Tüm Alışverişlerinizde Kargo Bedava.
Sepetiniz Boş
Görünüşe göre henüz seçim yapmamışsınAlışverişe Başla
ürün bulundu.
Altın ve Dolara yön veren güncel finans haberlerini kaçırma...
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Cargill, formülündeki Shea Stearin içeriği sayesinde kakao yağıyla eş performans sağlayan, daha uzun raf ömrü ve gelişmiş ısı dayanaklılığı sunan, yerel olarak üretilen kakao yağı eşleniği ürünü Turyağ® TurCao'yu piyasaya sürdü.
Turyağ® TurCao, tablet çikolata, draje, pralin ve gofret gibi çikolata uygulamalarında, kakao yağı eşleniği bir kaplama ve dolgu yağı olarak fark yaratıyor.
Euromonitor'un verilerine göre çikolata tüketiminin yükselişe geçtiği Türkiye, Orta Doğu ve Afrika bölgelerinde 2023-2028 yılları arasında çikolata pazarının da yüzde 7 oranında büyümesi bekleniyor. Ancak tüketicilerin %15'i, son bir yıl içerisinde bütçelerindeki daralma nedeni ile çikolata tüketimlerini azalttıklarını ifade ediyor. Cargill'in pazarın tüm bu ihtiyaçlarını karşılamak üzere piyasaya sürdüğü Turyağ® TurCao, Türkiye'de kalite ve güvenlik açısından Güvenli Tedarikçi Sertifikasına sahip olan Balıkesir'deki Turyağ fabrikasında üretiliyor.
META Yenilebilir Yağlar Ürün Grubu Direktörü Sonat Akat, "Türkiye'de kakao yağı eşleniğini kendi fabrikamızda yerel olarak ilk kez üretmekten onur duyuyoruz. Turyağ TurCao, üreticilerin ithal ürün kullanımını değiştirmelerine yardımcı olacak, maliyetlerini azaltacak ve Türkiye'de sürdürülebilir ve lezzetli çikolata üretimine yönelik daha fazla esneklik sağlayacak çok önemli bir adım" diye konuştu.
Turyağ® TurCao, farklı tatlar elde etmek için üreticilere esnek seçenekler sunan ve mükemmel kakao yağı uyumluluğuna sahip bir ürün. Daha uzun raf ömrü, farklı iklim koşulları için gelişmiş ısı dayanıklılığı sağlayan Turyağ® TurCao, çikolata için belirlenen azami yüzde 5 oranında kullanılarak hem çikolata standardı limitlerini karşılıyor, hem fonksiyonalite katıyor ve hem de uygun maliyetli bir çözüm sunuyor
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Asrın felaketi olarak nitelendirilen ve 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremlerden etkilenen 11 ilden 5'inin elektrik dağıtımından sorumlu Toroslar EDAŞ, bu illerden başta Hatay ve Gaziantep olmak üzere depremin ilk gününden başladığı yoğun çalışmalarını 1,9 milyar liralık bütçeyle yıl boyunca sürdürdü.
Türkiye'de 22 milyonu aşkın kullanıcıya elektrik dağıtım hizmeti sağlayan Enerjisa Dağıtım Şirketleri'nin, Başkent EDAŞ ve Ayedaş'la birlikte 3 şirketinden biri olan Toroslar EDAŞ, kardeş şirketlerinden gelen ekip ve ekipman desteğinin de gücüyle, başta depremin en yoğun etkisini gösterdiği Hatay'da olmak üzere, bölgede büyük bir mücadeleye imza atarak şebekesini deprem öncesi kapasiteye ulaştırdı.
Söz konusu illerde, en başta depremde kaybettiği 16 çalışanı, yıkılan ya da hasar gören hizmet binaları ve enkazlar altında kalan yüzlerce trafo, pano, direk ve kilometrelerce iletken gibi şebeke unsurlarıyla aynı zamanda depremzede bir şirket olma niteliği taşıyan Toroslar EDAŞ, bir yandan kendi yaralarını sararken, bir yandan da bölgenin elektrik dağıtım altyapısını ivedilikle ayağa kaldırdı.
Toroslar EDAŞ, bölgede üstün gayretle faaliyetlerini sürdüren, kimi evlerini, çoğu da yakınlarını kaybeden çalışan ve çalışan ailelerinin, deprem sonrası oluşan ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra psikolojik destek programlarını da hassasiyetle uyguladı.
Türkiye'nin yıllardır sektöründe en çok yatırım yapan şirketi Toroslar Elektrik Dağıtım AŞ (Toroslar EDAŞ) depremin ilk gününden itibaren bölgeye yeniden enerji sağlama çalışmaları kapsamında, depremin birinci yıl dönümü itibarıyla 1,9 milyar liralık yatırım yaptı.
Toroslar EDAŞ geçen 1 yıllık sürede; yetişmiş insan gücü, yeterli ekonomik imkanları ve güçlü araç ve malzeme envanterini mümkün olan en iyi şekilde kullanarak, bölgede Kurulu Güç, Yüksek Gerilim ve Alçak Gerilim hat uzunluğu gibi şebeke değerlerinde deprem öncesindeki seviyenin üzerine çıkmayı başardı.
Şirket, ilk günlerde güvenlik amaçlı acil enerji kesintileri yapılmasından, yüzlerce jeneratörle arama kurtarma, aydınlatma ve iletişim faaliyetleri için enerji desteği verilmesine, takiben çadır ve konteyner kentlere enerji dağıtımından sonrasında enkaz kaldırma ve yerleşim yerlerinin yeniden inşa işlemlerine enerji sağlanmasına kadar birçok süreçte, tüm gücüyle mücadele verdi.
Adana, Gaziantep, Hatay, Kilis, Mersin ve Osmaniye ile birlikte 6 ilden oluşan hizmet bölgesinde, yalnızca Mersin'in depremden etkilen 11 il arasında bulunmadığı Toroslar EDAŞ, bu şehirde ise deprem sonrası hızla artan nüfusla orantılı katlanan enerji talebini karşılamak için yatırımlarını sürdürdü.
