Tüm Alışverişlerinizde Kargo Bedava.
Sepetiniz Boş
Görünüşe göre henüz seçim yapmamışsınAlışverişe Başla
ürün bulundu.
Altın ve Dolara yön veren güncel finans haberlerini kaçırma...
***Açıklanan kar/zarar rakamı Geçici Vergi Beyannamesi'deki tabloda yer
almaktadır. Tablo SPK mevzuatına uygun hazırlanmamıştır. SPK mevzuatına
uygun rakamlar ayrıca açıklanmaktadır.***
***Açıklanan kar/zarar rakamı Geçici Vergi Beyannamesi'deki tabloda yer
almaktadır. Tablo SPK mevzuatına uygun hazırlanmamıştır. SPK mevzuatına
uygun rakamlar ayrıca açıklanmaktadır.***
2023 yılında Çin’de yıllık geliri 20 milyon yuan üzerinde olan sanayi şirketlerinin çimento üretimi yaklaşık 2 milyar 23 milyon ton olarak kayda geçti.
Çin’in art arda 38 yıldır çimento üretiminde dünyada ilk sırada yer aldığı bildirildi.
Dünya Çimento Birliği (WCA) Yıllık Konferansı dün Çin’in Nanjing kentinde başladı. Konferanstan açıklanan verilere göre, 2023 yılında Çin’de yıllık geliri 20 milyon yuan üzerindeki sanayi şirketlerinin çimento üretimi yaklaşık 2 milyar 23 milyon ton olarak gerçekleşti. Çin’in çimento üretimi küresel toplamın yüzde 50'sinden fazlasını oluştururken, yıllık karbondioksit emisyonu da 1,2 milyar tonu aştı.
Çin Çimento Birliği İcra Kurulu Başkanı Kong Xiangzhong, 2023 yılı itibarıyla Çin Sanayi ve Bilişim Bakanlığı tarafından açıklanan yeşil üretim listesinde 274 çimento şirketinin ‘‘yeşil fabrika’’ ünvanına layık görüldüğünü belirtti.
CGTN TÜRK
Stratejist Tuğba Özay, ForInvest YouTube kanalında haftanın ekonomi gündemini değerlendirdi. Açıklanan tasarruf paketinin bütçe açığına ne kadar katkısı olacağı hakkında rakamsal bir veri paylaşılmadığını kaydeden Tuğba Özay, "2024 yılı bütçesinin 2,7 trilyon TL büyüklüğünde ve gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 6,4'ü kadar açık vermesi bekleniyor. Ancak, gelecek dönemde ilave önlemler alınmazsa bütçe açığının, gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 7 üzerinde gerçekleşme ihtimali var. Sn. Şimşek bu paketin ilk paket olduğunu ancak son paket olmadığını belirtti. Bu anlamda kamu tasarruf paketi çok da beklentileri karşılamadı diyebiliriz ama gelecek diğer tasarruf paketleri önemli olacak. Hafta içi vatandaşı ilgilendiren asıl konu ise paketten daha çok otoyol ve köprü geçiş ücretlerine yapılan zam oldu. Ulaştırma ve taşımacılık maliyetlerini artıracak bu hamle nedeniyle pek çok sektörde fiyat artışları görülebilir. Bu da enflasyonla mücadeleye ters düşen bir karar olarak karşımıza çıkıyor." dedi. Son dönemlerde TL'nin de değer kazanmaya başladığını belirten Tuğba Özay, ForInvest Youtube kanalında, "Yabancı yatırımcı 10 Mayıs haftasında 84,7 milyon dolarlık net hisse alımı gerçekleştirdi. Devlet İç Borçlanma Senetleri tarafında da nette 2 milyar 832 milyon dolarlık bir alım yaptılar. Yurt içi yerleşiklerin 3,2 milyar dolarlık döviz mevduatı azalırken, döviz alımında doların cazibesi de bir miktar geriledi." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile T.C. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek tarafından açıklanan "Kamuda Tasarruf Paketi" geçen haftanın en önemli gündem maddelerinden biriydi. Kamuda taşıt kiralamadan haberleşme giderlerine, yurt dışı görevlendirmelerden etkinlik giderlerine kadar pek çok içerik barındıran pakette vatandaşın cebini ilgilendiren bir düzenlemenin olmadığını kaydeden Stratejist Tuğba Özay, ForInvest YouTube kanalında konuştu. Özellikle gelecek dönemde büyük projelerin zorunlu olmadıkça başlanmayacağının duyurulduğunu ifade eden Tuğba Özay, "Paketin tam anlamıyla beklentileri karşılayıp karşılamadığı tartışılan konular arasındaydı. Gelecek dönemin en önemli konuları arasında da bütçe açığı olacak. Bütçe açığını oluşturan en önemli kalemler arasında son yıllarda artan sosyal yardımlar yer alıyor. Diğer konu ise personel giderleri. Yani asıl merak edilen eriyen alım gücü karşısında Temmuz ayında kamu personeli ve emekliye yapılacak zamlar yer alıyor. Ancak, bu kalemler ile ilgili tasarruf paketinde bir açıklama görmedik. Sadece yeni personel alımları ile ilgili belirli kriterler yer aldı. Ücret artışları ile ilgili bilgi verilmese bile hem T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın hem de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)'nın görüşleri ara zam yapılmayacağı yönündeydi. Pakette olmayan maddelerin yanı sıra açıklanan paketinin bütçe açığını ne kadar azaltacağı yönünde bir veri de açıklanmadı. Bakan Şimşek, rakamsal beklentiye yaz aylarında OVP içerisinde yer verileceğine atıfta bulundu." diye konuştu.
