürecinin 24 Eylül'e kadar uzatıldığı belirtildi.
22 yıldır bağımsız bir biçimde düzenleniyor
22 yıldır Türkiye'de herhangi bir vakıf ya da derneğe bağlı olmadan, tamamen şeffaf biçimde düzenlenen ilk ve tek yarışma unvanını taşıyan Altın Örümcek Ödülleri’nin başvuru süreci 12 Ağustos'ta başlamıştı. 6 Eylül olarak belirlenen son başvuru tarihi, her yıl dijital ve kreatif ajansların en iyi projelerini kamuoyunun ve bağımsız jürinin beğenisine sunduğu yarışmaya yoğun talep sebebiyle 24 Eylül’e kadar uzatıldı. Altın Örümcek Ödülleri’nin LinkedIn hesabından ve e-bülteninden yapılan açıklamada, projelerini henüz tamamlayamayan katılımcıların da 24 Eylül'e kadar başvurularını gerçekleştirebilecekleri vurgulandı.
Altın Örümcek’in, Türkiye internet ekosisteminin 22 yıllık mirasını yansıttığını vurgulayan DorukNet İcra Kurulu Üyesi Şenol Doyranlı, "Bu yıl DorukCloud markamızla ana sponsoru olduğumuz DorukCloud 22. Altın Örümcek Ödülleri, ülkemizin internet yolculuğuna tanıklık eden, arşiv niteliği yüksek, sektörün en iyi uygulamaları için bir vitrin vazifesi gören bir organizasyon. 1993'te kurulan, Türkiye'de internet hizmetlerini sağlayan ilk şirket olan DorukNet'in bulut bilişim çözümlerini sunduğu markası DorukCloud, ülkemizde dijitalin geleceğine ve inovasyonun altın standardına yön veren yarışmanın başarılı projelerinin daha geniş kitlelerine ulaşmasını desteklemeyi hedefliyor” dedi.
22 yılda 40 bine yakın başvuru aldı
2002’de başlatılan ve o günden bu yana kesintisiz bir biçimde sürdürülen, bu süreçte web ve mobil projelerde inovasyonun altın standardına dönüşen Altın Örümcek Ödülleri'ne 2002’den bu yana 5.985 marka ve 426 ajans 39.314 başvuru yaptı. Son beş yılda halk oylaması döneminde 2,5 milyona yakın kişinin oylamaya katıldığı yarışmada, yalnızca 2023 oylamasında 1 milyon oy kullanıldı.
28 farklı kategoride yarışmak isteyen adayların 24 Eylül'e kadar başvurularını tamamlayabileceğini vurgulayan Şenol Doyranlı, “Kategori ödüllerinin yanı sıra kategoriden bağımsız en yüksek puanı alan projeye verilen Bronz Ödül, sektörün en prestijli ödülleri arasında. 22 yıldır değişmeyen ve heykeltraş Erdoğan Sarma tarafından el yapımı olarak üretilen bu ödül, hem ajanslar hem de markalar tarafından benzersiz olarak nitelendiriliyor. Türkiye’de Hyper-V servislerini ilk sunan, ölçek fark etmeksizin 360 derece bulut çözümleriyle 1.200'ün üzerinde kurumsal markaya hizmet veren DorukCloud markamızın sektörel bir standarda dönüşen Altın Örümcek’in ana sponsoru olduğumuz için heyecanlı ve gururluyuz” diye konuştu.
Beşinci veri merkezini 2025’in ilk yarısında devreye alacak
DorukNet'in bir yandan DorukCloud Altın Örümcek Ödülleri ana sponsorluğu gibi adımlarla internetin görünen kısmını desteklediğini, diğer yandan da DorukCloud markasıyla geniş ölçekli bulut bilişim sunduğu altyapıya yatırımlarında hız kesmediğini dile getiren DorukNet İcra Kurulu Üyesi Şenol Doyranlı, değerlendirmelerini şu ifadelerle sonlandırdı:
“Üç ay önce Ankara'da devreye aldığımız TIER IV sertifikalı veri merkezinin de eklenmesiyle yenilikçi bulut bilişim hizmetleri sunduğumuz veri merkezi sayımızı dörde çıkardık. 2025’in ilk yarısında beşinci veri merkezini de devreye almayı hedefliyoruz. Coğrafi olarak dağıtık bir biçimde bulut bilişim hizmetleri vermek için tasarladığımız veri merkezleri, tüm senaryoları hesaba katarak müşterilerimizin iş sürekliliğini sağlamayı önceliklendiriyor. DorukNet, DorukCloud markasıyla hem Türkiye’de web ve mobil teknolojilerin gelişimini destekliyor, hem de altyapı yatırımlarıyla Türkiye’nin dijital geleceğine güç katıyor.”