Asrın felaketinde dünyanın en büyük jeneratör operasyonu
Depremin akut döneminde ailelerinin emniyetini alarak görevlerine koşan Toroslar EDAŞ çalışanları, şirket envanterindeki tüm jeneratörleri, arama kurtarma çalışmalarında aletlerin çalıştırılması ve çalışmaların gece de sürdürülebilmesi adına aydınlatma sağlanması için seferber etmenin yanı sıra elektrik direklerine ulaşmak için kullanılan sepetli araçlarla da binalardan kurtarma çalışmalarını yürüttü.
İlk günden itibaren diğer Enerjisa Dağıtım Şirketleri, Başkent EDAŞ ve Ayedaş'tan ekipler Ankara, Kırıkkale, Çankırı, Kastamonu, Karabük, Bartın, Zonguldak ve İstanbul'dan yola çıkarak bölgeye ulaştı.
Bölgedeki akaryakıt sıkıntısı göz önünde bulundurularak, jeneratörlere düzenli yakıt ikmali yapılabilmesi için pick-up araçlar akaryakıt tanklarıyla donatıldı. Getirilen merkezi tankerlerden sahada kurulan jeneratörlere bu pick-up araçlarla düzenli olarak yakıt ikmali yapılarak, şebekenin kullanım dışı kaldığı yerlerde jeneratörle enerji sağlandı.
Depremi takip eden iki haftada bölgede saha çalışanı sayısı destek ekiplerle 3 bin 167'ye yükselirken, dünyanın tek merkezden yönetilen en büyük jeneratör operasyonu yürütüldü.
22 Şubat itibariyle, büyüklüğü 5 kilovat ile 2 bin kilovat arasında değişen toplam 41 bin kilovat güçteki 2 bin 472 jeneratör bölgede kullanılırken, kurulan akaryakıt ikmal ağıyla jeneratörlerden enerji arzının sürekliliği sağlandı.
Seferberlik bilinciyle hareket eden tüm elektrik dağıtım ekipleri, 198 sepetli araç ve 969 pick-up ile hummalı çalışmalarını sürdürdü.
Antakya Lojistik Hizmet Merkezi çalışanların ve ailelerinin yeni yuvası oldu
Toroslar EDAŞ'ın yıkılan Antakya Bölge Müdürlüğü binası terk edilerek, şirketin elektrik dağıtım malzemelerinin depolandığı geniş alana sahip Lojistik Hizmet Merkezi ve içindeki konteyner yapı faaliyetlerin yeni merkezi oldu.
Kısa zamanda destek ekiplerinin kullanacağı konteyner, yemekhane, duş ve tuvalet gibi gerekliliklerle donatılan merkez, etrafına yerleştirilen onlarca konteynerde Toroslar EDAŞ çalışanları ve ailelerine ev sahipliği yaptı. Şirketin üst yönetimi ve mühendisleri de bu merkezdeki konteynerlerde kalarak operasyonu kriz merkezine dönüştürülen bir odadan yönetti.
Söz konusu merkezde felaketin izin verdiği tüm imkanlarla, elektrik dağıtım çalışanlarının yanı sıra, güvenlik güçleri, arama kurtarma ekipleri ve yakınlardaki vatandaşlar gibi bölgedeki herkese destek verilmeye çalışıldı. Benzer merkezler depremden etkilenen diğer ilçelerde de kuruldu.
Toroslar EDAŞ çalışanları aileleriyle Hatay'da kurulan tamamı gerekli eşyalarla donatılmış 232 konteynerlik, İskenderun'da ise aynı donanımla 32 konteynerlik, konteyner kentlere yerleştirildi. Kendi bahçe veya tarla gibi özel arazilerine yerleştirmek isteyen 236 çalışana da şirket tarafından konteyner teslim edildi.
Afet Haberleşme Sistemiyle akut dönemde kritik iletişim sorunu aşıldı
Deprem nedeniyle mobil telekomünikasyon altyapısının çökmesi ve bölgede iletişimin en büyük sorunlardan biri olması üzerine, olası İstanbul depremine karşı Enerjisa Dağıtım Şirketleri tarafından geliştirilen ve Ayedaş'ta hazır tutulan Afet Haberleşme Sistemi ekipler ve merkez arasındaki iletişim için Antakya'ya getirildi.
Yüksek noktalara kurulan ve güneş enerjisiyle çalışan 3 mobil kule, haberleşme istasyonu ve ekip araçlarına takılı telsizler sayesinde Toroslar EDAŞ ekiplerinin olası çarpılmalara karşı iletişim ve koordinasyonu İş Sağlığı ve Güvenliği kuralları içinde sağlandı. Günler içinde Antakya merkezdeki sokak aydınlatmalarının büyük bir çoğunluğu yanar hale getirildi.
Sektöründe bir ilk olan bu sistem sayesinde bölgede iletişime ihtiyaç duyan diğer altyapı kurum ve kuruluşlarına da telsiz frekansı sağlandı. Öte yandan aydınlatma direklerinin üst kısımlarına baz istasyonları kurulup enerji sağlanarak mobil telekomünikasyonun yeniden ayağa kaldırılmasına destek verildi.
En çok etkilenen Hatay ile Gaziantep'in Nurdağı ve İslahiye ilçelerine yoğunlaşıldı
Toroslar EDAŞ depremden bu yana geçen 1 yılda, Hatay ve Gaziantep'te toplamda yaklaşık 1,9 milyar TL tutarında deprem harcaması yaparak bölgedeki yatırım, bakım ve onarım çalışmalarını sürdürdü.
Bu sürede Hatay ve Gaziantep'te 146 kilometre iletken bağlanırken, 556.980 kVA kurulu güçte 493 trafonun kurulumu sağlandı. Saha ekipleri tarafından 7.869 aydınlatma armatürünün montajı yapılırken, 206 kilometre yüksek gerilim, 352 kilometre alçak gerilim hattı ve yeraltı kablosu tesis edildi.
