Tüm Alışverişlerinizde Kargo Bedava.
Sepetiniz Boş
Görünüşe göre henüz seçim yapmamışsınAlışverişe Başla
ürün bulundu.
Altın ve Dolara yön veren güncel finans haberlerini kaçırma...
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Meta, dolandırıcılıkları önlemeye yardımcı olmak ve başkasının eline geçmiş hesapların kurtarılma sürecini hızlandırmak için yüz tanıma teknolojisinden yararlanan yeni güvenlik önlemlerini dünya çapında tanıttı.
Dolandırıcıların, tespit edilmemek için sürekli olarak taktiklerini geliştirdiğinin farkında olan Meta, insanların bu tehditlere karşı daha iyi korunmasını sağlamak ve kötü niyetli kişilerin kullanıcıları kandırmasını zorlaştırmak amacıyla mevcut savunmalarını geliştirerek yeni teknolojiler üretmeye devam ediyor.
Meta’nın ele aldığı en büyük tehditlerden biri ise, tanınmış kişilerin görsellerinin, yanıltıcı reklamlarla kullanıcıları kandırmak için kullanıldığı dolandırıcılık taktiği. Pek çok yasal reklamda da tanınmış kişiler yer alsa da, onları taklit eden reklamlar genellikle gerçekçi görünmek için tasarlandığından, bu durum onları tespit etmeyi zorlaştırıyor. Meta’nın reklam değerlendirmeleri, platformlarında her gün yayınlanan milyonlarca reklamı incelemek için büyük ölçüde otomatikleştirilmiş teknolojiye dayanıyor. Makine öğrenimi sınıflandırıcıları, her reklamın metin, görsel ve video gibi çeşitli bileşenlerini analiz ederek, Meta’nın reklam ilkelerini ihlal edebilecek potansiyel dolandırıcılıkları tespit etmeye çalışıyor.
Bu süreci desteklemek için Meta, şüpheli içeriklerdeki tanınmış kişilerin yüzlerini, bu kişilerin Facebook ve Instagram’daki doğrulanmış profil fotoğraflarıyla karşılaştırarak bu reklamları tespit etmek ve engellemek için yüz tanıma teknolojisini kullanıyor. Bir eşleşme, reklamın dolandırıcılık olduğunu doğrularsa, reklam hemen engelleniyor. Bu süreçte kullanılan tüm yüz verileri, sonuç ne olursa olsun hemen siliniyor. Türkiye de dahil olmak üzere pek çok ülkede, tanınmış kişiler, otomatik olarak yüz tanıma korumasına dahil ediliyor, ancak tercihleri doğrultusunda bu koruma özelliğini kapatabiliyorlar.
Daha hızlı ve güvenli hesap kurtarma
Meta ayrıca, kullanıcıların Facebook veya Instagram hesaplarına erişimi yeniden sağlamak için yeni bir yöntem olarak video ile doğrulama özelliğini tanıttı. Bir hesabın başkasının eline geçmiş olabileceğinden şüphelenildiğinde, kullanıcılar artık kimliklerini kısa bir video ile doğrulama seçeneğine sahip. İsteğe bağlı olan bu yöntem, geleneksel belgelere dayalı doğrulamalara kıyasla daha hızlı ve güvenli bir alternatif sunuyor.
Meta, gizliliği ön planda tutan yaklaşımının bir parçası olarak, bu tek seferlik karşılaştırmalarda kullanılan tüm yüz verilerini işlem tamamlandıktan sonra derhal siliyor ve verileri başka bir amaçla saklamıyor veya yeniden kullanmıyor. Kimlik doğrulama için kullanılan videolar ise süreç boyunca şifreleniyor ve asla paylaşılmıyor.
Tüm bu özellikler, Meta’nın kapsamlı gizlilik ve risk değerlendirme süreçlerinden geçiriliyor ve kullanıcı eğitimi gibi güvenlik önlemleri içeriyor. Meta, çevrimiçi dolandırıcılıkla mücadele çabalarını sürdürürken, yüz tanıma teknolojisinin sorumlu ve gizlilik odaklı bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla düzenleyici kurumlar ve sektör uzmanlarıyla iş birliği yapmaya devam ediyor.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Petroleum Istanbul, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde, sektörünün devleriyle birlikte bir kez daha ziyaretçilerini ağırladı. Sektöre yön veren oturumların gerçekleştiği, ürün ve hizmetlerin sunulduğu fuar, renkli gösterilere de ev sahipliği yaptı. Zeren Group Holding enerji grubu iştiraklerinden biri olan Alpet Türkiye, renkli standıyla rekor ziyaretçi sayısına ulaşarak, fuarın en dikkat çeken şirketlerinden biri oldu. Alpet, fuar alanında istasyon konseptine uygun olarak tasarladığı standında, ziyaretçilere gerçek bir istasyon deneyimi sundu. Fuar kapsamında düzenlenen "Mobilitenin Geleceğinde Yakıt Dışı Perakende ve Hizmetler" başlıklı oturumda Alpet Satış ve Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Okan Ekinci, konuşmacı olarak yer aldı. The Retail Marketeers Kurucu ve Yönetici Ortağı Christian Warning'in moderatörlüğündeki oturumda Ekinci, değişen tüketici alışkanlıkları, akaryakıt dışı perakendenin yükselen rolü ve mobilitenin geleceği hakkında değerlendirmelerde bulundu.
1997 yılından bu yana dünya ülkelerinden katılımcıların beğenisine sunulan Petroleum İstanbul fuarına yönelik açıklama yapan Alpet Türkiye Genel Müdürü Fidan Bayındır, "Alpet olarak, yaklaşık 30 yıldır sektörünün başrol oyuncularını buluşturan Petroleum Istanbul'da bir kez daha yer aldık. Enerji sektörünün geleceğine yön veren, enerji çözümleri, yükselen trendler, inovasyon ve en yeni teknolojik ürün ve hizmetlerin sergilendiği böylesine kapsamlı bir fuarda bulunmak bizim için hem gurur hem keyif verici oluyor. Petroleum İstanbul, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını özel sektörle bir araya getirmesinin yanı sıra ulusal, bölgesel ve uluslararası enerji şirketleri için önemli bir iş birliği platformu olma özelliği taşıyor. Katılımcılara ve ziyaretçilere oldukça verimli bir ticaret ortamı sağlayan ve tüm dünyanın ilgisini çeken bu stratejik fuarın, İstanbul'da yapılıyor olması bizim için ayrı bir gurur kaynağı" dedi.