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Çevresel kaygıların yükseldiği ve sürdürülebilirliğe dair farkındalığın arttığı son dönemde, özellikle konut ve ticari projelere yönelik doğa dostu üretim anlayışı yaygınlaşıyor. Bunların ilk sıralarında yaşam alanlarımızda baş rol oynayan yapı malzemeleri endüstrisi gelirken, sürdürülebilir ve çevre dostu karolarıyla sektörün önde gelen oyuncularından Seramiksan, ahşap görünümlü yeni ürünü Sagano Line ile doğanın huzurunu mekanlara taşıyor.
Tüm üretim süreçlerini %0 atık ürün, %0 atık su politikasıyla yürüterek sürdürülebilirliği desteklediklerini belirten Seramiksan Direktörü Süreyya Çağlar, konuya ilişkin şu değerlendirmede bulundu: “Yapı malzemeleri enerji yoğun sektörlerden biri olduğu için, sürdürülebilirlik kavramı daha da önemli hale geliyor. Çevresel etkileri en aza indirmeyi hedefleyen yaşam döngüsünü benimsemek, birçok faydayı beraberinde getiriyor. Biz de sürdürülebilirliği ilke edinen bir marka olarak, hem sektörümüzde yeşil dönüşümün öncüsü oluyoruz hem de üretimden tüketiciye kadar tüm paydaşların çevresel etkisini düşürerek daha yaşanabilir bir gelecek inşa ediyoruz. Sagano Line yeni karo serimiz de bunun en yeni örneği.”
Doğanın huzurunu mekanlara taşıyorlar
Yeni karo serileriyle dekorasyon dünyasının en popüler trendlerinden biri olan çıtalı ahşap görünümünü modern bir yorumla sunduklarını belirten Süreyya Çağlar, serilerine dair ayrıntıları da paylaştı. Buna göre doğadan ilham alan ve her dokunuşta derinlik hissi veren Sagano Line, koyu ve açık çizgi rölyefleriyle mekanlarda modern ahşap lambri etkisi yaratıyor. Doğanın huzurunu ve sıcaklığını mekanlara taşıyor. Desenleri, uzun yıllar boyunca ilk günkü görünümünü korurken; özel bir bakım gerektirmemesi ve kolay temizlenebilir olmasıyla uzun ömürlü kullanım sağlıyor. Suya, UV ışınlarına, neme, yangına ve darbelere karşı direnci de dayanıklılığını artırıyor.
“Sürdürülebilir karolar, mekanlarda ferahlık yaratıyor”
Sagano Line gibi sürdürülebilir malzemelerden üretilen ürünlerin faydalarına da değinen Seramiksan’ın Direktörü Süreyya Çağlar, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Sürdürülebilir malzemeler, doğal kaynakların tüketimini azaltarak gelecek nesiller için bu kaynakların korunmasını sağlıyor. Bununla da kalmıyor, üretim aşamasında enerji tüketimini düşürüyor, karbon ayak izini azaltarak iklim değişikliğiyle mücadeleye önemli ölçüde katkıda bulunuyor. Kullanıcılar açısından ise mekanlarda hava kalitesini artırarak insanların sağlığını koruyor.”