Aynı dönemde, Reyhanlı, Kırıkhan, İskenderun, Dörtyol ve Hatay Merkez'de 316 pano, 666 trafo, 4280 armatür ve 228 binanın, İslahiye ve Nurdağı'nda ise 47 pano, 40 trafo, 212 armatür ve 96 binanın bakım ve onarım faaliyetleri tamamlandı.
Bölgede deprem öncesi şebeke seviyesine ulaşıldı
Enerjisa Dağıtım Şirketleri'nden Toroslar EDAŞ, kardeş şirketleri Başkent EDAŞ ve Ayedaş'ın da desteğiyle Hatay'da 2.150, Gaziantep'in Nurdağı ve İslahiye ilçelerinde ise 184 saha çalışanı ile elektrik altyapısında tüm zorluklara rağmen yürüttüğü çalışmalarla deprem öncesi şebeke değerlerini aştı.
Deprem öncesinde devirli, kurum ve özel olmak üzere Hatay'da 9.663, Gaziantep'in söz konusu iki ilçesinde 1.995 trafo bulunurken, deprem sonrasında büyük bir hızla hayata geçirilen yatırımlarla Hatay'ın Merkez, Arsuz, Dörtyol, İskenderun, Kırıkhan ve Reyhanlı ilçelerinde trafo sayısı 10.297'ye, Gaziantep'in İslahiye ve Nurdağı ilçelerinde trafo sayısı 2.094'e ulaştı.
Yapılan bu yatırım çalışmaları ile deprem öncesinde Hatay'da 1.429.217 kVA olan toplam kurulu güç, deprem sonrası 1.538.347 kVA'e, deprem öncesinde 6.946 km olan orta gerilim hat uzunluğu deprem sonrası 7.119 km'ye ve deprem öncesinde 15.876 km olan alçak gerilim hat uzunluğu ise Hatay'daki elektrik tüketim ihtiyacını tamamen karşılayacak şekilde 13.182 km'ye çıktı.
Deprem öncesinde Gaziantep'in iki ilçesinde 378.432 KVA olan toplam kurulu güç, deprem sonrası yapılan yatırımlarla 447.127 kVA'e, depremden önce 1.286 km olan orta gerilim hat uzunluğu deprem sonrası 1.347 km'ye ulaştı ve deprem öncesinde 1.406 km olan alçak gerilim hat uzunluğu da bölgedeki elektrik tüketim ihtiyacını tamamen karşılayacak şekilde 1.483 km olarak gerçekleşti.
Yaz kış kesintisiz enerji mücadelesi
Toroslar EDAŞ, depremin yol açtığı maddi hasarla mücadeleye ek olarak, önce depremlerin gerçekleştiği kış mevsimi nedeniyle bölgede oluşan acil nitelikli ısınma ihtiyacının karşılanması için gerekli enerji arzının sağlanması sonra da son yılların en sıcak yaz mevsiminde çoğalan klima kullanımı nedeniyle artan enerji tüketiminin şebekelere getirdiği rekor yükü karşıladı.
Deprem sonrası bölgedeki barınma ihtiyacını karşılamak üzere kurulan konteyner kentlerin enerji ihtiyacına Toroslar EDAŞ tarafından mümkün olan en kısa sürede cevap verildi. Hatay'daki 229 adet konteyner kentin enerjisi 450 MW kurulu güç ile sağlanırken, Gaziantep'te ise 21 konteyner kentin enerjisi 46 MW kurulu güç ile karşılandı.
Şebekede elektrik dağıtım şirketinin yetki sınırı olan panolara kadarki şebeke yatırımları büyük bir hızda gerçekleştirildi. Çadır ve konteyner kentlerin bu panolardan sonraki elektrik iç tesisatları kamu kurumlarının yönlendirmeleriyle ilgili yetkililerce gerçekleştirildi.
Öte yandan bu alanların dış aydınlatmaları Toroslar EDAŞ ekiplerinin çalışmalarıyla direk ve armatürler tesis edilerek kısa sürede tamamlandı.
Dağıtım şirketi yetkisi dışındaki iç tesisatlara ilişkin uyarılar yapıldı
Toroslar EDAŞ ekipleri konteyner kentlere sağlanan elektriğin panolara kadar olan yetki bölgesinde enerji arz güvenliğinin sağlanması için kesintisiz görev yaparken, bu noktalarda şirketin yetki alanı dışında kalan pano sonrası iç elektrik tesisatı işlemlerinde alınması gereken tedbirler konusunda konteyner kentlerdeki yetkilileri düzenli olarak bilgilendirdi.
Halen yaşanan kış mevsimi ve soğuklarda depremzedelerin konteynerlerde ısınma ihtiyacını karşıladığı elektrikli ısıtıcı ve ısı pompası gibi cihazların oluşturduğu rekor talep nedeniyle aşırı yüklenen trafolar, yüksek kapasiteli olanlarla değiştirildi, yeni direkler dikilerek enerji taşıyan iletkenler yüksek talebi karşılayabilecek hale getirildi.
Böylece konteynerlerde yaşamlarını sürdüren vatandaşların soğuk kış şartlarından olabildiğince az etkilenmesi için tüm imkanlar seferber edildi.
Yıkımlar için AFAD talebiyle 6.000'in üzerinde kesinti yapıldı
Deprem bölgesinde yürütülen çalışmalar saha çalışanlarının iş sağlığı ve güvenliği nedeniyle zorunlu olarak uygulanan planlı kesintilerle gerçekleştirilirken, bölgedeki hasarlı yapıların yıkımı için AFAD tarafından talep edilen elektrik kesintileri de sürelerinde gerçekleştirildi.
Bu türdeki kesinti sayısı bir yıllık dönemde Hatay özelinde 3.311'e, Toroslar bölgesi genelinde ise 6.105'e ulaştı.
Öte yandan bazı noktalarda kontrolsüz yapılan yıkım çalışmalarının ve izinsiz üçüncü şahıs müdahalelerinin elektrik dağıtım şebekesine verdiği hasar sonucu yaşanan plansız elektrik kesintileri yapılan müdahalelerle mümkün olan en kısa sürede giderildi.