ENFLASYONLA MÜCADELEYE TERS DÜŞEN KARAR
Piyasa analistlerinin tasarruf paketinin sağlayacağı fayda ile ilgili bazı tahminleri olduğuna vurgu yapan Tuğba Özay, ForInvest Yotube kanalına özel yaptığı değerlendirmede şu ifadeleri kullandı: "Açıklanan paketin bütçe açığını gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 0,5-0,7'di civarında azaltması bekleniyor. Bu haliyle de para politikasındaki sıkı duruşu mali politikalarda henüz görmemiş oluyoruz. Bu da enflasyonla mücadelenin para politikasına bırakılmaya devam edildiği anlamına geliyor. Bu durumda da önümüzdeki dönemde ilave önlemler alınmazsa bütçe açığının, gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 7'si üzerinde gerçekleşme ihtimali var. Bu anlamda da kamu tasarruf paketi çok da beklentileri karşılayan bir paket değildi. Diğer yandan, tasarruf paketinin ardından hafa içi otoyol ve köprü geçiş ücretlerine zam yapıldığı haberi geldi. Bu, doğrudan vatandaşı etkileyen bir durum. Ulaştırma ve taşımacılık maliyetlerini artıracak bu hamle nedeniyle perakendeden hizmetler sektörüne, gıdadan diğer sektörler kadar pek çok alanda fiyat artışlarını görmemiz mümkün. Bu durum aslında enflasyonla mücadele açısından büyük önem taşıyor. Fiyat artışları devam ettikçe hedeflenen enflasyon seviyesine ulaşılması ihtimalinden de uzaklaşılıyor. Gelirlerin artması bütçeye katkıda bulunacak elbette ancak, enflasyonla mücadeleye ters düşen bir karar olarak karşımıza çıkıyor."
DOLARIN CAZİBESİ BİR MİKTAR AZALDI
Son dönemlerde TL'nin değer kazanmasının da ön planda olduğunu belirten Tuğba Özay, "Yabancılar yurt içinde hisse senetlerinde alım yapmaya devam ettiler. Yabancı yatırımcı hem tahvil tarafında hem de hisse senetleri tarafında alımdalar. 10 Mayıs haftasında 84,7 milyon dolarlık net hisse alımı gerçekleştirdiler. Yabancı, yavaş yavaş gelmeye devam ediyor. Burada önemli olan ne kadar kalıcı olacakları. Devlet İç Borçlanma Senetleri tarafında da nette 2 milyar 832 milyon dolarlık bir alım yaptılar. Yurt içi yerleşiklerin 3,2 milyar dolarlık döviz mevduatı azalırken, döviz alımında doların cazibesinin bir miktar gerilediğini de söyleyebiliriz. Merkez Bankası rezervleri de 10 Mayıs haftasında bir önceki haftaya göre 7 milyar 547 milyon dolar artarak 134 milyar 402 milyon dolara çıktı. Son 3 yılın en güçlü yükselişi gerçekleşti." ifadelerini kullandı.
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu-DEİK’in ev sahipliğinde düzenlenen “Türkiye-Afrika İlişkilerindeki Engelleri Birlikte Aşma ve Stratejik Ortaklıkları Derinleştirme Yuvarlak Masa Toplantısı”, DEİK Başkanı Nail Olpak, Afrika Kalkınma Bankası Başkan Yardımcısı Bajabulile Swazi Tshabalala, DEİK/Türkiye-Afrika İş Konseyleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Abubekir Salim ve iş insanlarının katılımıyla İstanbul’da gerçekleşti.
Türkiye-Afrika ilişkilerinin güçlendirilmesi ve stratejik ortaklıkların derinleştirilmesi amacıyla iki ülke iş dünyası temsilcileri yuvarlak masa toplantısında bir araya geldi. Toplantıda, Türk iş dünyasının Afrika'daki varlığını güçlendirmek ve stratejik ortaklıkları derinleştirmek için çeşitli öneriler ve adımlar ele alınırken, Afrika Kalkınma Bankası’nın projeleri hakkında ve Türkiye-Afrika ilişkileri üzerine sunumların gerçekleştirilerek bankanın 10 yıllık yeni stratejisi tanıtıldı.
Tshabalala: “Afrika’nın öncelikli sektörlerinde Türk yatırımlarının artmasını amaçlıyoruz”
Afrika ile Türkiye arasındaki ekonomik iş birliğinin önemine vurgu yapan Afrika Kalkınma Bankası Başkan Yardımcısı Bajabulile Swazi Tshabalala, Türkiye'nin son on yılda Afrika Kalkınma Bankası’na verdiği destekten ve Türkiye'yi etkileyen zorluklara rağmen AfDB'ye olan katkılarını sürdürmesinden duydukları memnuniyeti dile getirdi. AfDB'nin yeni On Yıllık Stratejisi (TYS 2.0)’nin, 2024-2033 dönemini kapsadığını belirten Tshabalala, bu stratejinin Afrika'nın kalkınmasını desteklemek için özel sektöre odaklandığının ve Afrika'nın öncelikli sektörlerine yatırım yapılmasını amaçladığının altını çizdi.