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Birçok kişi kimlik avı ve fidye yazılımı gibi yaygın tehditlere aşina olsa da dijital altyapımızın temellerini tehdit eden daha yeni, daha hedefli saldırılar ortaya çıkıyor. Fortinet; tedarik zinciri risklerine, açık kaynaklı yazılım güvenlik açıklarına ve üretken yapay zekanın (GenAI) iş operasyonlarına entegrasyonuna odaklanarak ortaya çıkan bu tehditleri inceliyor. Ayrıca kurumların bu gelişen zorlukların önüne geçmek için benimseyebilecekleri stratejik savunma taktiklerini de paylaşıyor.
Tedarik zincirinde siber riskler
Son zamanlarda yaşanan olaylar, tedarik zinciri saldırılarının yıkıcı potansiyelinin altını çiziyor. Endişe verici örneklerden biri, yaygın olarak kullanılan açık kaynaklı bir sıkıştırma aracında bulunan kritik bir güvenlik açığı olan XZ Utils arka kapısı (CVE-2024-3094). “Jia Tan” hesabı tarafından yönetilen bu saldırı, 2021‘de başlayan ve 2024'te bir arka kapının konuşlandırılmasıyla sonuçlanan çok yıllı bir operasyondu. Saldırganlar zaman içinde yazılımın içine kendi açıklarını yerleştirerek, tedarik zinciri saldırılarının çok sayıda kuruluşta kullanılan temel yazılımlara ne kadar derinlemesine sızabileceğini ve bunları istismar edebileceğini gösterdi.
Bu olay, kuruluşların yazılım tedarik zincirlerinin güvenliğini incelemeleri için kritik bir hatırlatma görevi görüyor. Açık kaynaklı bileşenler, genellikle küçük ve yetersiz finansmanlı ekipler tarafından sürdürülen zayıf halkalar olabiliyor. Kurumların yeni güvenlik açıklarının ortaya çıkmasını önlemeleri için güncellemeleri ve yamaları takip etmesi gerekiyor
GenAI'ın vaatleri ve tehlikeleri
GenAI, Klarna'nın şu anda 700 müşteri hizmetleri temsilcisine eşdeğer iş yükünü yöneten Yapay Zeka Asistanının da gösterdiği gibi dönüştürücü bir potansiyel sunuyor. Klarna için bu, yıllık 40 milyon dolarlık bir tasarruf anlamına geliyor ve yapay zekanın üretkenliği artırma ve operasyonel maliyetleri azaltma yeteneğini ortaya koyuyor.
Ancak GenAI'ın entegrasyonu riskleri de beraberinde getiriyor. Yöneticilerin, yapay zeka çözümlerini benimserken siber güvenliğin temel bir husus olduğundan emin olmaları gerekiyor. GenAI sistemleri, saldırganların AI sistemlerine yanıltıcı veriler besleyerek yanlış çıktılara neden olduğu veri zehirlenmesi gibi çeşitli tehditlere karşı savunmasız olabiliyor. Ayrıca bu sistemler, maliyetleri artıran ve performansı düşüren hizmet reddi saldırılarıyla veya hassas verilerin ifşa edildiği gizlilik ihlalleriyle karşı karşıya kalabiliyor.
GenAI'yi entegre ederken göz önünde bulundurulması gereken üç temel husus kullanılabilirlik, sistem bütünlüğü ve gizlilik olarak ön plana çıkıyor. Bu hususların sağlam bir şekilde yönetildiğinden emin olunduğu takdirde, yapay zeka sistemlerinin geniş ölçekte konuşlandırılmasıyla ilişkili riskler azaltılabiliyor.
Siber saldırılara karşı en iyi stratejik savunma taktikleri
Kurumların bu karmaşık tehdit ortamında yollarını bulabilmek için çok katmanlı bir savunma stratejisi benimsemeleri gerekiyor. İşte bu stratejinin bazı kritik bileşenleri:
1. Proaktif güvenlik testi: kırmızı ve mavi ekip tatbikatları
Kırmızı ve mavi ekip tatbikatları gerçek dünyadaki siber saldırıları simüle ederek kuruluşların güvenlik açıklarını istismar edilmeden önce ortaya çıkarmasına yardımcı oluyor. Yapay zeka sistemlerinde bu tatbikatların, modellerin halüsinasyon, önyargı ve taciz gibi yasaklanmış ve zararlı içeriklere karşı sağlamlığını değerlendirmeye odaklanması gerekiyor. Kurulmlar, YZ sistemlerinin güvenlik ve etik performansını sürekli olarak değerlendirip geliştirerek potansiyel tehditlerin önüne geçebilirler.