1 yılda 1100'den fazla çalışana psikolojik destek
Toroslar EDAŞ, 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen deprem nedeniyle sorumluluk sahasındaki Hatay ve Gaziantep'te depremin ağır etkilerine ve zor şartlara rağmen kesintisiz ve kaliteli enerji için çalışmalarını sürdürürken depremden etkilenen çalışanları ve ailelerini de unutmadı.
Depremin ilk gününden itibaren Hatay ve Gaziantep'te görev yapan Enerjisa Dağıtım Şirketleri çalışanları ve ailelerinin depremin ağır etkilerinden korunması amacıyla yetişkin, ergen ve çocuk psikolojisinde uzman isimler tarafından bölgede psikolojik destek faaliyetleri yürütüldü.
1100'den fazla çalışanın katılımıyla psikolojik ilk yardım konulu seminerler düzenlendi. İskenderun ve Antakya'da gerçekleştirilen toplam 37 oturumda etkinlikler ve oyunlar düzenlendi. 261 çalışan için online psikolojik eğitim verilirken, 200'ün üzerinde terapi seansı gerçekleştirildi.
"Deprem bölgesinde yatırımlarımız devam edecek"
Enerjisa Dağıtım Şirketleri Genel Müdürü Oğuzhan Özsürekci, Hatay'da depremin izlerinin silinmesi için hayata geçirilen yatırımlara ve son 1 yılda yürütülen çalışmalara ilişkin şunları kaydetti:
"Deprem bölgesinde elektrik altyapısında oluşan hasarı gidermek için yürüttüğümüz çalışmalar ve sahadaki çalışma arkadaşlarımızın büyük fedakarlıklarla ortaya koyduğu başarılı faaliyetler ile önemli bir mesafe kat ettik. Deprem sonrasında bölgenin ekonomik, sosyal, kültürel, güvenlik ve sağlık başta olmak üzere hayati enerji ihtiyaçlarını karşılamak için yaklaşık 1,9 milyar TL tutarında deprem harcaması ile elektrik altyapısını yeniden oluşturduk.
Tarihte pek çok medeniyete ev sahipliği yapan kadim kentlerimizde depremin izleri silinip, yeniden inşa faaliyetleri devam ederken biz de yatırımlarımızı sürdüreceğiz. Enerjisa Dağıtım Şirketleri olarak önümüzdeki süreçte de Toroslar EDAŞ ile hizmet verdiğimiz deprem bölgesinde üzerimize düşeni yapmaya, daha iyi bir gelecek için fark yaratmaya devam edeceğiz."
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Mobbing ile Mücadele Derneği tarafından, 5-11 Şubat Mobbing ile Mücadele Haftası nedeniyle 2024 yılı teması; "Mobbing ile Mücadele Kanunu'na İhtiyaç var" olarak belirlendi. Dernek tarafından başlatılan ve yıl boyunca devam etmesi planlanan Mobbing ile Mücadele Kanunu'nun çıkartılması için düzenlenecek etkinliklerin sloganı ise; "Gönül Koyma Ülken İçin Gönlünü koy" oldu.
SAHİM-SEN ŞİDDET VE TACİZİN ÖNLENMESİNİ DESTEKLİYOR
Mobbingin her sektörde olduğunu ifade eden Sağlık Hizmetleri Sendikası (SAHİM-SEN) Başkanı Özlem Akarken şu bilgileri verdi: "SAHİM-SEN olarak biz de şiddetsiz ve onurlu çalışma ortamının, herkesin hakkı olduğunu savunarak Mobbing ile Mücadele Derneği'nin başlattığı kampanyaya desteğimizi açıklıyoruz. SAHİM-SEN olarak; çalışma yaşamında şiddet ve tacizin önlenmesi için tüm paydaşlarla ortak hareket ederek; atılması gereken adımlarda sorumluluk alacağız.
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2019 yılında kabul ettiği 190 sayılı Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi ile "toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve taciz de dahil olmak üzere, herkesin şiddet ve tacizden arınmış bir çalışma yaşamına sahip olma hakkını tanımakta ve çalışma yaşamında şiddet ve tacizin bir insan hakları ihlali veya suiistimali oluşturabileceğini, şiddet ve tacizin fırsat eşitliğine yönelik bir tehdit olduğunu, kabul edilemez olduğunu ve insana yakışır işle bağdaşmadığını" kabul etmektedir.
MOBBİNG İLE MÜCADELE KANUNU İVEDİLİKLE ÇIKMALI
Biz de 190 sayılı Sözleşme'nin temel felsefesine bağlı kalarak tüm ILO sözleşmelerini, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'ni, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Sözleşmesi'yi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Sözleşme'yi, Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşme'yi, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni, Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunmasına İlişkin Sözleşme'yi ve Engelli Hakları Sözleşmesi'ni dikkate alan; Mobbing ile Mücadele Kanunu'nun ivedilikle çıkması için bu kampanyayı destekliyoruz.
Mobbing; çalışanın fiziksel, ruhsal ve sosyal iyilik halini hedef almaktadır. Bunlarla bağlantılı olarak mobbing; güçlü aile ve güçlü toplum için önemli bir risk oluşturmaktadır. Dolayısıyla mobbing; sadece çalışanı değil, toplumun tüm kesimlerini ve değerlerini hedef almaktadır.