Türk yatırımcılarına Afrika'daki altyapı ve endüstrileşme projelerinde destek sağlama konusunda AfDB’nin aktif bir rol oynadığını belirten Tshabalala, bankanın özellikle düşük gelirli ve kırılgan ülkelerde kalkınma hedeflerine ulaşmak için özel sektör katılımının artırılmasını teşvik ettiğini ve Türkiye'den bu alanda destek beklediklerini ifade etti. AfDB'nin etkinliğini artırmak için dijitalleşme gibi yeniliklere odaklandığını belirten Tshabalala, Türkiye ile olan iş birliğini güçlendirmeyi ve her iki tarafın da çıkarlarına hizmet edecek iş birliklerini hayata geçirmeyi amaçladıklarını söyledi.
Olpak: “Afrika’daki Türk yatırımlarının artması için finansman konusunda daha fazla adım atılmalı”
Türkiye'nin Afrika kıtasının kalkınması ve refahı için uzun yıllardır pek çok alanda iş birliği yaptığına dikkat çeken DEİK Başkanı Nail Olpak, iş birliğinin "kazan-kazan" ilkesi temelinde sadece ticari değil, dostluk temelli bir ilişki oluşturmayı hedeflediğini söyledi.
Türkiye ile Afrika arasındaki ticaret hacminin son yıllarda önemli bir artış göstererek 2020'de 22,6 milyar dolardan 2023'e kadar kısa bir sürede yüzde 50 artarak 32,7 milyar dolara ulaştığını ifade eden Olpak, bu artış trendinin devam etmesi ve ticaret hacminin ilk etapta 50 milyar dolara ve sonrasında 75 milyar dolara çıkarılmasının hedeflendiğini belirtti. Afrika'daki Türk yatırımlarının 10 milyar dolara, Türk müteahhitlerin üstlendiği projelerin ise 85,4 milyar dolara ulaştığını vurgulayan Olpak, bu yatırımların artırılması ve sürdürülebilir hale getirilmesi için finansman konusunda daha fazla adım atılması gerektiğine dikkat çekti.
DEİK/Türkiye-Afrika İş Konseyleri Koordinatör Başkan Yardımcısı Abubekir Salim ise Türkiye-Afrika ilişkilerindeki en önemli konuların başında proje finansmanı ve bankacılık ilişkilerinin geldiğini belirterek, özellikle altyapı yatırımlarının iki taraf için büyük fırsatlar barındırdığını söyledi. Afrika'nın hızla artan nüfusu ve mevcut altyapı yatırımlarının bu büyük ve büyüyen nüfus için yetersiz olmasının, kıtadaki altyapı yatırımlarının kalitesini ve miktarını artırma gereğini ortaya koyduğunu belirten Salim, enerji temini, telekomünikasyon ve ulaştırma gibi alanları etkileyen yetersiz altyapı yatırımlarının artırılması gerektiğini ve bu minvalde özel harcamalarda önemli artışlar yapılması gerektiğini ifade etti.
Türk firmalarının, Afrika'nın altyapı projelerine yatırım yapmaya istekli olduğunda, altyapı ihtiyaçlarını finanse etmek için yeni mekanizmalar ve araçlar bulunması gerektiğinin altını çizen Salim, toplantının ana hedeflerinden birinin Afrika Kalkınma Bankası'nın Türk iş insanlarına sunduğu fırsatlar ile banka tarafından finanse edilen projeler ve bu fonlara başvuru süreci olduğunu belirtti.
Toplantıda, Türkiye Cumhuriyeti’nin de hissedarı olduğu Afrika Kalkınma Bankası’nın bu yıl 27-31 Mayıs 2024 tarihlerinde Kenya’nın başkenti Nairobi’de düzenleyeceği 59. Yıllık Toplantıları’nın önemine değinildi. Afrika ülkelerinden ve kıta dışı ülkelerden devlet başkanları, ekonomi ve maliye bakanları, merkez bankası başkanları, kalkınma ajansları başkanları, özel sektör kuruluş başkanları ve iş dünyası temsilcileri olmak üzere 3.000’in üzerinde katılımcının beklendiği etkinlik programı dahilinde gerçekleşecek Yıllık Toplantılar kapsamında, DEİK/Türkiye-Afrika İş Konseyleri tarafından düzenlenecek, “Dirençli Ortaklar: Afrika ve Türkiye Karşılıklı Faydada Ekonomik İş Birliğini Derinleştiriyor” temalı panel ve iş görüşmelerine katılımın önemi hatırlatıldı.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda çalışmalarına devam ediyor.
Küresel tedarik zincirlerinde sosyal ve çalışma koşullarını iyileştirmeyi amaçlayan The Social & Labor Convergence Program (SLCP), Türk tekstil sektöründeki paydaşlarla ikinci kez Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği ev sahipliğinde bir araya geldi.
Sosyal uygunluk ve sürdürülebilirlik çalışmalarına büyük önem verdiklerini söyleyen Ege Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, “Uzun yıllardan bu yana yaptığımız çalışmalarla firmalarımız sürdürülebilirlik yönetimi ve karbon yönetimi, planlama ve üretim süreçleri, sosyal uygunluk kapasitelerinin güçlendirilmesinde büyük bir yol kat etti. İlk olarak 2019 yılında SLCP tanıtımına ev sahipliği yaptığımız bu eğitimin dördüncüsünü düzenledik. EHKİB olarak SLCP ile ortak çalışmalara ve iş birliğine her zaman hazırız. SLCP Doğrulaması Ticaret Bakanlığı İhracat Destekleri ‘Pazara Giriş Belgeleri’ arasına alındı. Tekstil ve konfeksiyon sektörlerinde sürdürülebilirlik, sosyal uygunluk konuları sektörümüzün en önemli meselelerinden biri ve müşterilerimizin de buna bağlı olarak sosyal uygunluk sertifikası talepleri olmaktadır.” dedi.