2. Yapay zekaya özgü güvenlik önlemleri: ATLAS'tan yararlanmaya başlayın
Yapay zeka iş süreçlerine daha entegre hale geldikçe, yapay zekaya özgü tehditlerin ele alınması büyük önem kazanıyor. Yapay Zeka Sistemleri ne yönelik Adversarial Threat Landscape (ATLAS), MITRE ATT&CK'yi tamamlayan ve yapay zeka sistemlerine karşı gerçek dünyadaki düşman taktiklerini belgeleyen bir bilgi tabanı. Kurumların, bu gelişen tehditler hakkında bilgi sahibi olmak ve YZ teknolojilerini hedef alan saldırılara karşı savunmalarını geliştirmek için ATLAS'ı kullanması gerekiyor.
3. Sıfır güven mimarisi: daha iyi erişim kontrolüne giden yolculuk
Sıfır güven mimarisinin benimsenmesi günümüz ortamında, özellikle de yapay zekayı entegre eden sistemler için çok önemli. Bu yaklaşım, ağın içinde veya dışında hiçbir varlığa varsayılan olarak güvenilmemesi ilkesine göre çalışıyor. Kullanıcı kimliklerinin sürekli doğrulanması ve sıkı erişim kontrolleri temel unsurlar arasında yer alıyor.
Bununla birlikte yapay zeka sistemleri için veri sınırları da aynı derecede önemli. YZ modelleri genellikle büyük miktarda hassas veriyi işler ve bu verilerin yeterince bölümlere ayrılmasını ve korunmasını sağlamak kritik önem taşır. Net veri sınırlarının oluşturulması, hassas bilgilere yetkisiz erişimi önleyerek veri sızıntısı veya manipülasyon riskini azaltıyor. Bu, özellikle veri bütünlüğünün YZ tarafından alınan çıktıları ve kararları doğrudan etkilediği YZ sistemlerinde hayati önem taşıyor.
Kurumlar, güçlü veri sınırı kontrollerine sahip bir sıfır güven mimarisi uygulayarak yapay zeka sistemlerinin güvenli bir şekilde çalışmasını sağlayabilir ve hem işledikleri verileri hem de ürettikleri içgörüleri koruyabilir.
Gelişen tehdit ortamı, kurumların siber güvenlik çabalarında uyanık ve proaktif olmalarını gerektiriyor. Kurumlar tedarik zinciri açıkları, açık kaynaklı yazılımlar ve GenAI entegrasyonu ile ilgili riskleri anlayarak ve stratejik savunma taktikleri uygulayarak dijital varlıklarını daha iyi koruyabilirler. Siber güvenlik artık sadece bir BT sorunu değil, kurumun her seviyesinde dikkat gerektiren genel iş stratejisinin kritik bir bileşeni olarak görülüyor.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Ambilight Teknolojisi, 2004 yılında IFA'da ilk televizyonların piyasaya sürülmesinden 20 yıl sonra bile televizyon izlemeyi benzersiz ve sürükleyici bir deneyime dönüştürmeye devam ediyor.
Bugüne kadar 35 milyon Ambilight TV sahiplerine ulaştı ve kullanıcıların yüzde 80'den fazlası bir sonraki televizyon seçimlerini yine Ambilight TV’den yana kullanmak istediğini belirtti. Ambilight özellikle son yıllarda Philips markası altında piyasaya sürülen en popüler tüketici elektroniği teknolojilerinden biri haline geldi.
Ambilight teknolojisi yolculuğuna, ilk olarak 2004 yılının Eylül ayında Berlin IFA Fuarı’nda tanıtılan LCD ve Plazma TV modellerle başladı. TP Vision çatısı altında sunulan Philips Ambilight TV teknolojisi serinin yeni amiral gemisi modeli OLED+959’la çıtayı daha da yükseltti.