LİYAKATSİZ İDARECİLER SAĞLIK ÇALIŞANLARINA MOBBİNG YAŞATABİLİYOR
Mobbing, her ne kadar psikolojik taciz olarak ele alınsa da; fiziksel taciz ve şiddeti de içermektedir. Çalışma hayatında cinsiyete dayalı ayrımcılığı, şiddeti, istismarı, tacizi, eziyeti ve işkenceye varan davranışları beslemektedir. Onurlu çalışma hakkını ortadan kaldırmakta, kişinin maddi ve maddi ve manevi bütünlüğünü hiçe saymaktadır. Kadınların, engellilerin ve ailevi sorumlulukları olanların, çalışma hayatında daha çok mobbing davranışına maruz kaldıklarını biliyoruz. Öte yandan bizler sağlık çalışanları olarak, daha fazla risk altındayız. Liyakatsiz idarecilerin yönetiminde, mobbing yaşayanların sayısı her geçen gün artıyor. Ne yazık ki mağdurlar, çoğunlukla, kendilerini savunmasız hissetmekte ve şikayet etse de var olan sistemin kendisini daha fazla cezalandıracağını düşünmekte ve sessiz kalmayı seçmektedir. İşte bu yüzden mobbing, telafisi mümkün olmayan birçok fiziksel ve ruhsal sağlık sorununu beraberinde getirmektedir. Yaşadıklarına dayanamadıkları için intihar edenleri de biliyoruz. Kanunun olmayışının, mobbing davranışını sergileyenleri, daha da cesaretlendirdiğini açıkça görmekteyiz.
"İŞYERLERİNDE PSİKOLOJİK TACİZİN (MOBBİNG) ÖNLENMESİ" KONULU GENELGE
Ülkemizde mobbing ile ilgili ilk düzenleme; 2011 yılında "İşyerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi" konulu Başbakanlık Genelgesi'dir. Genelge'de de bahsedildiği gibi; "Kasıtlı ve sistematik olarak belirli bir süre çalışanın aşağılanması, küçümsenmesi, dışlanması, kişiliğinin ve saygınlığının zedelenmesi, kötü muameleye tabi tutulması, yıldırılması ve benzeri şekillerde ortaya çıkan psikolojik tacizin önlenmesi, gerek iş sağlığı ve güvenliği gerekse çalışma barışının geliştirilmesi açısından çok önemlidir." Ancak mobbingin, önlenemez yükselişi karşısında, tarafların çok da farkında olmadığı bu Genelge'nin, etkisiz kaldığını söyleyebiliriz. Yaptırımı olan ve tüm uluslararası insan hakları sözleşmelerini dikkate alan; etkili bir Mobbing ile Mücadele Kanunu'na ihtiyacımız var.
"DAHA İYİ BİR ÇALIŞMA YAŞAMININ GELECEĞİ, ŞİDDET VE TACİZDEN ARINMIŞ OLMALIDIR"
Biz SAHİM-SEN olarak mobbingi, toplumsal bir sorun olarak görüyoruz ve şiddetsiz ve onurlu çalışma hakkının korunduğu ortamlar için; toplumda, mobbinge yönelik bilincin artırılması ve farkındalığın geliştirilmesi için; cinsiyete, engelliliğe ve her türlü farklılığa yönelik; her türlü ayrımcılığın, şiddet ve tacizin önlenmesi için; toplumsal cinsiyet eşitliğinin çalışma kültürüne yerleşmesi için; tüm çalışanların, psikolojik ve sosyal yönden desteklenmesi için; mobbing ile mücadele kanunu tasarısına yönelik çalışmaların derhal başlatılması için; cumhurbaşkanına, tüm bakanlıklara, siyasi partilere, tüm milletvekillerine ve yasa tasarısı çalışmalarının öznesi olan çalışanların hakları için; sendikalara, meslek odalarına, kadın, engelli, göçmen ve diğer alanlarda faaliyet yürüten STK'lara çağrı yapıyoruz. ILO Genel Direktörü Guy Ryder'in de söylediği gibi; "Daha iyi bir çalışma yaşamının geleceği, şiddet ve tacizden arınmış olmalıdır." Öncelikli hedefimiz; Mobbing ile Mücadele Kanunu'dur. Nihai hedefimiz; ILO 190 sayılı Şiddet ve Tacizi Önleme Sözleşmesi'nin Türkiye tarafından onaylanmasıdır
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
PwC Türkiye tarafından yürütülen ve karbon emisyonunu azaltmaya yönelik projelerin finansmana erişimini kolaylaştırmayı amaçlayan Climate Finance Accelerator (CFA) küresel destek programının 4.’sü için başvurular başladı. Türkiye çapında iklim teknolojileri, enerji, ulaşım, sanayi, ormancılık ve atık yönetimi gibi sektörlerden seçilecek projelere hem teknik destek sağlanacak hem de yerli ve yabancı yatırımcılarla bağlantı fırsatı yaratılacak.
PwC Türkiye’nin yürütücülüğünü üstlendiği, Birleşik Krallık Enerji Güvenliği ve Net Sıfır Karbon Departmanı (DESNZ) tarafından desteklenen ve iklim kriziyle mücadele eden projelerin geliştirilmesini amaçlayan Climate Finance Accelerator (İklim Finansmanı Hızlandırma-CFA) programı dördüncü kez finansman ihtiyacı olan projeleri desteklemek üzere başladı. Karbon emisyonunu azaltıcı projelere kapasite oluşturma, finansman kaynaklarına erişim, network oluşturma ve tanınırlık sağlama gibi başlıklarda fırsatlar sunan program için başvurular 1 Mart 2024 tarihine kadar devam edecek.
CFA programı, küresel sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlandırma hedefleri doğrultusunda ülkeleri teşvik etme amacıyla aralarında Türkiye’nin de olduğu dokuz ülkede gerçekleştiriliyor. PwC’nin globalde 2030 yılına kadar ulaşmayı taahhüt ettiği ‘net sıfır emisyon’ hedefiyle çalışmalarını sürdüren PwC Türkiye; doğaya ve sürdürülebilir ekonomiye katkı sağlama vizyonu çerçevesinde CFA’nın iklim krizi odaklı projelerin geliştirilmesi ve finansmana erişimlerinin kolaylaştırılması yönündeki çalışmalarını destekliyor.