"Depolama kapasitemiz ve kaliteli hizmet anlayışımızla sektörde fark yaratıyoruz"
Türkiye'nin, kendi bölgesinin enerji merkezi olma yolunda ilerlediğinin altını çizen Bayındır, "Ülkemizin, kendi bölgesindeki konumunu güçlendiren, çok ciddi yatırımlara imza atıyoruz. Bilhassa Zeren Group'un Alpet Türkiye'yi satın almasının ardından büyük bir ivmelenme yaşadık. Şu an yaklaşık 250 bin tonluk bir depolama kapasitesine sahibiz. Bu da bizi, Türkiye'deki en büyük kapasitelere sahip dağıtım şirketlerinden biri yapıyor. Terminallerimiz ve depo yatırımlarımız, pazar payımızı artıran en temel unsurlar. Ancak bizi bilinir kılan ilkelerin başında, müşterilerimize en iyi hizmet kalitesini sunuyor olmamız geliyor. Bu duruş, ciromuzun artmasında da etkili oluyor" dedi.
"Hedefimiz: Alpet'i sektörün tartışmasız lideri yapmak"
Bayındır sözlerini şöyle sürdürdü: "Elde ettiğimiz yatırım desteği, güçlü ekibimiz, marka gücümüz ve yaptığımız çalışmalar bize sürdürülebilir bir başarı sağlayacağımıza dair güven veriyor. Kendimize olan inancımız tam. Ben her zaman, 'yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır' diyorum. Bayilerimize de bu yaklaşımımı bütün şeffaflığıyla anlatıyorum. Güven, sektörümüzün en önemli sacayaklarından biri. Müşterilerimizle geliştirdiğimiz güven bağını, bayilerimizin desteğiyle her geçen gün daha da büyütüyoruz. Öte yandan arkamızdaki güçlü holding desteğiyle, yatırımlarımızı en iyi sonuçlara dönüştürmeyi ve Türkiye genelinde bulunan 2025 yılı sonuna kadar, sürdürülebilir büyüme yolculuğumuza ivme kazandırmayı arzuluyoruz. Alpet'i sektörde 'tartışmasız lider' konumuna taşıma hedefimizden hareketle, 2026 sonu itibarıyla mevcut kapasitemizi de ikiye katlayacağımıza inanıyorum.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
EY (Ernst & Young), Küresel CPO 2025 Araştırması'nı yayımladı. Araştırmaya göre; 2025'in dinamik dünyasında üst düzey satın alma yöneticileri (CPO'lar), hızlanan teknolojik yeniliklerin, jeopolitik değişikliklerin ve artan çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) standartlarının şekillendirdiği bir ortamda aktif roller üstlenerek liderliklerini sürdürüyorlar. Küresel değişimlerin bir araya gelmesi ise şirketlere ve CPO'lara hem zorluklar hem de bazı fırsatlar sunuyor.
Uluslararası danışmanlık hizmetleri şirketi EY tarafından hazırlanan, Türkiye'den de üst düzey satın alma yöneticilerinin katıldığı Küresel CPO 2025 Araştırması'nın sonuçları; dünya genelinde önde gelen şirketlerin satın alma alanındaki içgörülerini ve değerlendirmelerini yansıtıyor.
Araştırmaya göre, 2025'in dinamik dünyasında, üst düzey satın alma yöneticileri (CPO'lar), teknolojik yenilikler, jeopolitik değişiklikler ve artan çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) standartlarının şekillendirdiği bir ortamda liderliklerini daha ön saflarda yer alarak sürdürüyorlar. Küresel faktörlerin bir araya gelmesi hem zorluklar hem de fırsatlar sunuyor ve ayrıca araştırmada pandemi sonrasındaki dönemde stratejik üçüncü taraf iş birliklerinin ve yenilikçi teknolojilere ilişkin satın alma yeteneklerinin de artan öneminin altı çiziliyor.
Bu durum karşısında CPO'ların; şirketlerin tedarik zinciri operasyonlarına yönelik yatırım yapmaya ve bu süreçleri dönüştürmeye devam edeceği, dijital araçları ve geliştirilmiş yetkinliklerini kullanarak sürdürülebilir büyümeyi destekleyebileceği öngörülüyor.
CPO'lar stratejilerini uzun vadeli değer sağlamaya yönlendiriyor
EY araştırmasına göre; enflasyon, ticaret politikaları, değişen piyasa koşulları, artan maliyetler ve ekonomik istikrarsızlık satın alma stratejilerinin yeniden gözden geçirilmesine neden olurken, bu faktörler küresel çaptaki satın alma liderlerinin en öncelikli endişeleri olarak öne çıkıyor. Ekonomik baskıları yönetmeye yönelik bu yaklaşım, piyasa dalgalanmalarının üstesinden gelebilmek için daha etkili kurumsal tedarik zinciri stratejilerine duyulan ihtiyacın altını çiziyor.
Ayrıca araştırma, politika yapıcıların ekonomik rekabet gücü ve egemenliği sağlamaya yardımcı olacak politikaları güçlendirme, ticari korumacılığı ve sanayi politikalarını genişletme olasılığının yüksek olduğunu vurguluyor. Bu eğilimin, tedarikçi konumlandırmalarını çeşitlendirmesi ve enflasyonist baskıları sürdürmesi sebebiyle şirketlerin satın alım faaliyetlerini etkileyebileceği öngörülüyor. Son olarak süregelen jeopolitik rekabetler ise, küresel ekonomiyi daha karmaşık hale getirerek ve sınır ötesi iş operasyonları için rekabet ortamı oluşturarak şirketlerin ürün tedarik edebilecekleri pazarları etkileyebileceğinden bahsediliyor.