Ambilight teknolojisi, ilk olarak karanlık odada uzun süre TV izleyen kullanıcılar için özel kontrast algılama özelliğiyle göz yorgunluğunu azaltmaya yardımcı olmak amacıyla üretildi.
Görüntüyü ekranın ötesine taşıyor
Philips'e özgü olan Ambilight, TV setinin çevresindeki duvarlara, görüntünün renklerine ve parlaklığına uyum saglayacak sekilde otomatik olarak değişen, yumusak bir ışık yansıtıyor. Ambilight; algılanan kontrastı, rengi ve ayrıntıyı güçlendirerek, kullanıcılarda daha geniş bir görüntüye baktığı hissini veriyor.
Ambilight, ilk lanse edildiği günden bu yana on iki defa iyileştirme geçirdi ve sistem giderek daha sofistike ve güçlü hale geldi. Aynı dönemde, TV çerçevelerinin boyutu da minimalize edildi. Teknolojinin kullanıcılara getirdiği en büyük fayda, kullanıcılarda bıraktığı ‘’ekrandaki görüntünün setin sınırlarının çok ötesine uzanması izlenimi’’ olarak öne çıkıyor.
Ambilight, 2004 yılında ekranın her iki tarafında aynı rengi gösteren CFL'ler (soğuk floresan lamba) kullanılarak piyasaya sürüldü. Bunu, 2006 yılında her iki tarafta farklı renkler gösterebilen 'stereo' versiyonu, 'surround' ve setin üç ve dört tarafına monte edilen surround versiyonu olan 'full surround' versiyonları takip etti.
Tasarımında 2250 adet De Beers Pırlantası yer aldı
2006 yılında Philips TV, bir milyon Ambilight setinin satıldığını duyurdu. 2007 yılında gerçekleşen Tüketici Elektroniği Fuarı’ndaysa (CES Las Vegas) 2250 adet De Beers pırlantayla tasarlanmış en pahalı Ambilight TV markanın dönüm noktası olarak tarihe geçti.
2007 yılı aynı zamanda Ambilight'ın CFL'leri LED'lerle değiştirdiği ve sistem için yeni bir inovasyon çağı başlattığı bir yıldı. Markanın amiral gemisi modeli Aurea seti de piyasaya sürüldü.
TP Vison, Ambilight teknolojisini geliştirmek amacıyla sürekli olarak yatırımlara devam etti ve 2022 yılında her bir LED içindeki renk sayısını üçten dokuza çıkaran ve halo efektinin yoğunluğunu ve boyutunu daha da artıran ‘’Yeni Nesil’’ versiyonunu piyasaya çıkardı.
Yeni 65OLED+959 TV'nin raflarda yerini almasıyla TP Vision, Ambilight özellikli sistemin en gelişmiş versiyonunu tanıtmış oldu. Televizyonun arka tarafına monte edilmiş olan renkli LED'lere birden fazla lens ekleyerek sürükleyici izleme deneyimini yeni bir boyuta taşıdı.
Ambilight plus teknolojisiyse; daha dinamik, büyük ve yüksek çözünürlüklü bir halo efekti oluşturması ve dört farklı halo efekti farklı derinliklerde yeni iki boyutlu etkiyle birleştirmesiyle öne çıktı.
Ambilight'ın 20. Yıldönümü hakkındaki mutluluğunu TP Vision Avrupa Genel Müdürü Johnson Su “Herhangi bir teknolojinin bu kadar güncel ve benzersiz olması, yirmi yıldır sürekli artan popülaritesi bu teknolojinin geçerliliğinin en önemli kanıtı. Ambilight plus ile sistemin şimdiye kadarki en iyi versiyonunu kullanıcılarımızla buluşturduğumuzu açıklamaktan dolayı çok mutluyum. '’ sözleriyle aktardı.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
TEKNOFEST kapsamında düzenlenecek E-Ticaret Hackathonu başvuruları 20 Eylül'e kadar devam edecek. Ön elemenin ardından yarışmaya katılma hakkı kazanan ekipler, 2-3 Ekim'de Adana'da bulunan Trendyol Yarının Köyleri Kürkçüler Dijital Merkezi'nde Hackathon yarışması için bir araya gelecek. Yarışmada ilk 3'e giren ekipler ödüllendirilecek.