Başkan Sertbaş, “Ancak, sıkıntı da burada başlıyor; müşterilerimizin farklı sertifika talepleri sonucunda çok sayıda farklı denetim süreçlerinden geçmemiz gerekiyor. Bu durum zaman ve finansal açıdan önemli kayıplara neden olmaktadır. Bu nedenle, tekstil ve hazır giyim sektörlerinde hem markalara hem üreticilere getirdiği yük gittikçe artan sosyal denetimleri tek bir platformda toplayarak maliyetlerin azaltılmasını ve kaynakların daha etkin kullanılmasını sağlamak üzere başlatılan bir ortak girişim olan SLCP’nin burada gerçekleştirdiği etkinlik çok önemli. Sektör olarak çalışma koşullarına, etik konulara ve çevreye olan etkimize her zaman öncelik veriyoruz ancak firmalarımızın denetim yorgunluğuyla mücadelesi de önemli. Bu kapsamda SLCP’nin sektörümüze olumlu katkı sağlayan bir platform olduğunu düşünüyoruz.” diye konuştu.
SLCP Hakkında
The Social & Labor Convergence Program (SLCP), tesislerdeki sosyal uygunluk denetimlerinin sayısını azaltarak küresel tedarik zincirlerinde sosyal ve çalışma koşullarını iyileştirmeyi amaçlamaktadır. Hazır giyim, ev tekstili ve ayakkabı endüstrisindeki kilit paydaşlarla birlikte, bir tesisin birden fazla müşteriyle paylaşabileceği verilerini toplamak için bir araç ve sistem oluşturuldu. Inditex, PVH, H&M, Nike, Puma, C&A, GAP ve Target gibi 85'ten fazla marka ve perakendeci, SLCP veri toplama aracını benimsemiş durumda. SLCP'yi kabul eden markalar listesi her geçen gün artmakta. Bu sayede, denetim yorgunluğunu azaltmak, verileri karşılaştırma imkanı sağlamak ve kaynakları iyileştirme programlarında kullanmak mümkün hale geldi.
85'ten fazla marka ve standart sahibi kuruluş SLCP verilerini kabul ediyor
Güncel veriler ile 85'ten fazla marka ve standart sahibi kuruluş SLCP verilerini kabul etmektedir. Markaların ve onaylayan kuruluşların hangi ülke ve kategorideki SLCP verilerini kabul ettiği gibi daha fazla ayrıntı için SLCP web sitesindeki (güncel listeye https://slconvergence.org/slcp-data-acceptance) bakabilirsiniz.
SLCP'nin genişlemesi
2019’daki lansmanından bu yana hızla büyüyen SLCP, şu anda 62 ülke ve bölgede faaliyet gösteriyor ve dünya çapında SLCP’ye kaydolan tesis sayısı 13 bini aştı. 2019 yılında dünya genelinde 500 tesis doğrulama sürecini tamamlarken bu rakam 2023 de 9 bin 230’a ulaştı. 2023 yılında doğrulanmış değerlendirme sayısında bir önceki yıla göre %27’lik büyüme gerçekleşti.
Dünyada yıllar itibariyle tamamlanan doğrulama sayıları
Şimdiye kadar Türkiye’de 1300’den fazla tesis SLCP’ye kaydoldu, 2020 yılında ’de 582 tesis, 2022 yılı 825 tesis, 2023 yılında ise 1026 tesis doğrulama sürecini tamamladı. 2019 yılında Türkiye’de 82 tesis doğrulama sürecini tamamlarken bu rakam 2023 de bin 26’a ulaştı. Türkiye verilere baktığımızda istikrarlı büyümeyi gözlemleyebiliyoruz. SLCP’yi uygulamaya başlayan tesisler, uygulamaya başladıktan sonra geçirdikleri denetim sayısının ve denetimlere harcanan sürenin önemli ölçüde azaldığını, yeni alıcılarla (markalarla) çalışmaya başlamalarının kolaylaştığını bildiriyorlar.
SLCP İnsan Hakları Durum Tespiti (HRDD) Araç Kiti
SLCP İnsan Hakları Durum Tespiti (HRDD) Araç Kiti, paydaşlarımızın Birleşik Değerlendirme Çerçevesi (CAF) aracının Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi (CSDDD) dahil olmak üzere çeşitli mevzuatların talepleriyle nasıl uyumlu olduğunu anlamaları için 2023 yılında yayınlamıştır.
HRDD Araç Kiti sahip oldukları SLCP değerlendirmelerinin, şirketlerin zorunlu İnsan Hakları Durum Tespiti uygulamalarında ve tedarik zincirlerinde insan haklarına saygı gösterilmesinde kendilerini nasıl destekleyebileceğini anlamalarına yardımcı olmak için tasarlanmıştır.