CPO'lar şirketlerinde verimliliği ve değeri artırmak için yeteneklere yatırımı önceliklendiriyor
Araştırmaya katılan CPO'ların %84'ü, tedarik zinciri departmanındaki yetenek ve becerilerin geliştirilmesini şirketlerinde uzun vadeli değer sağlanması için bir öncelik olarak belirtiyor. Ancak CPO'lar güçlü yetenekleri elde tutma, geliştirme ve çekme konusunda bazı zorluklarla karşılaşıyorlar. Bu nedenle, CPO'ların satın alma profesyonellerine yönelik stratejilerini belirlerken etkili bir iş gücü oluşmasını sağlamak için yetenek liderleriyle birlikte çalışması önem taşıyor.
Araştırmaya katılan CPO'ların %80'i, önümüzdeki yılda satın alma yetkinliklerini geliştirmek için üç ana strateji uygulamayı planladığını belirtiyor. Bu stratejiler; verimliliğin artırılmasına yönelik süreçlerin geliştirilmesi (%85), profesyonel eğitim ve gelişim programlarıyla satın alma ekiplerinin yetkinliklerinin güçlendirilmesi (%82) ve iş operasyonlarını iyileştirmede geliştirilmiş teknoloji çözümlerinden faydalanılması (%81) olarak sıralanıyor. Ayrıca en iyi yetenekleri çekmek ve elde tutmak için araştırmaya katılan CPO'ların %70'i, kariyer gelişim yolları ve terfi fırsatları sunmayı da önceliklendiriyor.
CPO'lar rekabet avantajı elde etmek için yapay zekâya ve dijital araçlara yöneliyor
Araştırmaya katılan küresel CPO'ların sadece %36'sı günümüzde GenAI teknolojisini etkin bir şekilde kullanırken, önümüzdeki üç yıl içinde çoğunluğunun (%80), departmanlarının verimliliğini artırmak için bazı süreçlerde üretken yapay zekâ (GenAI) kullanmayı planladığı görülüyor. İş operasyonlarında; sözleşme süreci yönetiminden (%19), dijital analiz (%17), risk ve uyum değerlendirmesi gibi (%15) konulara kadar GenAI çözümlerini kullanmayı planladıkları belirtiliyor. Ayrıca; CPO'ların önümüzdeki üç yıl içinde, gelişmiş veri analitiği, robotik süreç otomasyonu, makine öğrenimi ve kullanıcı deneyimi gibi alanlara da odaklanması bekleniyor. Bununla birlikte, araştırmaya katılan CPO'ların yarısından çoğu (%59) teknolojik gelişim için ayrılan bütçelerinin %6 ile %15 arasında olduğunu belirtiyor.
CPO'lar satın alma stratejilerini sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumlu hale getiriyor
Araştırmaya göre; tedarik ve satın alma süreçlerinde, sürdürülebilirliğin önemi giderek artıyor. Araştırmaya katılan CPO'ların %42'si sürdürülebilirliği, önümüzdeki yılın tedarik stratejilerinde en önemli üç konudan biri olarak belirtiyor. Kısa vadede CPO'lar öncelikle değer, tasarruf, tedarikçi esnekliği ve tedarikçi performansı gibi geleneksel ölçütlere odaklanırken; CPO'ların %75'i uzun vadede enflasyon, piyasa koşulları, tedarik zinciri riski ve düzenleyici değişiklikler gibi zorluklara rağmen, sürdürülebilirlik odaklı uygulamaları benimsemeyi planlıyor. Bununla birlikte, satın alma süreci kapsamında sürdürülebilirlik için bütçe ayrılmasıyla ilgili olarak, katılımcıların %51'i kuruluşlarının sürdürülebilirlik hedefleri üzerinde önemli bir etki yaratmak için yeterli fon ayırdığını düşünüyor. Ancak, sürdürülebilirlik fonlarının şirketin sürdürülebilirlik hedeflerini etkili bir şekilde destekleyip desteklenmediğinin göz önünde bulundurulması gerekiyor.
EY araştırmasına göre, CPO'ların şirketlerinin büyümesinde destek olabilecekleri beş adım şu şekilde sıralanıyor:
1. Pazarda öne çıkılması: Hızlı bir şekilde uyum sağlamak, toplam sahip olma maliyetini belirlemek ve üçüncü taraf harcamalarınının sağlayabileceği değerleri belirlemek için yapay zekâ destekli kategori yönetimi ve stratejik kaynak sağlama olanaklarından yararlanılmalıdır.
2. Yapay zekânın gücünden yararlanılması: İş operasyonlarında yapay zekâ, analitik ve kullanıcı deneyimi (UX) çözümlerinin uygulanması yoluyla otomasyon, hız, verimlilik ve pazar değişikliklerine karşı daha hızlı yanıt verilmesini sağlayacaktır.
3. Yetenek gelişimine yatırım yapılması: Profesyonel eğitim, gelişim ve rotasyon programları gibi çalışanların tam potansiyellerine ulaşmalarını sağlayacak yeni teşvikler yoluyla yetenek, beceri ve kariyer gelişimi desteklenmelidir.
4. Uzun vadeli sürdürülebilirliğe odaklanılması: Etkiyi ve değeri en üst düzeye çıkarmak için tedarik zinciri sürdürülebilirliği girişimleri, organizasyonun öncelikli hedefleriyle uyumlu hale getirilmelidir.
5. İş ortaklığı geliştirilmesi: Tedarikçilerin inovasyon, verimlilik ve değer sağlama potansiyelini açığa çıkarmak için paydaşlara yönelik güvenilir ve stratejik ortaklıklar geliştirilmelidir.