PwC öncülüğünde Türkiye’deki ilk aşaması 2021 yılında başlayan CFA programı proje geliştiricilere teknik ve finansal hazırlık, toplumsal cinsiyet eşitliği ve toplumsal kapsayıcılık konularında uzman desteği ve eğitim sağlıyor. Ayrıca hem ulusal hem de uluslararası finans ve kamu kuruluşlarıyla bilgi paylaşımı ve eğitim olanakları sunuyor. Bu eğitimlerin ardından İstanbul ve Londra'da planlanan yatırımcı etkinliklerinde, proje geliştiricileri ile finansörlerin bir araya getirilmesi ve projelerin uygun finansmana erişmeleri amaçlanıyor.
‘Sürdürülebilirlik ve iklim odaklı projelere destek vermeye devam ediyoruz.’
PwC şirket ortağı Mevlüt Akbaş, programa ilişkin şu ifadeleri kullandı: “PwC olarak sürdürülebilirlik ve iklim odaklı projelere ESG ve sürdürülebilirlik alanında geniş kapsamlı hizmetlerimizle destek vermeye devam ediyoruz.
Kurumların bu alandaki stratejisinin doğru ve sağlam adımlarla kurgulanmasından başlayarak sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşma sürecindeki yol haritasının oluşturulması ve uygulanmasında destek oluyoruz. Bu uygulamanın başarıya ulaşmasındaki önemli faktörlerden biri uygulama için gerekli finansmana erişim. Karbon emisyonunu azaltma niteliği olan projelerin finansmana erişimini ve yatırımcı bulmasını kolaylaştırmayı hedefleyen CFA Programı’nın bir parçası olduğumuz için çok mutluyuz.
CFA, proje geliştiricilere tamamen ücretsiz olarak teknik ve finansal hazırlık, bilgi paylaşımı ve finansmana erişim konularında destek oluyor, proje geliştiricilerin yerli ve yabancı yatırımcı ağlarına erişmesini hedefliyor. Bu kapsamda 2023 yılı programında seçilen 10 projemizi, gerçekleştirdiğimiz yatırımcı etkinliği ile 70’in üzerinde finansman ve yatırım sağlayan kuruluşlarla bir araya getirdik. CFA Türkiye 2024 programında seçilecek yeni projelerin de bu yolculukta yanlarında olacağımız için heyecanlıyız.”
Programın ilk aşamasında (2021-22) 6 proje, ikinci aşamasında (2022-23) 8 proje ve üçüncü aşamasında (2023) 10 proje seçildi. Bu projeler dört ay boyunca teknik, finansal, karbon salınımını azaltma, hafifletme potansiyeli, toplumsal cinsiyet ve sosyal içerme konularında eğitimlerle desteklendi. İkinci aşamada tüm CFA ülkelerinin yer aldığı 15 proje arasından CFA Türkiye'den seçilen dört proje -Biotrend, Evreka, GIO ve Werover- Mart 2023’te Londra’da yatırımcılarla buluştu.
CFA Türkiye'nin bu dördüncü aşamasında ise iklim teknolojileri, enerji, ulaşım, sanayi, ormancılık, atık yönetimi gibi sektörlerden en fazla 10 karbon azaltım projesi seçilecek. Seçilen projelerin yatırım süreçleri için gerekli ön hazırlıklarda destek verilecek, ardından İstanbul ve Londra’daki potansiyel yatırımcılarla buluşturulacaklar.
Aday projelerde hangi kriterler aranıyor?
CFA Türkiye şu kriterleri taşıyan projeleri destekliyor:
?Doğrudan veya dolaylı olarak sera gazı emisyonunun azaltılması bakımından iklim üzerinde ölçülebilir sonuçlar sağlamak üzere tasarlanması,
?Toplamda 5-150 milyon ABD doları arasında finansmana ihtiyaç duyması,
?Projenin en azından teknik fizibilite öncesi aşamada olması,
?Uzun vadede kazanç sağlayan iş modeli olması,
?Sosyal etkisi yüksek ve özellikle cinsiyet eşitliğini ve sosyal kapsamı artırıcı etkilere sahip olması.
CFA Türkiye programı hakkında detaylı bilgiye adresinden ulaşılabiliyor.
CFA Türkiye 2024’e başvurmak için tıklayınız!
PwC Hakkında
PwC’de amacımız, toplumda güven oluşturmak ve önemli sorunlara çözüm üretmektir. Biz, danışmanlık, denetim ve vergi hizmetleri alanında kaliteli hizmet sunmaya odaklanmış, 151 ülkede 364.000’i aşkın çalışanın oluşturduğu bir topluluğuz. 1981’den bu yana Türkiye’de iş dünyasına hizmet sunan PwC olarak; İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir ve Eskişehir’deki yaklaşık 2.800 kişilik profesyonel kadromuz ile müşterilerimizin aradığı değeri yaratmak için çalışıyoruz.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Kripto para sektörünün öncü şirketlerinden Tether, kişisel gelişimi teşvik ederek dijital beceri gelişiminin daha erişilebilir olmasını sağlayacak bir eğitim girişim olan Tether Edu'yu duyurdu. Tether'in eğitim kolu Tether Edu, şirket tarafından desteklenen çeşitli küresel eğitim programlarının koordinasyonunun sorumluluğunu üstlenecek.
Tether Edu, sektörün öncüleri ve uzmanlarıyla iş birliği yaparak blockchain eğitiminin yanında tasarım, yapay zekâ, kodlama ve daha birçok dijital eğitim alanını da kapsayacak. Program aynı zamanda hibrit kurslar, özel atölye çalışmaları ve ustalık sınıfı programları sunacak. Platform, belirli dijital endüstrilerdeki en son trendleri uygulayan akıllı bir eğitim ortamı sağlayacak.
Tether Edu özellikle; Afrika, Latin Amerika, Orta Doğu, Avrupa, Bağımsız Devletler Topluluğu ve Asya'daki gelişmekte olan pazarlara odaklanacak fakat dünya genelindeki diğer pazarları da kapsayacak.