Araç Kiti, OECD Hazır Giyim ve Ayakkabı için Durum Tespiti Kılavuzu, taslak Avrupa Kurumsal Sürdürülebilirlik Durum Tespiti Direktifi, Alman Tedarik Zinciri Durum Tespiti Yasası ve Uygur Zorla Çalıştırmayı Önleme Yasası'nın (UFLPA) uygulanmasında SLCP'nin katma değerini kapsamaktadır.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
İspanya’da Tüketiciler Örgütü (OCU) tarafından Avrupa genelinde 9 ülkede 29.873 otomobil kullanıcısıyla gerçekleştirilen kapsamlı ankete göre, Suzuki en sorunsuz ilk iki markadan biri oldu. Araçlarının sorunsuzluğu, sağlamlığı ve sürücü memnuniyeti açısından en yüksek ikinci puanı kazanan Suzuki, güvenilirliğini bir kez daha kanıtlamış oldu. Akıllı Hibrit teknolojisi ve üstün arazi yeteneklerine sahip, sağlam modelleriyle öne çıkan Suzuki, sorunsuzluk ve dayanıklılık alanındaki liderliğini şık tasarım ve konforlu sürüş ile birleştiriyor. Ülkemizde Doğan Trend Otomotiv tarafından temsil edilen Suzuki’nin, Avrupa’da olduğu gibi ülkemizde de sağlam ve dayanıklılığı ile öne çıkan modelleri, yeni bir otomobil sahibi olmak isteyen kullanıcılar tarafından gönül rahatlığıyla tercih ediliyor. Suzuki, ülkemizde tüm modellerinde Garantim ON’da programıyla 10 yıla varan garanti ayrıcalığı da sağlıyor.
Otomotiv endüstrisinin köklü markalarından Suzuki, üretim kalitesi ve sorunsuz otomobilleriyle dünya çapında kullanıcıların tercihi olmaya devam ediyor. Japon otomotiv markası, sektörel araştırmalarla sağlamlığını ve güvenilirliğini kanıtlıyor. Bu kapsamda Suzuki, İspanya’da Tüketiciler Örgütü (OCU) tarafından, 9 Avrupa ülkesinde toplam 29.873 otomobil kullanıcısının katıldığı araştırmayı büyük bir başarıyla tamamladı. Otomobil kullanıcılarının; araçlarının güvenilirliği, sağlamlığı ve yaşadıkları arızalar hakkındaki deneyimlerine dayanarak yapılan bağımsız araştırma sonuçlarına göre Suzuki, en düşük arıza oranına sahip, en sorunsuz otomobil markaları arasında ikinci sırada yerini aldı. Avrupa genelinde 276 otomobil modelinin yer aldığı ankette, araçların sorunsuzluğunu değerlendirmek için sadece arıza sayısı değil, aynı zamanda sağlamlığı, aracın yaşı ve kat edilen kilometre gibi dikkat çeken unsurlar da dikkate alındı. Bu değerlendirmelere göre Suzuki, ilk 2 marka arasında yer alarak sağlamlığını bir kez daha kanıtlamış oldu.
Sorunsuzlukta en yüksek puanları hibritler elde etti!
Ankette kullanıcılara yöneltilen sorular ise, otomobil satın alım sürecinden sonra kaç arıza yaşadıkları ve bu arızalardan hangilerinin kritik seviyede olduğuydu. Suzuki’nin Akıllı Hibrit Teknolojisi’ne sahip otomobilleri ile ikinci olduğu sorunsuzluk endeksi hesaplanırken, aracın kullanımını engelleyen veya güvenliğini etkileyen büyük bir arıza mı yoksa daha basit bir sorun mu olduğu dikkate alınıyor. Bu soruların cevapları, bir otomobilin sorunsuzluğunun belirlenmesini sağlıyor. Aynı zamanda bu cevaplar otomobilini değiştirmeyi düşünenler için oldukça büyük önem taşıyor. Ankete katılanların yüzde 39'u, bir aracın sorunsuzluğunun, fiyatından ve ihtiyaçlara uygun olmasından daha önemli olduğunu belirtti. Motor tipine göre, sorunsuzlukta en yüksek puanı elde eden otomobil kategorisi benzinli hibritler oldu.
Suzuki Akıllı Hibrit Teknolojisi ile öne çıkıyor!
Daha yüksek yakıt verimliliği elde etmek için Suzuki’nin geliştirdiği Akıllı Hibrit Sürüş Sistemi, hafif, kompakt bir ISG (entegre marş alternatörü) ile mükemmel şarj ve güç kaynağı performansına sahip lityum-iyon aküyle (batarya) motoru destekliyor ve şarj gerektirmiyor. Bu sistem motora, çalıştırma, hızlanma, frenleme, kayma gibi neredeyse tüm sürüş koşullarında yardımcı oluyor ve böylece enerji dengesini optimize ediyor. Bununla birlikte yakıt ekonomisinin yanı sıra alan kullanımında da tasarruf sağlayan mükemmel dengeyle bu sistem, kompakt otomobiller için en uygun hibrit sistem olarak öne çıkıyor.
Suzuki’den Garantim ON’da Programı ile 10 Yıla Varan Garanti!
Ülkemizde sunulan “Suzuki’den Garantim ON”da Programı kapsamında, garanti süresi, aracın satın alındığı tarihten itibaren başlayan 3 yıllık temel üretici garanti süresinin sona ermesi durumunda başlıyor ve Doğan Trend Otomotiv Suzuki sahiplerine toplam 10 yıla varan bir onarım güvencesi sunuyor. Ayrıca “Suzuki’den Garantim ON’da” kapsamında kullanıcılar, 10 yaşını veya 180.000 km’yi doldurmamış olan tüm 2016 ve sonrası Suzuki modellerini periyodik bakım için Suzuki Yetkili Servisleri’ne getirdiklerinde de programdan ücretsiz olarak faydalanabiliyorlar.