EY Türkiye Tedarik Zinciri ve Operasyonlar Danışmanlığı Lideri ve Şirket Ortağı Arda Karaçelebi araştırma ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu: "EY Küresel CPO 2025 Araştırması'na göre; satın alma liderlerinin (CPO) birçok faktörün şekillendirdiği dinamik dünyada yol haritalarını çizebilmek için maliyetleri optimize etmek gibi yalnızca kısa vadeli konulara odaklanmakla kalmayıp, uzun vadede gelişen teknolojilerden ve veriye dayalı içgörülerden yararlanmak, yetkinlikleri geliştirmek, aynı zamanda tedarik zinciri boyunca inovasyon, sürdürülebilirlik ve esneklik gibi konuları teşvik etmeleri gerekiyor. EY araştırması satın almanın geleceğinin, geleneksel sınırların ötesinde değer sağlama kapasitesine sahip olduğunu vurgulayarak kuruluşları giderek daha karmaşık ve dinamik hale gelen bir pazar ortamında başarılı olmaları için CPO'ların uygulayabileceği 5 adımı öne çıkarıyor. Başarıya ulaşmak için esneklik, hız ve verimlilik ihtiyacı yapay zeka ile beraber yarınımızı şekillendiriyor."
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Otomotiv satış sonrası hizmetleri ile sigorta sektörünün en önemli paydaşlarından biri olarak RS Otomotiv Grubu, geleneksel hale getirdiği Sigorta Sektörü Plaj Voleybolu Turnuvası'nı, bu yıl "Beach Volley MasteRS" adıyla gerçekleştiriyor. 17-19 Mayıs tarihleri arasında İBB Maltepe Tesisleri'nde düzenlenecek organizasyona bu yıl da sektörden yüksek katılım sağlanması bekleniyor.
Gelenekselleşen turnuvada, yine tüm sigorta sektöründen kadın ve erkek takımların buluşması hedeflenirken, sadece sigorta sektörü ekiplerinin yer alacağı spor karşılaşmalarına geçtiğimiz yıl 25 şirketten 40 takım başvurusu toplandı. Bu yıl da büyük ilgi ve katılım beklediklerini ileten RS Otomotiv Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ünal Ünaldı, "Rekabet, dostluğun sigortasıdır diyerek yola çıkmıştık ve yoğun istek üzerine turnuvamızı gelenekselleştirdik. 17-18-19 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirilecek turnuvada, yine 19 Mayıs vesilesiyle Ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK'ü anacağız" dedi. Kadın ve erkek takımlardan kazananlar arasında oynanacak Süper Kupa ise yine unutulmaz anlara sahne olacak. Kadın takımların sponsoru Tur Assist, erkek takımların sponsoru ise RS Servis olacak.
Bu yıl Beach Volley MasteRS adıyla düzenlenen turnuvaya, "Takımını Topla Gel" sloganıyla rsevents.com.tr/plaj-voleybolu-basvurusu/ web adresi üzerinden katılım sağlanıyor.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Premium segmentin en yenilikçi markası DS Automobiles, 10 yıldır Formula E'de elde ettiği üstün bilgi birikimini yol otomobillerinde kullanıyor. Fransız markanın yeni %100 elektrikli N°8 modeli, doğrudan Formula E'den alınan birçok teknolojiyi bünyesinde barındırıyor. DS Automobiles'in öncü ve yenilikçi yaklaşımı, gerek ABB FIA Formula E'de yarış pistlerinde, gerekse de Formula E'den ilham alan teknolojilerle yol otomobillerinde kendini gösteriyor.
Motor sporları yol otomobillerine yönelik araştırma ve geliştirmelerin hızlandırılmasında önemli bir rol oynuyor. Bu noktada DS Automobiles, 2015 yılında ABB FIA Formula E Dünya Şampiyonası'na katılan ilk premium otomotiv markası olarak bugün sportif macerasını yenilikçi ve tamamen elektrikli bir yarış serisinde sürdürmeye devam ediyor. Ayrıca DS Automobiles, öncü ve yenilikçi yaklaşımını yol otomobillerinde de hem fiziksel parçalar hem de yazılım açısından bu alandaki teknoloji transferinden yararlanarak pekiştiriyor.
Yeni DS N°8 750 km'ye varan menzil sunuyor!
Yeni DS N°8, 750 kilometreye varan (WLTP döngüsünde) rekor bir karma menzil ortaya koyarken, dünya çapındaki yarış pistlerinden elde edilen teknolojik bilgi birikiminden de doğrudan yararlanıyor. Formula E'nin kilit unsurlarından biri olan fren enerjisi geri kazanımı, tamamen elektrikli DS Automobiles modellerine sunduğu önemli özelliklerden sadece biri. Sürücü ayağını gaz pedalından çektiği anda devreye giren bu sistem, direksiyon simidindeki kollar aracılığıyla kontrol edilebilen üç farklı seviye ayarı içeriyor. Farklı geri kazanım seviyelerini tamamlayan N°8'deki tek pedal işlevi, fren pedalına dokunmaya gerek kalmadan sorunsuz sürüş olanağı sağlıyor.
Dört tekerlekten çekiş sisteminin akıllı yönetimi yine Formula E'den ilham alan bir başka özellik olarak N°8'de öne çıkıyor. Tıpkı DS E-TENSE FE 25'in her yarış başlangıcında yaptığı gibi, N°8 AWD LONG RANGE de kalkış sırasında hızlanırken optimum çekiş gücünü ortaya koymak için dört tekerlekten çekiş sistemini devreye alıyor. Böylece DS Automobiles'in Formula E'de elde ettiği bilgi birikimi kendini N°8'in üstün güç aktarma sistemlerinde de göstermiş oluyor.
Her yarış, her podyum ve her zafer, DS Automobiles için inovasyon ve yenilik demek!
Teknoloji transferi, DS Automobiles'in Formula E'ye bu kadar önem vermesinin temel nedenlerinden biri. Markanın son 10 yılda elektrikli yarışlar sayesinde malzeme kullanımı ve stratejiler hakkında tecrübe kazandığı her şey, yol otomobillerini geliştirme konusunda çalışan uzmanlar tarafından kullanılıyor. Böylece DS Automobiles her zaman ve her otomobilde seçkin kullanıcılarına üstün bir sürüş ve seyahat deneyimi sunuyor.