Trendyol, Türkiye'nin en büyük havacılık, uzay ve teknoloji festivali olan TEKNOFEST kapsamında, yerel üreticilerin dijital pazarlara ulaşmasını kolaylaştırmayı hedefleyen bir yarışma düzenliyor. E-Ticaret Hackathonu adını taşıyan ve T3 Vakfı iş birliğiyle düzenlenen yarışmaya, 20 Eylül 2024 saat 23:59'a kadar www.t3kys.com adresi üzerinden başvuru yapılabilecek.
Kimler Katılabilir?
Üretken Yapay Zekâ (Generative AI) alanında proje geliştiren ya da geliştirmek isteyen lise ve üniversite öğrencileri (ön lisans, lisans, yüksek lisans, doktora seviyelerinde), mezunlar ve profesyoneller, E-Ticaret Hackathonu'na en az 2 en fazla 4 kişiden oluşan takımlar halinde katılabilecek. Takım kaptanlarının çevrimiçi platform üzerinden gerçekleştireceği başvuruların tamamlanması sonrasında, proje fikirleri jüri tarafından ön elemeden geçirilecek. Katılım hakkı kazanan ekipler, TEKNOFEST'in gerçekleştirileceği Adana'da bulunan Trendyol Yarının Köyleri Kürkçüler Dijital Merkezi'nde 2-3 Ekim tarihlerinde düzenlenecek Hackathon'da yarışma fırsatı bulacak.
Hackathon'da Geliştirilecek Çözümler
Hackathon'da NLP (Doğal Dil İşleme), CV (Bilgisayarla Görü) ve multimodal teknolojileri kullanılacak. Katılımcıların; ürün fotoğraflarından ve kısa ifadelerden otomatik olarak ürün isimleri ve açıklamaları oluşturabilecek, ürün fotoğraflarının kalitesini artırabilecek ve yerel üreticilerin uluslararası pazarlara ulaşmasına yardımcı olmak için çok dilli destek sağlayabilecek çözümler geliştirmeleri bekleniyor. Bu çözümler sayesinde yerel üreticilerin ürünlerini çevrimiçi alışveriş platformlarında daha görünür hale getirerek satışlarını artırması hedefleniyor.
Değerlendirme Kriterleri ve Ödüller
Projeler; Yenilikçilik/Yaratıcılık, Uygulanabilirlik, Teknolojik Zorluk, Sunum Kalitesi ve Demo kriterlerine göre değerlendirilecek. Yarışmayı birincilikle bitiren takım 100.000 TL, ikinci takım 80.000 TL, üçüncü takım ise 60.000 TL ödülün sahibi olacak.
E-ticarette Yerel Üreticiye Destek hedefi
Trendyol, TEKNOFEST kapsamında düzenlediği Hackathon ile Milli Teknoloji Hamlesi'ne katkı sunmaya devam edecek. Üretken Yapay Zekâ'nın ülkemizde kullanımını yaygınlaştırarak farklı uygulama alanlarında yenilikçi çözümler geliştirmeye zemin hazırlayan yarışma, ayrıca, açık kaynak kodlu çözümlerle milli teknoloji ekosistemine katkıda bulunmak açısından da önem taşıyor. Proje geliştirme aşamasında açık kaynaklı model ve mimarilerin tercih edilmesi teşvik ediliyor.
Trendyol, UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) iş birliğinde yürüttüğü Yarının Köyleri projesine paralel olarak bu Hackathon'un da kırsal alanlarda dijital dönüşüme ve sürdürülebilir kalkınmaya katkıda bulunmasını hedefliyor.
Siparişleriniz sadece "1 saat" içerisinde hesabınızda.
Siparişlerinizin gönderimi, aynı gün içerisinde yapılır.
256-bit şifreleme ve 3D Secure ile güvenli ödeme.
Ürünlerimizin tümü sertifikalı ve orijinaldir.