Suzuki Hakkında
1920 tarihinde Michio Suzuki tarafından kurulup dokuma tezgahlarıyla başlayan faaliyetini; motosiklet, otomobil, dıştan takma deniz motorları ve ATV araçları olmak üzere genişleten Suzuki Motor Corporation, günümüzün küresel ölçekteki en önemli markaları arasında yer almaktadır. Suzuki bu konumunu endüstri, tasarım, pazarlama ve inovatif alanlarda kazandığı başarılarla taçlandırırken, insan hayatını kolaylaştıran ve teknolojiye yön veren birçok yeniliğe imza atmaya da devam etmektedir. Suzuki otomobilleri ve motosikletleri ile Suzuki deniz motorları, ülkemizde Doğan Holding’e bağlı Doğan Trend Otomotiv tarafından temsil edilmektedir.
Doğan Trend Otomotiv Hakkında
Doğan Trend Otomotiv Ticaret Hizmet ve Teknoloji A.Ş., Doğan Holding çatısı altında otomotiv ve mobilite alanlarında faaliyet gösteriyor. 1961 yılında otomotiv ticareti yapmaya başlayan Doğan Grubu’nun 60 yıllık deneyimiyle; bünyesinde Suzuki, Suzuki Marine, Piaggio, Vespa, Moto Guzzi, Aprilia, KYMCO, Wallbox, Silence ve MG gibi markalarının distribütörlüğünü barındırmaktadır. İkinci el ve perakende satış hizmetleri kapsamında suvmarket.com, vespastoreturkey.com ve scootermarket.com markalarıyla sektörde kiralama operasyonları ve e-ticaret alanında varlığını sürdürmeye ve büyümeye devam etmektedir. Teknolojik, müşteri odaklı ve keyifli bir deneyim sunan markaları tüketicilerle buluşturuyor. Marka temsilciliklerinin yanısıra ülke çapında bayileri ve perakende satış-servis noktaları ile kiralama operasyonları da bulunan Doğan Trend Otomotiv hakkındaki güncel bilgilere www.dogantrend.com adresinden ulaşılabiliyor.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak, Dünya Arı Günü'nde tarım ilaçlarının kontrollü kullanılması konusunda çağrı yaptı. Altıparmak, "Bir bal arısı polen ve nektar toplamak için kovanından 80 km² alanda uçabiliyor. Olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve balın kalitesine zarar veren iki önemli etken. Çiftçilerimiz, iyi tarım ilacı kullanımı ve ilaçlamanın arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapılması konularında teşvik edilmeli ve denetlenmeli" dedi.
Arılar, insan neslinin devamı için kritik öneme sahip canlılardır. Arıların 100 milyon yıldır dünyada olduğu kabul ediliyor. İnsanlığın tarihi ise sadece 300 bin yıl. Soframıza gelen her 3 gıdadan biri arılar sayesinde üretiliyor; gıdaların yüzde 90'ı, 82 farklı bitki türünden elde ediliyor. Bu 82 türün 63'ü ise arılar tarafından tozlaştırılarak tohumları çevreye saçılıyor. İklim değişikliği, yanlış, bilinçsiz ve kontrolsüz tarımsal ilaçlama, kirli su kaynakları gibi olumsuz etkenler arı popülasyonunu azaltırken, bizleri de çok değerli bir besin kaynağı olan arı ürünlerinden mahrum bırakıyor. Oysa dünya üzerinde bozulmadan, değerlerini koruyarak uzun yıllar kalabilen ender besinlerden biridir bal...
Arıların önemini vurgulamak ve bu konuda farkındalık yaratmak için tüm dünyada her yıl 20 Mayıs, "Dünya Arı Günü" olarak kutlanıyor. Yarım asıra yakın bir süredir, arılar ve arıcılığın geliştirilmesi için çaba sarf eden Türkiye'nin bir numaralı bal markası Balparmak' ın Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak da Dünya Arı Günü'nde bu konuya dikkat çekti. Altıparmak, "Bir bal arısı polen ve nektar toplamak için kovanından 80 km² alanda uçabiliyor. Bu nedenle olumsuz çevre koşulları ve tarım alanlarının kontrolsüz ilaçlanması, arı popülasyonuna ve arı ürünlerinin kalitesine önemli oranda etki ediyor. Doğanın sürdürülebilirliği için ciddi önlemler alınması gerekiyor" dedi.
Doğayla dost, ekolojik tarım ilaçlarının kullanımı teşvik edilmeli
Arı varlığının korunması için acil önlem alınması gerektiğine işaret eden Altıparmak, çiftçilerin, iyi tarım ilacı kullanımı ve ilaçlamanın arıların uçmayacağı gece saatlerinde yapılması konularında teşvik edilebileceğini belirtti. Kamu otoritelerinin bu konudaki denetimleri artırmasının da önemini vurgulayan Altıparmak, "Ekosisteme ciddi etkileri olan tarım ilaçları maalesef ülkemizde de yaygın bir şekilde kullanılıyor. Zehirli kimyasallar içeren ilaçlar kullanmayan, doğayla uyumlu ekolojik üretim yapan üreticilerin desteklenmesi ve çoğalması bu nedenle çok önemli. İlgili kurumlar ve karar vericiler, bu konudaki yaptırımları ülkemizde de hızlıca uygulamalı, denetim ve bilinçlendirme çalışmalarına ağırlık vermeli ve ekolojik, doğayla dost, sürdürülebilir yöntemleri teşvik etmeli" şeklinde konuştu.