DS Automobiles'in Formula E'de elde ettiği bilgi birikimini yol otomobillerinde kullandığından bahseden DS Automobiles İcra Kurulu Başkanı Xavier Peugeot, "Markamız Formula E'ye son on yıldır süregelen katılımı sayesinde yarışlarda edindiği teknik bilgi birikiminden elektrikli yol otomobillerimizin geliştirilmesi sürecinde faydalanıyor. DS Automobiles'in Formula E'deki varlığı hem zafere olan açlığımızın bir göstergesi hem de teknolojik liderliğimizin daha da güçlendirilmesi anlamına geliyor. En yeni lider modelimiz DS N°8 de bu vizyonun mükemmel bir örneğini sergiliyor. Birleşik döngüde ortaya koyduğu 750 kilometreye varan olağanüstü menziliyle, şarj etme gerekliliği olmadan uzun mesafeli yolculuklar yapılmasına öncülük ederek %100 elektrikli ulaşımın sınırlarını zorluyor" dedi.
DS Performance'ın arkasında yatan misyonun birden fazla nedenden dolayı hayati öneme sahip olduğunu söyleyen DS Performance Direktörü Eugenio Franzetti, "Formula E pistlerinde yarışmamızın arkasında, kendimize belirlediğimiz sportif hedeflerin yanı sıra markamızı yol otomobillerinin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi konusunda desteklemek yer alıyor. 10 yıllık motor sporları deneyimimiz sayesinde DS N°8, elektrikli teknolojiler alanında elde ettiğimiz birçok önemli dersten faydalanıyor. DS bayrağını dünyanın dört bir yanındaki yarış podyumlarında dalgalandırmaktan mutluluk duymanın yanı sıra elektrikli ulaşımda devrim yaratan araçların tasarlanmasında oynadığımız rolden de aynı derecede gurur duyuyoruz" dedi.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Tasarruf finansman sektörünün öncüsü Fuzul, isim ve forma sponsoru olduğu Galatasaray Fuzul Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı'nın EuroCup 1 şampiyonluğuyla gurur duyuyor. İtalya'nın Sassari şehrinde düzenlenen EuroCup1 turnuvasının galibi Galatasaray Fuzul oldu. Galatasaray Fuzul, Türkiye Tekerlekli Sandalye Basketbol Süper Ligi'nde kazandığı 11'inci şampiyonluğunun ardından EuroCup 1 kupasını da alarak Avrupa'da tarihî bir başarıya imza attı ve sezonu, çifte zaferle tamamladı.
Galatasaray Fuzul, Avrupa şampiyonluğunu kazanarak Türk bayrağını İtalya'da dalgalandırdı. Engelsiz Aslanlar, bu başarısıyla Galatasaray camiası ile Fuzul ailesinin yanı sıra tüm Türkiye'nin gururu oldu.
Çifte Zafer, Çifte Gurur
Fuzul Tasarruf Finansman AŞ Yönetim Kurulu Başkan Vekili Furkan Akbal, EuroCup 1 Şampiyonluğunun ardından "Avrupa'dan zaferle dönen Galatasaray Fuzul'ün EuroCup 1 şampiyonluğu, Fuzul ailesine büyük bir gurur yaşattı." dedi. Furkan Akbal, "Galatasaray Fuzul Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı'nın önce Türkiye'de, şimdi de Avrupa'da şampiyonluğa ulaşması, bizim için tarif edilemez bir mutluluk ve gurur kaynağıdır. Fuzul olarak, bu anlamlı yolculukta Engelsiz Aslanların yanında olmaktan onur duyuyoruz. Avrupa arenasında dalgalanan Türk bayrağı, Engelsiz Aslanların azminin simgesidir. Bu tarihi başarıda emeği geçen tüm sporcularımızı, teknik ekibi ve Galatasaray camiasını yürekten tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Fuzul olarak, Engelsiz Aslanların yanında olmaya devam edeceğiz." şeklinde konuştu
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Dünya ev ve mutfak eşyaları sektörü, küresel ticaretin kalbinin atacağı İstanbul'da bir araya geliyor. EVSİD, İDDMİB, İKMİB ortaklığında düzenlenen 'Turkish Houseware by Invitation Only Türkiye' organizasyonunda, 22-23 Mayıs'ta 70'ten fazla ülkeden 200'ün üzerinde nitelikli alıcı ile Türkiye'den 100'ün üzerinde üretici buluşacak. EVSİD Başkanı Talha Özger, etkinliğin sadece ticari bir platform olmadığını, Türkiye markasına da önemli katkı sunduğunu belirterek, "Kurduğumuz bağlar uzun vadeli iş birliklerinin temelini oluşturuyor. Her yıl daha seçici ve hedef odaklı ilerleyerek sektörümüzün uluslararası pazardaki konumunu güçlendiriyoruz." dedi.
70'den fazla ülkeden perakende sektöründe faaliyet gösteren 200'ün üzerinde nitelikli alıcı Türk ev ve mutfak eşyaları ürünlerini satın almak için İstanbul'a geliyor. Ticaret Bakanlığı desteği çerçevesinde Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (EVSİD), İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) ve İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) ortak iş birliğiyle bu yıl 22-23 Mayıs tarihlerinde 8'incisi düzenlenecek olan 'Turkish Houseware by Invitation Only Türkiye' etkinliğine İstanbul Ticaret Odası (İTO) ve Züccaciyeciler Derneği (ZÜCDER) de destek veriyor. Türk Hava Yolları'nın resmi etkinlik hava yolu, Trendyol'un da e-ticaret sponsoru olduğu organizasyon öncesi EVSİD Başkanı Talha Özger, İDDMİB Başkanı Çetin Tecdelioğlu, İKMİB Başkanı Adil Pelister, ZÜCDER Başkanı Burak Önder, Trendyol Satış ve İş Geliştirme Direktörü Özkan Çokaygil ve Invitation Only İstanbul Organizasyon Komitesi Başkanı Hüseyin Özkan 'Turkish Houseware by Invitation Only Türkiye' hakkında açıklamalarda bulundu.