Tether CEO'su Paolo Ardoino, "Tether Edu, gelişmekte olan pazarları güçlendirmeye odaklanarak dünya çapında dijital eğitimi yönlendirme konusundaki kararlılığımızda ileriye doğru bir atılımı temsil ediyor. USDt gibi finansal araçların sadece işlem araçları olmadığına, aynı zamanda ekonomi tarihini yeniden yazabilen katalizörler olduğuna inanıyoruz. Tether Edu, bu yolculukta refahı ve sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmek için temel taşı görevi görüyor. Eğitim, katılımcılara temel dijital beceriler kazandırarak bilgi eksikliklerini kapatmayı, bireyleri güçlendirmeyi ve ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi amaçlıyor. Tether Edu gibi eğitim girişimleri yalnızca zihinleri zenginleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda küresel ölçekte ekonomik güçlenmenin ve refahın temellerini de inşa ediyor." dedi.
Tether, Gürcistan'daki Dijital Endüstri Akademisi ve Tayland'ın en büyük yerel borsası Bitkub gibi etkili kuruluşlarla da iş birlikleri gerçekleştiriyor. Bu stratejik girişimler eğitim kaynaklarına erişimi kolaylaştırmayı, topluluklarda stablecoin'ler ve blockchain teknolojisine ilişkin farkındalığı artırmayı amaçlıyor.
Tether Edu, dünya çapında yenilikçi kurslar ve eğitim kaynakları sağlamaya hazırlanırken, ekibinde aktif olarak yer alacak yetenekli bireyler arıyor
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Yenilikçi, inovatif ve teknoloji odaklı bakış açısıyla önde gelen saygın gıda markaları arasında yer alan Şölen'in Gaziantep fabrikası, JIPM (Japan Institute of Plant Maintenance) tarafından Toplam Üretken Bakım (Total Productive Maintenance) alanında verilen 'Mükemmelik Ödülü'nü A Kategorisinde almaya hak kazandı. Şölen bu ödülle, bu yıl listeye giren tek Türk şirketi oldu.
2020 yılında Şölen'in İstanbul Silivri fabrikası bu ödülün sahibi olmuştu. Her iki üretim tesisinde de dünya standartlarında üretim yapan Şölen'in başarısı, tüm süreçlerde kayıpları azaltarak verimliliği en üst seviyeye çıkaran işletmelere verilen bu ödülle birlikte bir kez daha tescillenmiş oldu.
Özgün bir Japon yönetim sistemi olan TPM (Topyekün Üretken Yönetim) günlük üretim faaliyetlerin içerisinde, çalışanların tamamının katılımını gerektiren, otonom bakımı öngören, arızaları önleyen, ekipman etkinliğini en üst düzeye getiren bir bakım yaklaşımı sunuyor. Bu sistem, TPM'in ana hedefi olan sıfır kayıplı, yüksek verimli ve kaliteli üretimi gerçekleştirmek için gerekli çalışmaları ve bu çalışmaları düzenli biçimde yapmaya yönelik araçları bütünleşik bir platform üzerinden yönetiyor.
Günlük üretim faaliyetlerinin içerisinde çalışanların tamamının katılımını gerektiren TPM, arıza ve hata oranları, müşteri şikâyetleri, işçilik ve bakım maliyetleri ile iş kazalarını azaltarak kusursuz bir sistem kurmayı amaçlıyor. Bu sistem, şirket organizasyonundaki her çalışanı, birimi ve fonksiyonu kapsıyor. Şölen, bu sistemle üretimde kullandığı makinaları daha yakından tanıyarak, onları en yüksek kapasitede kullanma yollarını deneyimliyor. Sistem ayrıca tüm çalışanların deneyimlerinin artmasına ve şirket kültürünün gelişmesine de katkıda bulunuyor.
Tüketicilere ürünlerini en güvenilir, en kaliteli şekilde sunan Şölen, bu alandaki yatırımlarına devam ederek "Şölen Üretim Sistemi" oluşturmayı amaçlıyor.
Şölen'in Gaziantep tesisi, dünyanın sayılı tesisleri arasında
Şölen'in gıda güvenliği, hijyen ve kalite bakımından en üst seviyede üretim şartlarına sahip, endüstri 4.0'ın tüm gerekleriyle donatılmış Gaziantep tesisi, ileri teknolojisi, akıllı deposu, yapay zeka donanımını kullanmaya uygun hatları ve yoğun robot kullanımı ile dünyanın sayılı tesisleri arasında gösteriliyor. 2020 yılı itibariyle ERP sistemini, en son versiyonu olan SAP HANA'ya geçiren Şölen, tüm sistemlerin birbirleri ile online iletişimde olmaları sebebiyle talep planlamadan tahsilata kadar olan süreçlerini entegre yönetiyor. Fabrikanın akıllı deposu, optimizasyonu sağlayan bir algoritmaya sahip yapay zekâ tarafından işletiliyor. Hammaddeden son ürüne kadar her şey akıllı depoda saklanıyor. Akıllı depo dahil, fabrikadaki tüm birimler Endüstri 4.0 için geliştirilen özel yazılım üzerinden birbiriyle haberleşiyor. ERP'ye entegre bu sistemler sayesinde tüm hatlardaki aktiviteler sürekli takip edilebiliyor ve bu akış, anlık olarak raporlanabiliyor. Sistem, kalite ile ilgili herhangi bir sorunda anında müdahale imkanı sağlıyor. Bütün sistemler bir önceki aşamayı sorgulayarak ilerliyor. Şölen, ulaştığı bu üretim kalitesi ile tüm dünyada, denetim ve belgelendirme yapan kuruluşlardan biri olan SGS tarafından habersiz yapılan BRC ve IFS denetimlerinden AA ve High Level kategorisinde en yüksek puan alan nadir şirketler arasında yer alıyor.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Türkiye'nin alanında öncü teknoloji şirketi ve lider kripto para işlem platformu Paribu, kurulduğu günden bu yana, başlıca odak alanlarından biri olarak benimsediği sosyal sorumluluk konusunda çalışmalar yürütüyor.