Dünyanın en kadim emekçileri olan arıların günü kutlu olsun!
Arıların, yeryüzünün en eski sakinlerinden biri olduğunu vurgulayan Altıparmak, şunları söyledi: "Dünyadaki varlıkları insanoğlundan da öncesine dayanan ve dünyayı tam anlamıyla "çekip çeviren" arılara ne kadar teşekkür etsek az... Arıları korumak adına atacağımız doğru adımlarla, sadece onların değil; tüm dünyanın geleceği için daha iyi koşullar yaratmak mümkün! Çünkü arı olmazsa tozlaşma olmaz, bitki olmaz, hayvan olmaz, sonunda da insan olmaz. Dünyanın en lezzetli doğal besinlerinden birinin üreticisi olan arılar, sıra dışı yaşam döngüleri ve koloni yapılarıyla, canlılar aleminin en merak uyandırıcı varlıkları arasında yer alıyor. Bu minik canlılar, yaşam döngüleri boyunca doğanın sürdürülebilirliğine önemli bir katkı sunuyor. Arı popülasyonunun gezegenimizdeki rolünü tüm nesillere anlatabilmek için hala atılması gereken çok fazla adım var. 2017 yılından beri her yıl, dünya genelinde düzenlenen Dünya Arı Günü kutlamaları, şimdiye dek arı ve ekosistem ilişkisine dair farkındalık yaratmak amacıyla atılmış en kapsamlı adımlar arasında yer alıyor."
Arıcılık mesleği hileli ballar yüzünden yaşlanıyor!
Arıcıların, piyasada satılan hileli ballardan dolayı oluşan haksız rekabetle başa çıkmakta zorlandıklarını kaydeden Altıparmak, "Yaklaşık yarım asırdır arıların varlığının korunması ve arıcılık mesleğinin gelişimi için çalışıyoruz, balda yapılan hileler nedeniyle tüketici kadar, işini alın teriyle yapan emektar arıcılar da zarar görüyor. Türkiye, arı popülasyonu bakımından dünyanın ilk on ülkesi arasında yer alıyor. Arıcılık ülkemizde yan ürünleriyle beraber oldukça geniş bir istihdam ortamı sağlıyor. Arıcılığın babadan evlatlara geçmesi, ailenin arıcılıktan geçimini sağlaması çok önemli. Oldukça meşakkatli olan bu mesleğe bir de mücadele edilmesi gereken taklit ve tağşiş sorunu eklendi. İşini hakkıyla yapan arıcılarımız, piyasada satılan hileli ballarla rekabet etmeye çalışıyor. Bu yorucu mücadele nedeniyle zaten zorlu olan mesleğin karlılığı da azalmaya başladığı için arıcılık artık genç aileler tarafından tercih edilmiyor, yani arıcılık mesleği yaşlanıyor. Bu riski görüp, 2018 yılında Balparmak Arıcılık Akademisini hayata geçirerek kadın ve genç arıcıların mesleğe kazandırılması misyonunu üstlendik. Kırsal kalkınma bölgelerindeki kadın ve gençlerin arıcılığa kazandırılması ve arıcılık mesleğinin sürdürülebilirliğine destek olmayı amaçladık. Bugüne kadar yüz yüze eğitimlerle 700, online eğitimlerle de 700'den fazla kadın ve gence ulaşmayı başardık. Eğitimlerimizde, katma değerli arı ürünlerinin daha verimli ve kaliteli bir şekilde üretilmesinin yanı sıra, modern arıcılık teknikleri eğitimleriyle arıcılıkta verimliliği ve kaliteyi artırmaya yönelik olarak 'doğru bilinen yanlışları' düzeltmeye çalışıyoruz. Eğitimlerimiz sayesinde arıcılık mesleğini genç nesillere özendirmeyi ve hane gelirlerini artırmayı amaçlıyoruz" dedi.
En fazla hileye maruz kalan gıda ürünü bal
EFSA tarafından yapılan araştırmaya göre, gıda ürünleri arasında en fazla hileye maruz kalanlardan biri olan balın, doğalına ulaşmak ve sofralara sunulana kadar doğallığını korumak için büyük mücadele verdiklerini vurgulayan Altıparmak, balda taklit ve tağşişin, yani hilenin analiz edilmesi konusunda tüm dünyada bir ilk olan buluşlar gerçekleştirdiklerini belirtti. Gıda güvenliğini, markalaşmanın temel unsuru olarak gördüğünü belirten Altıparmak, sözlerine şöyle devam etti: "Ülkemizde açıkta satılan ballar veya denetim eksiği olan ürünlerin raflarda yer almasıyla mücadele ediyoruz. Balparmak AR-GE Merkezimize yaptığımız teknolojik yatırımlar ve farklı disiplinlerden oluşan uzman akademisyen kadromuz sayesinde hileli bal olarak kayıtlara geçen mısır, pancar, pirinç, agave gibi şeker şuruplarından elde edilen ve bal diye satılan her türlü ürünü tespit edebiliyoruz. Ayrıca bu şuruplardan elde edilen hileli bala gerçek bal algısı vermek amacıyla katılan gıda boyalarını ve enzim katkılarının varlığını, doğruluğu yüksek ve hassas bir formatta tespit edebiliyoruz. Bu mücadeleyi hem tüketiciyi korumak hem de işini hakkıyla, alın teriyle yapan arıcının emeğini korumak için veriyoruz" dedi.