Hem katılımcı ülke sayısı hem de alıcı sayısı bakımında bu yıl bir rekora imza attıklarını ifade eden EVSİD Başkanı Talha Özger, "Türkiye'den 100'den fazla ev ve mutfak eşyaları üreticisi etkinliğimize katılıyor. Avrupa, Amerika, Latin Amerika ülkeleri, Afrika ve Orta Doğu'dan 200'den fazla alıcı Türk üreticilerle buluşacak." dedi.
'TÜRKİYE MARKASINA KATKI SAĞLIYORUZ'
'Turkish Housewares by Invitation Only Türkiye'nin, yalnızca bir ticaret buluşması olmadığını aynı zamanda Türk ev ve mutfak eşyaları sektörünün dünyaya açılan vitrini konumunda olduğunu kaydeden Talha Özger, "Bu yıl da sektörümüzün küresel ölçekteki itibarını pekiştiren, ihracat vizyonumuzu güçlendiren çok değerli bir atmosfer oluşturduk. Türkiye'yi ziyaret eden alıcılar sadece ürün kalitemizi değil, aynı zamanda iş yapma kültürümüzü,
güvenilirliğimizi ve üretim gücümüzü de yakından tanıma fırsatı buldu. Her yıl daha seçici, daha hedef odaklı ilerlediğimiz bu yapıda; firmalarımızın uluslararası pazarlardaki konumlarını sağlamlaştırmalarına aracılık etmekten büyük gurur duyuyoruz. Katılımcı firmalarımızın, sektörümüzü temsil ederken aynı zamanda Türkiye markasına da güç kattığına inanıyoruz. Çünkü burada kurulan her bağ, sadece bir siparişten ibaret değil; sürdürülebilir bir ihracat ilişkisine, uzun vadeli ticari ortaklıklara zemin hazırlıyor." diye konuştu. İhracatın, anlık kazanımlarla değil, stratejik temaslarla büyüyebileceğine vurgu yapan Özger, "Biz de bu anlayışla, sektörümüzü uluslararası oyuncularla bir araya getirmeye devam edeceğiz. Türkiye'nin üretim gücünü, kalite anlayışını ve ihracat potansiyelini sergilediğimiz bu organizasyon, artık dünyanın dört bir yanından alıcıların ajandasında öncelikli bir yere sahip. Bu da bize gösteriyor ki, doğru içerik, doğru planlama ve doğru platformla küresel rekabette çok daha güçlü adımlar atmak mümkün." ifadelerini kullandı.
İHRACATTA YÖN YUKARI DOĞRU
Türk ev ve mutfak eşyaları sektörünün ihracat rakamları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Talha Özger, ihracatçılar olarak 2024 yılını zor bir yıl olarak nitelendirdiklerini söyledi. 2024'te dış pazardaki daralmanın yanında içeride faiz ve kur baskısı nedeniyle sektör olarak ihracat hedeflerine ulaşamadıklarını kaydeden Özger, "Yıllık bazda 2023 yılına göre yüzde 1,3 düşüşle 3,16 milyar dolarlık bir ihracat hacmine ulaştık. 2025'e de kayıplarla başladık. İlk 2 ayda ihracatımız 2024'e göre yüzde 10'luk düşüş yaşadı. Ancak üçüncü ay itibariyle düşüş hız kesti. 2025'in ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 6,4'lük düşüşle 741 milyon dolarlık ihracata imza attık. Mart ayı itibariyle trend şubata göre yönünü yukarı çevirdi. Özellikle ihracatımızı ülkeler bazında incelediğimizde ilk 5 pazarımızın Avrupa ülkeleri olduğunu ve bu 5 pazarın toplam ihracatımızın yüzde 30'unu oluşturduğunu görüyoruz. Avrupa'da yaşanan sıkıntılara rağmen hem mart ayındaki yükseliş hem de ihracat birim değerindeki yüzde 1,4'lük artış sektör için umut verici." diye konuştu.
FİRMALARIN ORTAK STRATEJİSİ
Bu organizasyonun, firmaların kümelenerek ortak müşterilerle çalışma ve pazar bulma yönünde attığı önemli bir adım olduğunu vurgulayan İDDMİB Başkanı Çetin Tecdelioğlu, "Firmaların güç birliği yaparak tek bir fabrika ya da tek bir firma gibi hareket etmesi, alıcılarda bir 'market havası' oluşturuyor. Böylece firmalar, bütünsel bir bakış açısıyla ortak bir sinerji yaratıyor. Bu birlikteliği gören alıcıların iş yapma olasılığı da ciddi şekilde artıyor. Ayrıca, Ticaret Bakanlığı'nın verdiği destekler sayesinde bu etkinliğin ekonomik anlamda daha erişilebilir olması hem satıcıya hem de alıcıya büyük katkılar sağlıyor. Bu tür çalışmaların diğer sektörlere de örnek teşkil etmesi gerektiğine inanıyoruz. Bugün ihracata yönelik tüm sektörlerin bu tür kümelenmelere ve kolektif hareket etmeye ihtiyacı var. Bu organizasyon ihracata da doğrudan pozitif katkı sunuyor. Çünkü ülkemizin daha fazla dış ticaret başarısına, daha fazla ihracat gelirine ve daha güçlü bir küresel rekabet gücüne ihtiyacı var. Bu organizasyon da buna hizmet ediyor." dedi.