Geçtiğimiz yıl, bu alandaki çalışmalarının odağını 6 Şubat'ta yaşanan depremlerden etkilenen bölgeye yönelterek alanında uzman kurumlar rehberliğinde hareket etti. Bunun yanı sıra, özellikle pandemi döneminde zorlu bir süreçten geçen kültür sanat sektörüne verdiği destekleri artırarak devam ettirdi. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları çerçevesinde ve manifestosuyla uyumlu bir şekilde oluşturduğu stratejisi doğrultusunda çalışmalarını sürdürdü.
Paribu için 2023, sosyal odaklı bir yıl oldu
2023 yılında hayata geçirdiği projelerin detaylarını Sürdürülebilir Sosyal Sorumluluk Programları Sosyal Etki Raporu'nda detaylarıyla ele aldı. Sosyal fayda odaklı bir yılı geride bırakırken; 6 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı'na katkı sağladı: "Nitelikli Eğitim", " İnsana Yakışır İş ve Ekonomik Büyüme", "Hedefler için Ortaklıklar", "Yoksulluğa Son", "Sorumlu Tüketim ve Üretim" ile "İklim Eylemi." Bu amaçlara hizmet eden projeler ise; Yaratıcı Endüstriler Programı, toplumsal Destek Programı, Eğitim Destek Programı ve Kurum İçi Dönüşüm Programı oldu.
2023'te sosyal sorumluluk kapsamında yürüttüğü programlar, sunduğu sponsorluk ve destekler ile Paribu, 155.000'i aşkın kişinin yaşam koşullarının iyileşmesine katkıda bulundu. 700.000'i aşkın kişinin de kültür sanata erişimini kolaylaştırdı.
Yıl boyunca;
" Depremden etkilenen 65.348 kis?iye insani yardım sag?landı.
" Afet Burs Fonu ile 66 gence burs verildi.
" Afet kapsamında çalıs?malarını sürdüren gönüllüler, insani yardımların ulas?tırılmasında görev üstlendi ve gönüllülük deneyimlerini ve yetkinliklerini artırdı.
" 10 sivil toplum kurulus?u ve 5 kadın kooperatifi sag?lanan desteklerle çalıs?malarını sürdürme imkânı buldu.
" Hayata geçirilen projeler ile depremden etkilenen 2.260 kis?iye ulas?ıldı.
" Projelerden 153 kadın, 471 genç, 1.636 çocuk fayda sag?ladı.
" Sivil toplum kurulus?larının yürüttüg?ü projeler 23 uzmanın yarı veya tam zamanlı istihdam edilmesine, 150 kis?inin gönüllü çalıs?ma yürütmesine imkân verdi.
" UNICEF Türkiye ile 23 Nisan'a özel olarak gerçekles?tirilen kampanyada toplanan bag?ıs?lar, afet bölgesinde az hasar görmüs? 1 okulun yenilenmesine ve 250 çocug?un eg?itimine devam edebilmesine destek oldu.
Paribu'nun Sürdürülebilir Sosyal Sorumluluk Programları Sosyal Etki Raporu'nun özet ve kapsamlı versiyonlarını incelemek için ParibuLog'u ziyaret edebilirsiniz
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
ASKO Holding bünyesinde faaliyet gösteren iş ve istif makinası sektörünün lider firmalarından ASKO GLOB ALL Marketing Dış Tic. A.Ş , dünyaca ünlü markaları bünyesine katmaya devam ediyor. Japonya merkezli Mitsubishi firmasının istif makinaları sektöründeki markası Mitsubishi Forklift Trucks, Türkiye istif makinaları pazarında ASKO GLOB ALL güvencesi ile pazarın en önemli oyuncularından biri olmayı planlıyor.
Dünyaca ünlü markaları Türkiye'de temsil eden ASKO GLOB ALL Marketing Dış Ticaret A.Ş., malzeme taşıma teknolojisinin öncü firmalarından Mitsubishi Forklift Trucks ile anlaşma sağladı. Türkiye pazarında satış ve satış sonrası faaliyetlerini ASKO GLOB ALL ile birleştiren Mitsubishi Forklift Trucks , geniş ürün gamı ve yenilikçi çözümleri ile sektörün lider markası olmayı hedefliyor.
Japonya merkezli ağır sanayi ve mühendislik şirketi olan Mitsubishi Heavy Industries (MHI) grubu içinde yer alan Mitsubishi Forklift Trucks, 1937 yılından itibaren yenilikçi lojistik ve malzeme taşıma çözümlerinin önde gelen firmalarındandır. Dünya genelinde Amerika, Avrupa , Asya ,Orta Doğu , Afrika ve Pasifik pazarlarında faaliyet gösteren Mitsubishi Forklift Trucks, ödülle Ar-Ge ekibi, üst düzey tasarlanmış yenilikçi ürünleri ile müşterilerine güvenilir ve verimli malzeme taşıma çözümleri sunmaktadır. Forklift ve depolama ekipmanlarında geniş ürün gamına sahip olan Mitsubishi Forklift Trucks, elektrikli ve dizel forkliftler, reach truck, sipariş toplayıcılar, çekiciler, istifleyiciler, akülü transpaletler, dar koridor ekipmanları, çekiciler ve diğer yenilikçi çözümleri ile müşterilerin ihtiyaçlarına en uygun aracı sunmaktadır.
ASKO Glob All yetkilileri tarafından yapılan açıklamada, Türkiye iş ve istif makinaları pazarında asko Glob All öncülüğünde değişim yaşandığına işaret edildi. Güçlü markaların, yüksek teknoloji ürünlerini ASKO Glob All markasının satış ve satış sonrası hizmetler gücü ile birleştirerek müşterilere en doğru çözümleri sundukları belirtilen açıklamada, "Mitsubishi markası ile Türkiye istif makinası pazarında sürdürülebilir ve güvenilir hizmet kalite standartlarını üst seviyeye taşıyarak sektörde öncü olmayı hedefliyoruz" denildi.
Siparişleriniz sadece "1 saat" içerisinde hesabınızda.
Siparişlerinizin gönderimi, aynı gün içerisinde yapılır.
256-bit şifreleme ve 3D Secure ile güvenli ödeme.
Ürünlerimizin tümü sertifikalı ve orijinaldir.