EDİTÖRE NOT:
Dünya Arı Günü nasıl doğdu?
Dünya Arı Günü, arı ve yaşam arasındaki bağın önemine dikkat çekmek amacıyla çeşitli etkinliklerle kutlanmakta olan özel bir zaman dilimini oluşturuyor. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından ilan edilen Dünya Arı Günü, yaz mevsiminin yaklaştığı ve arı popülasyonlarının doğaya akın ettiği mayıs ayında kutlanıyor. Dünya Arı Günü kutlamaları, her yıl 20 Mayıs'ta gerçekleştiriliyor. Bu tarihin Dünya Arı Günü ilan edilmesinde, modern arıcılığın babası olarak bilinen Slovenyalı Apiarist Anton Janša'nın doğum günü olması temel nedeni oluşturuyor. Bunun özel bir gün olarak kutlanmaya başlamasında ise 2030 yıl bitimine kadar ulaşılması amaçlanan BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri önemli bir rol oynuyor. Bu evrensel eylem çağrısı, ekosistemin ve biyolojik çeşitliliğin korunması adına tüm ülkeleri harekete geçmeye davet ediyor. 20 Mayıs'ın Dünya Arı Günü olarak kutlanması; 20 Aralık 2017 tarihinde düzenlenen BM Genel Kurulu toplantısında oy birliği ile kabul edildi. Arı ve insan yaşamının tüm alanlarda sıkı bir bağa sahip olmasından hareketle Kurul'da sunulan karar tasarısı, 115 ülkenin ortak katılımıyla büyük bir destek gördü. 2021'de dördüncü kez kutlanan 20 Mayıs Dünya Arı Günü, hemen hemen tüm ülkelerde her yıl daha büyük organizasyonlarla kutlanmaya devam ediyor. Arılar besinlerini elde etmek amacıyla çiçekten çiçeğe gezerken, aynı zamanda bitkilerdeki tozlaşmaya da aracılık ediyor. Hatta yeryüzündeki polen alışverişinin büyük çoğunluğunu sağlayarak, ekosistemin devamlılığında en kritik rolü oynuyor. Arıların tüm bu faaliyetleri, insanlar tarafından en sık tüketilen besinlerin yüzde 70'inin üretilmesini sağlıyor. Bu da tükettiğimiz hemen her öğünü arılara borçlu olduğumuz anlamına geliyor. Arıların yok olması durumunda, bitkilerin tozlaşmasında yüzde 80'e kadar azalma olacağı tahmin ediliyor. Bu da çiçekli bitkiler (meyve, sebze vb.) başta olmak üzere pek çok flora üyesinin, soylarının hızla tükeneceğini gösteriyor. Bitki soyları bu denli tükendiğinde, yeryüzündeki doğal yaşamın yanı sıra insan hayatında da olumsuz yönde büyük değişimlerin olacağı kaçınılmaz görünüyor. Kısacası; bu yönden bakıldığında arı kelimesinin karşılığını hem "saflık" hem de "hayat" oluşturuyor!
Arıları nasıl koruyabiliriz?
" Ev ve bahçelerde böcek ilacı kullanımı azaltılmalı.
" Plansız şehirleşmenin önüne geçilmeli ve doğal alanların korunması sağlanmalı.
" Tarımda zirai ilaçlama azaltılmalı ve iyi tarım uygulamaları yaygınlaştırılmalı.
" İklim değişikliğine karşı ülke çapında stratejik önlemler alınmalı.
" Yeni nesillerde doğa bilincinin yerleşmesi amacıyla programlar ve etkinlikler düzenlenmeli.
" Arıcılık faaliyetleri için daha fazla teşvik oluşturulmalı.
" Tarım ve peyzaj alanlarının yanı sıra mülklere ait bahçelerde ve balkonlarda da arıların faydalanabileceği çiçekli bitkilerin ekimi yaygınlaştırılmalı.
Toplumdaki arı korkusunun yenilmesi adına kamu, arıların savunma mekanizmasına dair daha çok bilinçlendirilmeli.
Balparmak hakkında:
Tüketicisine sunduğu kalite standardı ile farklılaşan, balın ve arı ürünlerinin doğallığını ve saflığını koruyarak hak ettiği en yüksek değere çıkarmak misyonuyla çalışan Balparmak, bu anlamda sektörün öncülüğünü üstleniyor. Gıda güvenliği konusunda uluslararası standartlara göre çalışan Balparmak, FSSC 22000 (FoodSafetySystemCertification) ve BRCGS (British RetailConsortium Global Standarts) gibi uluslararası gıda güvenliği sistemleri sertifikalarına da sahip. Türkiye'nin bal ve diğer arı ürünleri alanındaki ilk, gıda alanında 8'inci AR-GE Merkezi'ne sahip olan Balparmak; TÜRKAK tarafından akredite olan Bal ve Diğer Arı Ürünleri Araştırma ve Kalite Kontrol Laboratuvarı sayesinde, tüketicilerine sunduğu ürünlerini en az 100 parametrede analiz ediyor.
Siparişleriniz sadece "1 saat" içerisinde hesabınızda.
Siparişlerinizin gönderimi, aynı gün içerisinde yapılır.
256-bit şifreleme ve 3D Secure ile güvenli ödeme.
Ürünlerimizin tümü sertifikalı ve orijinaldir.