SEKTÖR BÜYÜMEYE DEVAM EDECEK
Invitation Only İstanbul etkinliğinin ev ve mutfak eşyaları sektörü açısından önemli bir etkinlik olduğuna değinen İKMİB Başkanı Adil Pelister, küresel alanda ev ve mutfak eşyaları sektörünün üretim ve tüketim coğrafyalarının hemen hemen aynı olduğunu belirtti. Atlantik bölgesinde; ABD, Kanada ve Brezilya'nın, Avrupa bölgesinde; Almanya, İtalya ve İngiltere'nin, uzak Asya'da ise; Çin, Japonya, Endonezya'nın pazara öncülük ettiğine dikkat çeken Pelister, inşaat sektöründe artan hacim devam ettiği sürece ev ve mutfak eşyaları sektörünün de büyümeye devam edeceğini vurguladı. Pelister, turizm sektöründeki gelişmeler ile gastronomi alanındaki yeni yaklaşımların da sektörün önünün açıklığını gösterdiğini ifade etti. Pelister "Biz İKMİB olarak, sektör paydaşlarımızla dayanışma ve birlikte hareket etmeyi güçlendirmenin çabasında olmaya devam edeceğiz." dedi.
TÜRKİYE'NİN ÖNÜNDE ÇOK ÖNEMLİ FIRSATLAR VAR
Invitation Only'nin hem sektör için çok önemli bir proje hem de Türkiye'de sanayiciler ve ihracatçılar için çok değerli bir çalışma olduğuna dikkat çeken ZÜCDER Başkanı Burak Önder, "EVSİD tarafından başlatılan bu proje Talha Özger'in başkanlığı döneminde çok iyi bir noktaya geldi. Kurumların iş birliği yaparak böyle bir organizasyonu gerçekleştirmesi çok kıymetli. Bugün baktığımızda, EVSİD, İKMİB, İstanbul Ticaret Odası, ZÜCDER gibi kurumların bu projeye ortak olmaları ve destek vermeleri hem sivil toplumda hem de iş dünyasında konuyu başka bir noktaya taşıyor." dedi. Fuarların yanında Türkiye'nin önünde çok önemli fırsatlar olduğuna vurgu yapan Burak Önder, sözlerini şöyle sürdürdü: "İşte, bu fırsatları değerlendirmek ve spesifik çalışmalar yürütmek adına, Invitation Only gibi organizasyonları önemsiyoruz. Sektörümüzün çok önemli bir fuarı var. Onu da destekliyoruz. Ancak bunun yanında, bu tarz butik çalışmaları da sektör adına desteklemeye büyük önem veriyoruz. Hem ülkemizin hem de sanayici ve ihracatçılarımızın elinde sınırlı kaynaklar bulunuyor. Bu nedenle, böyle iş birlikleri yaparak hem katılımcı hem de ziyaretçi sayılarını artırmak ve daha ekonomik bütçelerle bu organizasyonları gerçekleştirmek büyük önem taşıyor."
2030 HEDEFİ 8 MİLYAR DOLAR
Pandemiyle başlayan ve pandemi sonrasında da hızla devam eden süreçte, müşterilerin davranışlarında ciddi değişimler yaşandığını dile getiren Trendyol Satış ve İş Geliştirme Direktörü Özkan Çokaygil, "Ticaret de hızlı bir şekilde büyümeye başladı. Son dönemde de e-ticaret çok hızlı büyüdü. Bu kapsamda, bizler de Türkiye'deki üreticilerimizin, sanayicilerimizin ürünlerini milyonlarca müşteriye ulaştırmak üzere, Türkiye'de üretilen ürünleri yurt dışındaki müşterilerle buluşturuyoruz. Son iki yıl içerisinde Romanya'da başladık ve çok yakında diğer Balkan ülkelerinde de Türkiye'de ürettiğimiz ürünleri oradaki müşterilerle buluşturacağız. Burada en çok güvendiğimiz konu ise Türkiye'nin üretim gücü. Üretim gücünü temsil eden sektörlerle ne kadar yan yana oturabilirsek, o kadar güçlü olacağımıza inanıyoruz. Geçen yıl Trendyol üzerinden yaklaşık bir buçuk milyar dolarlık bir ihracat rakamı yakalandı. Hedefimiz, bu yıl bu rakamı 2 milyar doların üzerine çıkarmak ve 2030 yılına kadar da sekiz milyar dolarlık bir ihracat rakamına ulaşmak. Sektörlerimizin ürün ve ticaret birikimleriyle yatırımlarımızı birleştirerek, ülkemizin ihracat gücüne ciddi anlamda katkı sağlayacağız." ifadelerini kullandı.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Türkiye’nin lider banyo ve vitrifiye markalarından Creavit, sürdürülebilirlik vizyonunu güçlendirmek ve çevresel sorumluluklarını geleceğe taşıyabilmek amacıyla Yeşil Mutabakat uyum sürecinde kapsamlı bir dönüşüm başlattı.
Sıfır emisyon hedefiyle hidrojen teknolojisine öncülük eden Creavit, Yeşil Mutabakat uyum sürecinde sürdürülebilir üretim ve çevresel dönüşüm odaklı projeleriyle sektöründe fark yaratıyor. Ticaret Bakanlığı tarafından başlatılan Responsible® - Yeşil Mutabakata Uyum Projesi Desteği Programı’na dahil edilen Creavit, bu kapsamda sürdürülebilirlik odaklı kurumsal dönüşümünü yeni bir aşamaya taşıyor. Programla birlikte şirket, karbon emisyonlarını azaltma, enerji verimliliğini artırma ve kaynak kullanımında çevreci çözümler geliştirme hedeflerine daha sistemli ve veriye dayalı bir yaklaşımla ilerliyor. Bu dönüşüm süreci, yalnızca çevresel hedeflerle sınırlı kalmayıp, üretimden pazarlamaya kadar tüm birimlerin işbirliği ile yürütülüyor.
Creavit bünyesinde yeni kurulan Sürdürülebilirlik ve Enerji Yönetimi Birimi, şirket genelindeki sürdürülebilirlik verilerini derleyerek geçmiş uygulamaları analiz etmekte ve gelecek projeleri stratejik olarak planlamakta. Pazarlama biriminin dijital kampanyalardan elde ettiği çevresel etki analizleri, çevre dostu ürün satış verileri ve toplumsal katkı çalışmaları da bu stratejik veriler arasında yer alıyor. Şirketin sürdürülebilirlik politikası, yalnızca kurumsal uyum değil, aynı zamanda toplumsal bilinç oluşturmayı da amaçlıyor.
Nisan ayında Sürdürülebilirlik ve Enerji Yönetimi Birimi ve Ar-Ge Merkezi tarafından yürütülen faaliyetler, Creavit’in yeşil dönüşüm hedefleri doğrultusundaki ilerlemesini gözler önüne serdi. Zonguldak Ekonomi Zirvesi’nde gerçekleştirilen sunumda, vitrifiye üretiminde %100 hidrojen kullanımına yönelik Ar-Ge çalışmaları paylaşıldı. Fosil yakıtların yerine hidrojenin kullanıldığı bu süreç, çevre dostu üretim tekniklerinin sektöre etkisini vurgulayan önemli bir örnek olarak öne çıktı. Sunumda ayrıca düşük karbonlu üretim modellerine dair uygulamalar da kamuoyu ile paylaşıldı. Aynı sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda, TÜBİTAK 1832 Sanayide Yeşil Dönüşüm Çağrısı’na iki ayrı proje ile başvuruda bulunuldu. Bu projelerden biri aktif olarak sürdürülmekte olup, diğeri değerlendirme sürecindedir. Her iki proje, enerji verimliliği ve çevreci üretim uygulamalarının yaygınlaştırılmasını amaçlıyor.
Creavit’in Responsible® Programı’yla örtüşen birçok yenilikçi uygulaması, markanın sürdürülebilir üretimdeki kararlılığını açıkça ortaya koyuyor. Bunların başında, %100 geri dönüştürülmüş seramik atıklardan üretilen Savior lavabo serisi geliyor. Her biri benzersiz renk ve dokuya sahip olan Savior ürünleri, tasarım estetiğiyle çevresel bilinci bir araya getiriyor. Bir diğer çığır açan yenilik ise, Creavit’in dünyada ilk kez gerçekleştirdiği %100 hidrojenle fırınlanmış vitrifiye üretimi. Bu teknoloji, fosil yakıt kullanımını en aza indirerek, karbon salınımını en düşük seviyeye indirmeyi hedefleyen devrim niteliğinde bir gelişme sunuyor.
Ayrıca, SafeTouch, UltraClean ve HydroGlide gibi özel yüzey teknolojilerine sahip ürünlerle hijyen standartları en üst seviyeye taşınırken, Smart Showers, LED aydınlatmalı aynalar ve sensörlü bataryalar gibi su ve enerji tasarrufu sağlayan çözümler de sürdürülebilir yaşamı destekliyor. Tüm üretim tesislerinde güneş enerjisi ile %100 yenilenebilir enerji kullanımı sağlanırken, yıllık 6 milyon kilogram karbon salınımının önüne geçiliyor. Geri kazanım sistemleriyle 250 ton atık çamur tekrar kullanıma kazandırılırken, 300.000 ağacın kesilmesinin de önüne geçilmiş durumda.
Creavit, 2025 hedefleri doğrultusunda, günlük 150 ton arıtma çıkış suyunun yeniden kullanılması, doğal gaz tüketiminin azaltılması ve atık dönüşümünün artırılması gibi somut adımlarla, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile uyumlu ilerliyor. IREC sertifikalı elektrik kullanımı ile enerji tüketiminde karbon salımını sıfırlayan şirket, sürdürülebilirlik stratejisini ürün, üretim ve tüketici davranışlarını içine alan bütüncül bir yaklaşımla sürdürüyor.
Responsible® Programı ile başlayan bu yeni dönem, Creavit’in doğaya duyarlı üretim vizyonunu güçlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda gelecek nesiller için daha yaşanabilir bir dünya hedefini de somutlaştırıyor. Çevreye, insana ve geleceğe duyulan sorumlulukla tasarlanan bu dönüşüm süreci, Creavit’i yalnızca sanayi üreticisi değil, aynı zamanda sürdürülebilir yaşamın mimarlarından biri konumuna taşıyor.
Creavit Hakkında:
Yurt içinde ve yurtdışında 65’i aşkın ülkenin tüketicilerini seramik sağlık gereçleri, banyo mobilyaları, armatürler başta olmak üzere banyo ve ıslak mekan ihtiyaçlarına yönelik geniş ürün gamıyla buluşturan Creavit yaşamın her noktasında hayatı kolaylaştıran inovasyonu banyolara entegre ederek konfor alanlarını genişletiyor, banyo deneyimini daha keyifli hale getiriyor. 1960’lı yıllardan bu yana teknolojiyle desteklenen üstün üretim kabiliyeti, tasarım ve inovasyon gücü sayesinde hiç bitmeyen bir devinim içerisinde tüketicilerine en iyi kaliteyi sunma hedefiyle her geçen gün kendini yenileyerek geleceğe yürüyor.
Creavit, 200 bin m²’lik kapalı üretim alanıyla sektöründe tek lokasyonda kurulu en büyük tesislerden birisi olan Gökçebey ve 80 bin m²’lik Devrek tesisleri gibi, uluslararası birçok organizasyon tarafından ödüllere layık görülen kusursuz ürünlerin yaratıldığı üretim merkezlerine sahip.
Kurulduğu ilk günden bu yana çevresel bir bilinçle hareket eden Creavit atık ısıyı enerjiye dönüştüren ilk firma olarak, üretim tesislerinde başlattığı doğa hassasiyetini ürünlerine de yansıtıyor. Günlük yaşamda suyun en çok kullanıldığı ıslak mekanlar için üretim yapmanın bilinciyle hareket ederek, su israfını önleyecek ürünler geliştiren Creavit sürdürülebilir bir gelecek, temiz bir çevre ve yaşanabilir bir dünya için “Suyun Kıymetini Bil!” diyor.
www.creavit.com.tr
Siparişleriniz sadece "1 saat" içerisinde hesabınızda.
Siparişlerinizin gönderimi, aynı gün içerisinde yapılır.
256-bit şifreleme ve 3D Secure ile güvenli ödeme.
Ürünlerimizin tümü sertifikalı ve orijinaldir.